Kaleminin Alnına Bak
Kalem ayrı bir iradedir. Varsın ileri bir cümle olsun.
Bu cümleyi o yazdı.
Kalemin başında değildim.
Klavyenin de...
Kalem bu. Bir zaman gelir size müstakil iradesini hissettirir.
Bazen saf başlangıçlarınızı, derin niyetlerinizi, dip notlarınızı unutuyormuş gibi yaparak, yazılmaması gerekenlere onu alet edeceğinizde, sizi bir kenara iterek görülmemiş çeviklikle bir isyan dalgasının gönderi olabilir. Fani sahibine karşı gelebilir. Asıl sahibi hatırasına kazınmışsa hele. Siz unutsanız ne gam! O hatırlayabilir aziz olanı. Onun da bir alnı var. O da dik tutmak ister kendini.
Hani eskiden kurşun kalemlerimizin üstüne istediğimiz kelimeleri kazırdık. Bazen adlarımızı. Onun gibi. Sürekli yazıya duranın kendi alnına sürdüğü bir yazgısı vardır muhakkak. Kaderini kendisine çekebilen bu sürmenin...
İcadlar yaratılış soyludur. Yaratılışa çekmişlerdir. Ne ise ne, her nesne ilk yaratılışın anlam ve amacını taşırlar. Bildiğim bir şey varsa; mucidin niyetiyle zıtlaşılan icadlarda, nesnenin içinde isyan biriktiren huzursuz bir köle olduğudur. Tasarrufumuza sunulan eşyanın, araçların belleğinde henüz ne artı, ne eksi yüksüz kullanım potansiyeli olduğunu düşünürsek, herhangi bir araç, tasarruf öncesinde tabii kodlanmasından ve sonrası tasarruf edenin niyetinden kendisine ait bir alt kimlik edinir.
Yani mesela bir kalem sahibi, kaleminin/klavyesinin diğer her araç gibi esenlik için icadına inanır ve o doğrultuda kullanırsa kalemi esenlik kimliğini giyinir. Eşya; insan eline düştüğünde doğru kullanılırsa mutlu, yanlış kullanılırsa mutsuz olur. Kaynağından gelen huzursuzlukla, insan eğrildiğinde onu doğrultabilir. Biz "Her şeyin tesbihte olduğu" inancından geliyoruz. Hoş geliyoruz. Buraya varacağı belli bu mevzunun. Bu çıkarım, insanı mazur göstermek amaçlı bir girişim değil. Aksine çevremizi saran; tas, tarak, kalem birlikte hayat sürdüğümüz tabii veya gayri tabii bu halenin, az ya da çok bir güçte ve yeri geldi yanıldığımız yerde bize sahip çıkacak ruhta olmaları, bizim için bir doğruluk güvencesidir.
Eşyanın, mekanın İlk Yaratıcı ve sonra gelen/insan mucidin amaç birliği veya ayrılığındaki tasarruf; onda edilgen de olsa bir kimlik, bir ruh oluşturur. Mesela, titiz kullanılmış ve kimliği oturmuş bir kalemin kişiliğini huylandıracak bir şey yazamazsınız. Yine mesela bir kalem; Kalem-i Ala'ya adanmışsa, öyle bütünüyle keyfi davranamaz. Serseriliği dahi usturupludur.
Kalemini güdememek eleştirilebilir. Kalemince güdülmek te. Onu bir araç olarak doğru tasarruf etmediğinizde, belini kavradığınız başlangıçlarınıza, o iyi niyet ve samimiyetinize doğru yaptığı hafıza ataklarıyla sizinle yollarını/satırlarını ayırabilir. Sizi kullanır. İstediğini yazabilir.
Zaten araçlar şimdilerde insana baş eğseler de, nihai tanıklıklarını yapacaklar. Taş yarılacak, duvar konuşacak, kalem itiraf edecek illa olan biteni. Olmayan, bitmeyeni de...
Velhasıl elinizde müjdelerle doğmuş ve iyi yetişmiş bir kalem varsa kendinize güvenemeyeceğiniz zamanlarda ona güvenin. Parmaklarınızı ona bırakın. Deyin ki; "Ey saygın şahsiyet! Görüyorum ki bir aşk alemindesin. Yazgını dile! Dilediğini yaz! Şimdi ben senin tasarrufunda bir aracım, aracıyım, nesneyim. Neyse neyim..."