"Kalıcı kopuş"
“Çağdaş medeniyet”in önde gideni ABD, İsrail aparatıyla özelde
Gazze’yi, genelde coğrafyayı “keşif”e devam ediyor.
Dünya, ölümlerin nerelerde, nasıl olması gerektiğini tartışıyor.
İslam İşbirliği
Teşkilatı da çok şükür ki toplanabiliyor.
Dünya Sağlık Örgütü açıklıyor: İsrail, hastaneleri
bombalayamazmış çünkü hastaneler çok kalabalıkmış, boşaltılamazmış…
BM, zilletin gözcüsü…
Orta Doğu’nun haritasını değiştireceğini söyleyen İsrail’e
bölge ülkelerinin yapacağı çok şeyler var ama öğretilmiş çaresizliğin
girdabında debelenip duranlar, elim akıbeti bekleşmekteler.
Uygun zamanı kolluyorlar…
Halbuki;
“…vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin.
Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir.”
Çağdaşlaştırma girişimleri asırlardır aynı yöntemlerle
sürdürülüyor.
15 Temmuz 1099’da Kudüs’ü keşfettiklerinde de 917 yıl sonra
yine 15 Temmuz 2016’da Haşaşiler iş birliğiyle melanetlerini sergilediler.
En güçlü silahları, köleliği şeref madalyası kabul eden
dahili bedhahlardır.
Bu bedhahların iri, süslü unvanları var: sanatçı, devlet
adamı, iş insanı…
BM, NATO, İnsan
Hakları Örgütü vb. kurumlar da bunun teşkilata bürünmüş halidir.
İnsanlık, yalana teslim…
Her şeyi algı üzerine
inşa ediyor.
Bir karabatakla işgalleri meşrulaştırıyor.
İnançları, toplumsal değerleri bozuyor. İdeolojileri dayatıp
birlikte yaşama iradesini felç ediyor, ırkçılığı kitle imha silahına dönüştürüyor.
Azgınlaştıkça azgınlaşıyor, şımardıkça şımarıyor.
Yıllara, yüzyıllara
yayılmış küresel köleleştirme planı uygulanıyor.
Olayların esas mahiyeti unutturulup güncel olanın asıl
mesele olduğu zihinlere zerk ediliyor.
İsrail’in siyonist işgali unutturuldu, Hamas meselesine
dönüştürüldü. Öldürülenler ise sadece sayıdan ibaret…
“Masum siviller
öldürülüyor.” ifadesi aslında zihinlerin iğfalini gösteriyor. Halbuki
işgalcinin her öldürdüğü masumdur. Kendi toprağını, namusunu, savunanların
resmi ya da sivil olması fark eder mi?
ABD’nin uçak gemileriyle Gazze’ye konuşlanması, bölge için
tehlikenin büyüklüğünü göstermesi açısından
fevkalade önemlidir.
Burada asıl hedef Türkiye’dir.
Çünkü güçlü bir Türkiye emperyalist planları bozmaktadır.
Libya’dan Ukrayna’ya, Karabağ’a, Suriye’nin kuzeyine tüm
coğrafyayı işgal planlarını bozan tek ülkedir. Tahıl koridorunu oluşturarak gıda krizine fırsat vermeyen ülke,
Türkiye’dir.
Ukrayna üzerinden
Kazakistan’a girip Türkistan enerjisine el koyma planlarını Türkiye bozmakta.
Terör koridorunu paramparça ederek ikinci İsrail’e engel olan Türkiye’dir.
Bundan dolayı tüm şer
odakları Türkiye’ye saldırmakta.
Bundan dolayı 1 Ekim’de TBMM’nin 28’inci yasama açılışında
TBMM’yi, İçişleri Bakanlığını basma girişimi 7 Ekim’de başlayan Gazze
katliamından bağımsız değildir.
Türkiye Cumhuriyeti’yle pazarlığa yeltendiler.
Sütre gerisindekiler barış, demokrasi adına bu muhtemel
pazarlıkta yer almayı dört gözle beklediklerinden şüphe yok.
Karabağ’da terör unsurlarının derdest edilmesi, Irak ve
Suriye’de terör inlerinin imhası ABD başta olmak üzere terör yandaşlarını
panikletti.
ABD, Başkanı Joe
BIDEN’ın: “Türkiye Suriye’deki faaliyetleriyle ABD ulusal güvenliğine
olağanüstü tehdittir.” diyor.
Terör örgütleri ABD’nin işgal aparatıdır.. BM de bunun alğı
operatörüdür.
16 yıl önce…
21 Ekim 2007’de
Dağlıca karakolunu basıp onlarca askeri şehit ettikleri gün, Türkiye,
cumhurbaşkanını halkın seçmesini sağlayacak referanduma gidiyordu.
Güçlü Türkiye’yi
engellemek isteyenler, işgalcilerden aferin beklemekteler.
Savunma sanayisinden
rahatsızlar.
Yalanları da aynı:
Hamas, çocukların başını kesmiş…
15 Temmuz’da işgale
direnenler de bir erin başını kesmiş..
15 Temmuz tiyatro
imiş…
17 Ekim’de hastaneyi
de Hamas bombalamış.
Filistinlilerin
tamamı teröristmiş…
Başörtülüler ve
sığınmacıların tamamı da teröristmiş.
Filistinliler insansı
hayvanlarmış…
Başörtülüler
(Müslümanlar) insan değilmiş…
Türkiye- Filistin kader ortaklarıdır.
Dışişleri Bakanı Hakan FİDAN’ın ABD’nin işgal planları
karşısında müttefiklikten kalıcı kopuşun olabileceğine dair beyanı, bölge ve
dünya için çok ciddi bir uyarıdır.
“Dostlardan” kurtulmakla barış mümkün olacaktır.
Türkiye Yüzyılı, zulümlerin bittiği yüzyıldır.