Kalıcı olan tek şey ölüm
Hak ve kalıcı olan bir gerçek var; ölüm. Bin yıl yaşasa da hiç kimse bu gerçekle yüzleşmek istemiyor. Her insanda ebedi yaşama arzusu var çünkü.
Ancak, istemesen de emir hak olunca kalkıp gidiyorsun bu fani dünyadan elini eteğini çekerek, sessiz ve sedasız. Arkada bıraktıklarının yüreğine ise ateş düşüyor. Gün geçtikçe etkisini kaybetse de acılar zaman zaman alevleleniyor. Özlüyor, hasretini çekiyorsun sevdiğinin.
Ölüm karşısında her insanın tavrı aynı ve aynı duyguları yaşıyoruz. Fanilik ve çaresizlik duygusu bu. Herkes az çok titriyor ölümden. Korkuyor. Korkmak ayıp da değil ayrıca. Çünkü her fani korkar.
Heidegger, “Ölüm varlıkta ‘ürpertiye’ neden olur; bu ürperti yoğunlaştıkça ‘korkuya’ dönüşür” derken insanın fani yanına dikkat çekmiştir bence.
Varoluşun kalbine kazınan ve akıldan hiç çıkmayan tek duygu ölüm duygusudur. Var olan tüm korkulardan kat be kat baskın geliyor bu yüzden ölüm…
Ölüm; en güçlüyü, haylazını ve en aldırmazını bile sarsıyor. Ağızda tad, insanda neşe bırakmıyor.
Oysa mü’min böyle midir?
Etkileniyor tabi ama çabuk toparlanıyor. Ölümü düğün bayram görenler onu dünya zindanından çıkış görüyor. Özgürlük yani. Sevenin sevdiğine, Allah’a kavuşma günü. Vuslat.
Her insan, ölümü gölgesi gibi taşıyor yanında ama çoğumuz farkında bile değiliz. Bu kadar yakındır insan ölüme. Ölüm insana…
Bir gün, Allah Resûlü (as) Hz. Ömer’e (ra) sorar:
“Ya Ömer, ölümü ne kadar yakın bilirsin?”
Hz. Ömer (ra): “Yatıp da gözlerim kapandığında, tekrar açılmayacağını düşünecek kadar yakın bilirim” buyurur.
Resûlullah (as): “Baîd Ya Ömer. (Uzak ya Ömer! Uzak bilirsin ölümü)”
Hz. Ebu Bekir’e sorar: “Ya Ebâ Bekr! Ölümü sen ne kadar yakın bilirsin?”
Hz. Ebu Bekr: “Aldığın nefesi geri veremeyecek, verdiğin nefesi geri alamayacak kadar” buyurur.
Resûlüllah (as): “el âne. (Şimdi oldu.)” buyurur.
Bizler hayat ile ölüm birbirini tamamlayan bir bütün görürüz.
Neyi mi kastediyorum?
Bu hayattan sonra dirilmeyi. Ebedi bir hayatın varolduğunu. Şükür ki, tekrar dirilme var ve mü’mini metanetli kılıyor. Ben, yarın ölecekmiş gibi hazırlıklı çok dost, çok kardeş ve arkadaş biliyorum.
Anyon Çehov’un şu sözü anlamlı:
“İnsanlar eğelenebildikleriyle arkadaş, anlatabildikleriyle dost, ağlayabildikleriyle kardeştir.”
Octavio Paz’dan bir gerçek.
“Ölümlerimiz, hayatımızı aydınlatır. Ölümlerimiz anlamdan yoksun ise hayatlarımız da anlamdan yoksun demektir. Herkes aradığı ölümle ölür.”
Mü’min insanda teslimiyet var, yine de ölüm derinden sarsıyor geride kalanları.
Bu hafta değerli dostum Kahan Kızıltan’ın kıymetli annesi Fatma teyzemizi uğurladık. Mü’min biriydi. Onu aradığı güzel bir ölümle ebedi aleme uğurladık. Mekanı cennet olsun. Kıymetli dostum Kahan’a başsağlığı ve sabırlar diliyorum.