Kâinatın dili
Hamd, bizleri Tevhid ile şereflendiren Allah’a; salât ve selam, kutlu elçi Muhammed Aleyhisselâm’a, O’nun âline, ashabına ve yoluna uyan tüm mü’minlere olsun.
“Lâ ilâhe illallah” Allah‘tan başka hiç bir ilahın bulunmadığını, O’nun dışındaki tüm ilahların sahte olduğunu, kâinattaki tüm varlıkların yegâne hâkiminin, biricik sahibinin Allah olduğunu ifade eden mübarek bir kelimedir.
“Lâ İlâhe İllallah” demek: Allah’tan başka yaratıcı, malik, rızık veren, fayda ve zarar veren, dirilten, öldüren, dualara karşılık veren ve kanun koyucu olmadığını kabul etmek, yalnız Allah’tan korkmak ve yalnız Allah’a tevekkül etmektir.
“Lâ İlâhe İllallah”; Âdem (aleyhisselâm) ile son peygamber Muhammed (sallallâhu aleyhi ve selem) arasında gelmiş-geçmiş tüm peygamberlerin müşterek daveti ve ortak çağrısıdır.
Her ibadetin şartları olduğu gibi “Lâ İlâhe İllallah”ın da şartları vardır.
İlki Allah‘tan başka hiç bir hak ilahın olmadığını, gerçek ilahın ancak O olduğunu, O’nun dışında hiç bir varlığın bu niteliğe müstahak olamayacağını bilmektir. “Bil ki, Allah‘tan başka hiç bir (hak) ilah yoktur...” (Muhammed/19). “İşte bu (Kur‘ân), kendisiyle uyarılsınlar, Allah‘ın ancak bir tek ilah olduğunu bilsinler… diye insanlara (gönderilmiş) bir bildiridir.” (İbrahim/52), “Ancak kendileri bilerek hakka şahitlik edenler başka.” (Zuhruf/86)
İkincisi tâğutu (Allah‘ın dışında ya da Allah ile beraber kendisine ibadet ve itaat edilen, O’nun hükümlerini tanımayan ve insanları Allah’ın dininden uzaklaştıran tüm varlıklar) red ve inkâr etmektir. “Dinde hiç bir zorlama yoktur. Gerçekten iman ile küfür apaçık meydana çıkmıştır. Artık her kim tâğutu red (ve inkâr) eder ve Allah‘a iman ederse o, kopması mümkün olmayan sapasağlam bir kulpa (urve-i vüskaya) tutunmuş olur. Allah işitendir, bilendir.” (Bakara/256), “Tâğuta ibadet (ve itaat) etmekten uzak duran ve Allah‘a yönelenler var ya işte onlar için müjde vardır” (Zümer/17).
Üçüncü şart İkrâr(dil ile telaffuz etmek) dır. Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem)’in “Ben, Allah‘tan başka hiç bir (hak) ilahın olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasulü olduğuna şahadet edene, namazı kılana ve zekâtı verene dek insanlarla savaşmakla emrolundum.” (Müslim, İman, 22)
Dördüncü şart doğruluk, sadâkat ve yalanlardan uzak olma anlamına gelen “sıdk” ile; riyadan arınma, samimi olma ve bir şeyi tam olarak mânasıyla kabul etme anlamına gelen “ihlâs” tır. Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) “Allah’tan başka hiçbir (hak) ilahın olmadığı ve Muhammed’in O’nun peygamberleri olduğuna kalbinden sıdk ile şahadet eden bir kimse yoktur ki, Allah onu ateşe haram kılmasın.” (Buhari)
Beşinci şart yakîn (şek ve şüpheden uzak olarak kesinkes inanmak) dir. “Müminler, ancak Allah’a ve Rasûlüne iman eden, sonra da hiç bir şüpheye düşmeyen ve malları ve canları ile Allah yolunda cihâd edenlerdir. İşte (davalarında) doğru olanlar bunlardır.” (Hucurat/15)
Altıncı şart muhabbet (sevgi) dir. Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) “Kim Allah için sever, Allah için buğzeder; Allah için verir ve Allah için vermez (mani olursa) imanını kemale erdirmiş olur.” (Ebu Davud)
Yedinci şart inkıyâd, tevhid kelimesi ‘La ilahe illallah’ın gerektirdiği şeylere rıza göstermek, boyun eğmek ve teslim olmaktır. “Hayır, Rabbine andolsun ki, aralarında çıkan ihtilaflarda seni hakem yapıp sonra da verdiğin hükümden dolayı içlerinde hiçbir sıkıntı duymadan tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar” (Nisa/65)
Sekizinci şart bu kelime gereğince amel etmek ve ona uygun davranışlar sergilemektir. “Ben cinleri ve insanları, yalnız bana ibadet etsinler diye yarattım.” (Zariyat/56)
Dokuzuncu şart ise kişinin bu inanç üzere vefat etmesidir. “Kul ‘Lâ ilâhe illallâh’ der ve bunun üzerine vefat ederse mutlaka cennete girer.” (Müslim)
Bu şartlar muvacehesinde iman eden ve yaşayanlardan olmak ümidiyle…