Kaliteli bir koalisyon hükümeti kurulabilir mi?
7 Haziran seçimlerinden sonra planlanan üçlü koalisyon formülü daha ilk günden suya düşmüştü. Bu beklenen bir gelişmeydi çünkü seçimler öncesi AK Parti'yi geriletmek ve Erdoğan'a ağır bir darbe indirmek gayesiyle verilen göstermelik dayanışma kuşkusuz siyasetin gerçekleriyle örtüşmedi. Muhalefet son 13 yıldır girdiği her seçimde, stratejisini eski Türkiye söylemleri üzerinden giderek AK Parti'yi geriletmek üzerine kurdu ve girdiği her seçimi kaybetti. 7 Haziran seçimlerinde de benzer bir strateji geliştirdiler fakat bu seçimlerde kilit parti olan HDP'nin barajı geçmesiyle AK Parti ilk kez oy kaybına uğradı ve seçimlerden koalisyon çıktı. Muhalefet partileri ise 7 Haziran'da halkın verdiği mesajı yanlış anladı. Liderler savaştan galip çıkmış birer komutan edasıyla kontrolsüzce çıtayı yükselttiler ve çok acemice bir siyasi tavır ortaya koydular. Netice itibariyle AK Parti'yi devre dışı bırakmaya dönük verilen tüm çabalar, yürütülen algı operasyonları bir netice vermedi.
HDP'nin MHP'ye dönük ortaya koyduğu yumuşak tavrı ve ricaları da bir sonuç vermedi. Kısacası Meclis Başkanlığı seçiminde bile emellerine ulaşamayan ve birbirlerine giren muhalefetin bir araya gelip bir koalisyon hükümeti kuramayacağı açıkça belli oldu. Çünkü halkın verdiği mesaj AK Parti'siz bir hükümet değildi. Bilakis halkımız AK Parti'nin içinde yer alacağı bir koalisyon hükümetinin kurulmasını arzu etti. Bunu en iyi idrak eden AK Parti oldu. Seçimlerin hemen ardından tüm kapıları açık tutarak başından beri olgun ve siyasi ahlaka uygun bir anlayışla hareket etti. Yani önce ülkenin selameti ve çıkarları dedi. Ne yazık ki muhalefet hala bu basireti gösteremedi. Ülkenin ileriye dönük hedeflerini umursamadan kendi politik çıkarlarına uygun şartlarla bu pazarda yer edinmek gibi bir gaye taşıyorlar.
Geçen hafta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 63. Hükümeti kurma görevini AK Parti Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu'na verdi. Hükümetin kurulması için tanınan 45 günlük süre, 23 Ağustos Pazar günü sona erecek. Sayın Davutoğlu ilk ziyaretlerini yapacak ve ülke için evvela uzlaşma diyerek kaliteli bir hükümet kurma teklifinde bulunacak. AK Parti tabanı hariç kadrolarının da düşüncesi bu yönde Halk bize bir koalisyon hükümeti kurma vazifesi verdi bu sebeple ülkemizin geleceği için birlikte çalışabileceğimiz bir partiyle anlaşıp hedeflerimize ulaşmayı umuyoruz diyorlar. Görülüyor ki ortada halis bir niyet söz konusu. Sorun; halkın mesajı doğrultusunda gösterilen bu tavra ve niyete muhalefet partilerin vereceği cevabın ne olacağıdır. Kim ne kadar samimi kim halka ne kadar güveniyor ve tercihlerine saygı duyuyor bu süreçte ortaya çıkacaktır.
Bilindiği gibi Türkiye'de koalisyon maceramız 20 Kasım 1961 yılında start veriliyor ve ara rejimleri saymazsak 2001 yılına kadar devam ediyor. Şöyle 60 yıl geriye doğru baktığımızda koalisyon hükümetlerinin ülkeye en ufak katkıları olmadığı gibi ciddi zararları olmuştur. Gerek Milliyetçi Cephe koalisyonlarında ve gerekse 90'lı ve 2000'li yıllarda kurulan hükümetlerde liderlerin kişisel hırsları ülkeyi her defasında daha çok geriletmiş ve bilhassa demokrasi kültürüne büyük zararlar vermiştir. Ekonomiyi saymıyorum bile. Oysa aynı yıllarda Avrupa örneklerine baktığımızda durum bizden çok farklıu2026 Çünkü bizdeki siyasi ahlakın ve demokratik olgunluk seviyesinin geriliği uzlaşmadan çok çatışma, demokrasiden çok totaliter anlayıştaki hükümetlerin varlığını mümkün kılmıştır.
Düşünün bugün CHP gerçek manada sosyal demokrat bir parti olsaydı, MHP ürettiği katı milliyetçilik anlayışı yerine ülkeyi her alanda kalkındırmanın bir milliyetçilik göstergesi olduğu yönünde bir siyasi çizgi geliştirmiş olsaydı işimiz daha kolay olmaz mıydı? Ne yazık ki bugün karşımızda batılı sömürgeci güçlerin işine yarayacak türden algı operasyonları yapan, içinde yaşadığı ülkeye terörist ilan eden ve kafayı ülkenin cumhurbaşkanına takan üstelik hala silahla arasına mesafe koyamayan yüzde 13'lük dilimle(HDP) mecliste yer tutan bir parti var. MHP'nin kırmızıçizgileri ülkede çözüm sürecinin bitirilmesi yönünde, CHP'nin ise Cumhurbaşkanı Erdoğan'la sorunu ortaya koyduğu şartlara yansıyor. AK Parti ise, sivil demokratik yeni bir anayasa, çözüm süreci ve paralel yapıyla mücadeleyi ilk sıraya alarak ülkenin ileriye dönük hedeflerini ilk sıraya koyuyor.
Tüm bu şartlar, öne sürülen kırmızıçizgiler ileriki günlerde tüm detaylarıyla paylaşılacak. Ben yine de Türkiye'nin katettiği demokrasi seviyesini dikkate alarak eski koalisyon örneklerinden daha farklı yeni bir koalisyon formülünün devreye gireceğini düşünüyorum. CHP lideri Kılıçdaroğlu tarihinin en önemli fırsatını yakaladığı önemli bir süreçten geçiyor.. MHP'nin son haftalarda öne sürdüğü dört şarttan ikisi kapıları açık tutan umut verici bir görüntü arz ediyor. Bunlardan en önemlisi AKP'nin iktidar yıllarında elde edilmiş demokratik kazanımlar pek tabiidir ki devam ettirilmelidir şartı diğeri ise, PKK terör örgütü vakit kaybetmeksizin kendisini lağvetmelidir şartıdır. CHP'nin 14 kriterinin de bu görüşmeler sırasında mümkün olduğunca kırılacağını ve bir iki maddede taviz vereceğini düşünüyorum. Çünkü diğer maddelerin önemli bir kısmı zaten AK Parti'nin de hayır diyemeyeceği maddeler. Fakat her halükarda HDP'nin yer almayacağı bir hükümet formülü ağır basacaktır.
AK Parti CHP formülü taban istemese de ağır basıyor. Çünkü bu ülkede yeni bir anayasa yapılacaksa bu CHP'nin katkısı olamadan olmayacaktır. Aynı şekilde MHP makul bir çizgiye gelmeden de çözüm süreci nihayete ermeyecektir. Lakin burada belirleyici ana unsur; muhalefet liderleri olacaktır. Ülke için ne kadar samimi ve iyi niyetli olduklarını bu önemli süreçte kamuoyu olarak birlikte takip edeceğiz. Eğer akıllı ve demokrat davranmazlarsa bunun bedeli bu sefer ağır olur ve ilk erken seçimde tarih sahnesinden silinirler.
@sivildemokrat