Kahramanmaraş semasında dolunay aydınlığı
“Asrın Felâketi” büyük depremi yaşayan Kahramanmaraş yaralarını sarıyor. Kültür hayatı da canlanan şehrin mektep dergisi Dolunay’ın tıpkıbasımı yapıldı.
Kahramanmaraş
Türkiye’nin simge şehirlerindendir. 6 Şubat’ta yaşadığımız büyük deprem
felâketinin merkezi olan şehrimiz, şükürler olsun ki küllerinden yeniden
doğuyor. Sosyal hayat normalleşirken kültür dünyası da eski canlılığına kavuşuyor.
Aylık fikir ve sanat dergisi Dolunay’ın
tıpkıbasımını görünce o kadar sevindim ki tarif edemem. Çünkü Dolunay bizim neslin hafızasında merhum
şairimiz Bahaettin Karakoç’la hatırlanır. “Edebiyatımızın Beyaz Kartal”ı Bahaettin
Karakoç deyince Kahramanmaraş anılır. Kahramanmaraş Türkiye’de kültürün kalbi,
sanatın beyni, edebiyatın ruhudur. İstanbul’un Anadolu’daki şiir kardeşi,
edebiyat ikizidir. Tıpkıbasım, dergilerin Ocak 1986’daki ilk sayısıyla başlıyor
Aralık 1988’deki son sayısıyla tamamlanıyor. Dolunay’ı üç cilt hâlinde edebiyatseverlere armağan eden Kahramanmaraş
Belediyesi Büyükşehir Belediye Başkanı Hayrettin Güngör’e gönül dolusu şükranlar,
selamlar. Üçüncü cildin sonundaki sayılar, “Dolunay Şiir Şöleni”ne ayrılmış.
Geçmiş yıllarda bu şölenlere katılan şairlerin isimleri, hayat hikâyeleri, seçme
şiirleri ve fotoğraflarıyla bezenen bu sayılar da alaka çekiyor. Böylece Bahaettin
Karakoç’un Türk edebiyatına yaptığı üstün kültür hizmeti bütün cepheleriyle
ortaya konulmuş oluyor. Artık bundan sonra üniversitelerimizin Türk Dili ve
Edebiyatı bölümlerindeki hocaların öğrencilerine yaptıracakları tezleri
bekleyeceğiz. Dolunay’ın bütün
sayılarını kültür hayatımıza kazandıran ekip çok hayırlı bir hizmete imza atmıştır.
Duran Doğan, Mesut Serdar, Ramazan Avcı, Rıdvan Tulum, Samed Karataş ve Şeyda
Nur Yıldırım bu kutlu hizmette emeği, çabası, alın teri ve imzası olanlar.
Başkan Güngör, takdim yazısında şöyle diyor: “Ihlamurlar çiçek açtığı zaman/Ben
güneş gibi gireceğim dar kapıdan’ demişti Dolunay’ın
o büyük şairi Bahaettin Karakoç. Biz iyi ve nitelikli sözün her dar kapıyı
açacağına, insana ferahlık ve umut vereceğine, insanı iyi edeceğine
inanıyoruz.”
BİR
EDEBİYAT OKULU: DOLUNAY
Ramazan
Avcı’nın giriş yazısının başlığı, aslında yapılan bu kültür hamlesinin mahiyetini
de ifade ediyor: “Kahramanmaraş’ta Bir Edebiyat Okulu: Dolunay” Avcı, Cumhuriyet döneminde şehirde yetişen şairlerden,
yazarlardan bahsediyor. Dergi ve gazetelerde kültür ekleri çıkaranları yâd
ediyor. Bilhassa merhum Nuri Pakdil’in Hamle’sinden
ve bu çizgideki diğer dergilerimizden uzun uzadıya söz ediyor. Dergi bünyesinde
kurulan Dolunay Yayınları’na ve uzun süre devam eden Dolunay Şiir Şölenleri’ne temas
eden Ramazan Avcı’nın, muhtevalı makalesinde benim en çok ilgimi çeken satırlar,
derginin adının doğuş hikâyesidir. Bahaettin Karakoç dergiyi birlikte
çıkaracakları arkadaşlarla önce istişare eder, sonra da isim arayışına
girerler. Ancak teklif edilen onlarca adı beğenmeyen şairimiz, derginin isim babası
da olur. İlginç hikâyesi olan bu bölümü okuyalım: “Evde uzun uzun düşünür.
Derginin ismi kendi ifadesiyle ‘Sanat anlayışını da felsefesini de geleceği
sarmalayan bakış açısını da toplumsal platformlardaki tavrını da simgelemeliydi
ve sıradanlığa düşmeden, aşırı uçlara kaçmadan yüklendiği misyonu yerine
getirmeliydi. Hareket ekseni sevgi olan, her kesime gülümseyerek yaklaşan bir
mizacı olmalıydı.’ Bu düşünceler arasında gökte pırıl pırıl parlayan ayı görür.
O anda Karakoç’un içi açılır ve ‘Sen niye uzaklara gidiyorsun, işte sana ad: Dolunay. Dostun da düşmanın da yüzüne
gülüyor. Kıskanmıyor, herkesin üzerine eşit şekilde ışık saçıyor. Niçin böyle
bir bakış açısı olmasın da kırklara bölünüp parçalanalım.’ diye düşünür. O gün Dolunay ismine karar verir ve dilekçe
formunu doldurarak valiliğe başvurusunu yapar.”
ÇOK
SEVİLİYORDU
Bahaettin
ağabey çok sevilen ve sayılan bir büyüğümüzdü. Büyük bir şair ve sanatkâr
olmanın yanı sıra babacan tavırlarıyla da sempati topluyordu. Dolunay’ın çıktığı sıralarda çalıştığım Türkiye gazetesine gelirdi. Doğrusu biz
de servisteki arkadaşlarla birlikte Anadolu dergilerine ve en başta da Dolunay’a sık sık sayfamızda yer
veriyorduk. Dostluğumuz daha sonra çalıştığım Kubbealtı Akademisi Kültür ve
Sanat Vakfı’nda da devam etti. Köprülü Medresesi’ni şereflendirirdi. Çay
içerken sohbetini dinler, birikiminden istifade etmeye çalışırdım. Unutamadığı
bazı hatıralarını naklederdi. Sonra gerek Bâbıâli Sohbetleri’nde gerekse Ali
Emiri Efendi Kültür Merkezi’nde onun için saygı toplantıları düzenledik. Türk Edebiyatı dergisinde yaptığım mülakatı
Şiirimizden Portreler kitabıma aldım.
KİMLER
YAZDI?
Anadolu’nun
edebiyat sesi, yurdumuzun şiir nefesi olan Dolunay’da
edebî çalışmaları yayımlanan o kadar çok isim var ki, hepsini burada belirtmem mümkün
değil. Ama başlıca adları teberrüken analım: Bahaettin Karakoç, Abdurrahman
Şen, Ali Budak, Bayram Bilge Tokel, Cemal Kurnaz, İhsan Kurt, Muhsin İlyas
Subaşı, Nazım Hikmet Polat, Nevzat Kösoğlu, Rıdvan Canım, Saim Sakaoğlu,
Abdurrahim Karakoç, Âdem Turan, Ahmet Tevfik Ozan, Ali Akbaş, Vahap Akbaş,
Ayhan İnal, Bestami Yazgan, Mehmet Atilla Maraş, Mehmet Narlı, Metin Önal
Mengüşoğlu, M. Halistin Kukul, Mustafa Kara, Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, Nurullah
Genç, Ömer Lütfi Mete, Özcan Ünlü, Olcay Yazıcı, Şaban Abak, Tayyip Atmaca, Emine
Işınsu. Eski dergileri karıştırırken bazen sürprizlerle karşılaşırsınız.
Yaşadıklarımdan ilki merhum Dilâver Cebeci’nin yazısıydı. Şairimiz mizah
yazılarını “Seyyah-ı Fakir Evliya Çelebi” imzasıyla yazıyordu. İkinci sürprizi
kendi adıma tattım. Meğer Dolunay’da
rahmetli Olcay Yazıcı ile şiiri üzerine bir röportaj yapmışım. O da Haziran
1988 tarihli 30. sayıda yer almış. Çok mutlu oldum. Eski dergiler sıcak ve
samimidir. Mütevazı şartlarda hazırlanırlar ama buram buram samimiyet ve ihlas
kokarlar. Kapakları resimli; şiirleri, hikâye ve denemeleri desenlidir. Keşke
dergi çıkaracak olan arkadaşlar bu değeri ve anlamı eski/mez mecmuaları
inceleseler de ondan sonra kolları sıvasalar. İnanıyorum ki o eski ustalardan
pek çok şeyi öğrenecekler.
Şair,
yazar, dergici ve gönül insanı Bahaettin Karakoç hakkında üniversitelerimizde tezler
mutlaka yapılmıştır, yapılmalıdır. Ama evladı gibi büyüttüğü Dolunay hakkında bugüne kadar esaslı bir
çalışma göremedim. Belki de Dolunay’ın
tıpkıbasımının neşredilmesi böyle yararlı bir çalışmaya vesile olur. İnşallah
cevval bir kardeşimiz, “Dolunay’ın
Anadolu Dergiciliğindeki Yeri” isimli bir tez hazırlar.
SEZAİ
KARAKOÇ NEŞRİYATI
Daha önce
bahsetmiştim ama yeniden hatırlatmakta fayda var. Kahramanmaraş Büyükşehir
Belediyesi’nin yayımladığı önemli bir eser de Mustafa Kirenci’nin Bir Gülü Yetiştirmek İçin adını taşıyor.
“Sezai Karakoç ve Diriliş’e Dair” alt başlığıyla sunulan eserde, üstad hakkında
yazılmış bütün yazıların listesi ve bu yazılardan yapılan seçmeler var. Zahmetli,
zor fakat kutlu bir hizmet. Aşk olunca yorgunluk hissedilmiyor. Mustafa Kirenci’nin
eline, kalemine, gözüne, gönlüne sağlık. Kapakta üstadın manalı ve çok güzel
bir fotoğrafı var. Hemen yanı başında da Hızırla
Kırk Saat’ten alınmış mısralar: “Bahar yaz güz kış/Ben sen İsa ve Yahya/
Bir gülü yetiştirmek için/Yaratılmışız/Şükür Tanrıya.” Zaten eser de ismini bu
şiirden alıyor. Bir diğer eser ise Kırkbirinci
Saat Sezai Karakoç Kolokyumu-1 adını taşıyor. Kitap, Diriliş Üstadı hakkında
26-27 Kasım 2022 tarihlerinde Kahramanmaraş Necip Fazıl Kısakürek Kültür
Merkezi’nde düzenlenmiş sempozyumun bildirilerinden oluşuyor. Burada Diriliş
Öncüsü’nün muhtelif yönleri üzerinde etraflıca duruluyor. Makalelerde imzası olanlar
arasında Bahtiyar Aslan, D. Mehmet Doğan, Zafer Acar, Güray Süngü, Turgay Anar,
Rıdvan Canım ve Yılmaz Daşcıooğlu da var. Dergiciliğimizin yüz aklarından Yitik Söz’ün de Kahramanmaraş’ta Duran
Boz yönetiminde çıktığını söylemekle yetinelim şimdilik. Bana göre bugünün Dolunay’ıdır.
DERGİ
BEREKETİ
Her ay
okuyucu önüne çıkan ve içinde türlü edebî mahsulü barındıran, münderecatı
zengin dergilerin sayısı fazla. Bu bereketin artarak devam etmesi en büyük
dileğim, temennim ve niyazım. Yalnız edebiyata meraklı olanların da bu
dergilerimize sahip çıkması, mümkünse abone olması, tanıtımlarını yapması
gerekiyor. İşte şimdilik ismen anacağımız ama daha geniş şekilde tanıtmayı ümit
ettiğimiz dergilerimizin alfabetik olarak isimleri: Açık Kara, Altın Çocuk, Altınoluk, Ay Vakti, Bercesti, Bursa Günlüğü,
Dil ve Edebiyat, Genç, Hece, Kardelen, Millî Mecmua, Muhit, Mukadderat,
Nihayet, Olağan Hikâye, Olağan Şiir, Söğüt, Şehir ve Kültür, Şiir Sarnıcı,
Şiraze, Turing, Türk Edebiyatı, Yedi İklim, Yeditepe Fatih, Yitik Söz, Zafer.