"Kalbler, ancak Allah'ı zikretmekle huzur bulur!.."
Zikrullâh yani Allahü Teâlâyı anmak çok
önemli bir ibadettir. Diğer ibadetlerin sıhhati için belli şartlar gerektiği
halde zikir için bu şartlar yoktur. Gece gündüz, ayakta, oturarak, yatarak, abdestli
abdestsiz zikredilebilir. En faziletli zikir kalb ve dille yapılan zikirdir.
Allah’ı tesbih ve tâzime, hamd ve şükre dair sözleri söylemek dilin zikri; Allah’a
inanmak, O’nun varlığına ve birliğine delâlet eden delilleri düşünmek kalbin
zikri; emredileni yerine getirip yasaklardan kaçınmak da organların zikridir.
Âyet-i kerimede buyuruldu ki: “İyi bilin
ki kalbler, ancak Allah’ı zikretmekle (anmakla) huzur bulur.” (Ra’d
28)
Konu ile alakalı birkaç
hadis-i şerif meali:
1- “Allah
tebareke ve teâlânın diğer meleklerden ayrı, sadece zikir meclislerini tesbit
etmek üzere dolaşan melekleri vardır. Allah’ın zikredildiği bir meclis buldular
mı, o kimselerin aralarına otururlar ve birbirlerini kanatlarıyla örterler.
Onlar, oradan dünya semasına kadar olan mesafeyi doldururlar. Zikredenler
dağılınca onlar da semaya çıkarlar. Allah azze ve celle -daha iyi bildiği
halde- onlara:
- “Nereden
geldiniz”, diye sorar. Melekler de:
- Yeryüzündeki bazı
kullarının yanından geldik. Onlar Seni; “tesbih” ediyorlar, “tekbir” ediyorlar,
“tehlil” ediyorlar, Sana “hamdediyorlar” ve (ihtiyaçlarını) Senden “istiyorlar,” derler. (Konuşma
şöyle devam eder):
- “Benden ne
istiyorlar?”
- Cennetini
istiyorlar.
- “Cennetimi
gördüler mi?”
- Hayır, yâ Rabbi,
görmediler.
- “Ya cenneti
görseler ne yaparlardı?”
- (Yine) Senden güvence istiyorlar.
- Benden neden
dolayı güvence istiyorlar?”
- Cehenneminden yâ
Rabbi.
-“Peki benim
cehennemimi gördüler mi?”
- Hayır,
görmediler.
- “Ya görseler ne
yaparlardı?”
- (Bir de) Senden kendilerini bağışlamanı
diliyorlar.
Bunun üzerine
Allahü Teâlâ şöyle buyurur:
- “Ben onları
affettim. İstediklerini onlara bağışladım. Güvence istedikleri konuda onlara
güvence verdim.
Bunun üzerine
melekler:
-Yâ Rabbi, çok
günahkâr olan falanca kul da, onların arasında bulunuyor. Oradan geçerken
aralarına girip oturdu, derler. O zaman Allahü Teâlâ şöyle buyurur:
- Onu da
bağışladım. (Çünkü) onlar
öyle bir topluluktur ki, onların arasında bulunan kişi bedbaht olmaz.”
(Müslim 2689)
2- “Allahü Teâlâ buyuruyor ki: Ben, kulumun
beni zannettiği gibi ona muamele ederim. O, Beni zikrettikçe Ben onunla
beraberim. O, Beni gizli zikrederse, Ben de onu gizli zikrederim. O, Beni bir
toplum içinde zikrederse, Ben de onu daha hayırlı bir toplum içinde zikrederim.
O, Bana bir karış yaklaşırsa, Ben ona bir zıra yaklaşırım. O, Bana bir zıra
yaklaşırsa Ben ona bir kulaç yaklaşırım. O Bana yürüyerek gelirse, ben ona
koşarak giderim. (O,) Bana şirk koşmadan dünya dolusu günahla gelse, Ben
de onu bir o kadar çok mağfiretle karşılarım.” (Buhârî 705)
3- “Allah’ın en çok sevdiği kelam, şu dört şeydir: Sübhânallâh, ve’l-hamdü lillâh, ve lâ ilâhe
illallâh va’l-lâhü ekber. Hangisi ile başlamak istersen başla!” (Müslim 2137)
Bu hadis-i şerifte
geçen dört kelam, bütün evliyaullahın her zaman çektiği en önemli zikir
örneklerindendir. Dolayısıyla bunları, -manalarını düşünerek- ne kadar
çekebilirsek çekelim, âhirette çok faydasını görürüz inşaallah. Bu mübarek dört
zikir kelamının manası kısaca Şöyledir: “Sübhânallâh.” Yani:Allahü Teâlânın;
hiçbir kusur ve eksiği yoktur. Bütün üstün vasıflar O’nundur. “El-hamdü lillâh.” Yani:Varlık âleminde
hangi şekilde ve hangi vesileyle olursa olsun; bana veya herhangi bir canlıya
ulaşan bütün iyilik ve nimetlerin sahibi olanAllahü Teâlâya teşekkür ederim.
“Lâ ilâhe illallâh.” Yani:Tek ibadet edilmesi gereken Allahü Teâlâdır.
O’ndan başka hiç kimseye ibadet edilemez. “Allâhü ekber.” Yani:Allahü Teâlâ, ezelî
ve ebedî olarak her yönden en büyüktür. O’ndan daha büyük bir kimse veya bir
güç yoktur. Çünkü O; birdir, ezelî ve ebedîdir, hiçbir kusur ve eksiği yoktur.
Bütün üstün vasıflar O’nundur…