Dolar (USD)
32.55
Euro (EUR)
34.86
Gram Altın
2429.34
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

11 Şubat 2023

Kahramanmaraş merkezli depremin verdiği ders…

Kar bekledik, bereket için… Yağan kar erkenden kefen oldu, kırılan, yırtınan toprağın bağrına düşenlere...

Geceden dökülen ayaz, uyanınca yüreğimize döküldü sararan yapraklar gibi...

Solmayan tek bir şey var ki; hiç solmayan ümitlerimiz...

Her dua yemyeşil yapraklarıyla çiçek açıyor semaya doğru...

Enkaz altından çıkan her insan gayretlerin umudun meyvesi oldu...

Altı şubat gecesi, önce gökten beyaz kefen indi, sonra saat 04.17’de o kefen ebedi hayat yolcularını sardı sarmaladı, saadetlere yolcu etti…

Korku ve ümit arasında mekik dokumaya en güzel misal yaşanan felaketler oldu.

Dünya görüşü ne olur ise olsun, aynı insan yaşadığı depremi korku ve şaşkınlıkla atlatmaya çalışırken, sevdiklerinin kurtuluşuna da öyle bir ümit besledi ki… Afetzedelerin zamk gibi ümitleri, ümitsizi bile ümitlendirdi. Yakınlarına kavuşmak için, enkaz altından kurtulmak için hücreleri bile dua etti, bizlerde o dualara tüm varlığımızla yaptığımız dualar ile amin dedik… Korku ve ümit, imanımıza da kuvvetlendirdi...

Günler sonra, enkaz altından, canlı şekilde çıkanlar, insan hesaplamalarını ve tüm bilim teorilerini yerle bir ediyor. Ruhun bedene girmesi nasıl harika bir hal ise; bedenden ayrılması da beşer ilmine, deneyimlerine tabi değildir, Allah’ın kudretine tabidir. Yıkıntının tonlarca ağırlığı altında murad edilen ömür tamamlanmamış ise, Allah’ın sebeplere yaşat emri, ekmeksiz, susuz da yaşatır, bir yerden sızan az buçuk hava da yaşatır… Keşke her şey bizim cüzi irademize tabi olduğu zamanlar, felaketler öncesi ve sonrasında da adam gibi yaşayabilsek. Kurtarma ekiplerinin enkaz altından her canlıya ulaşmasında vücutlarında ki en ince zerreler ve ruhlarında ki en ince duygularla gözleri dolu dolu olarak ve sevinçle nasıl tekbir getiriyorlar… İşte o şevkle normal zamanlarımızda da “Allahüekber” diyebilsek, ümit ve korkularımızla “Süphanallah” daima şükürlerle “Elhamdülillah” diyebilsek… Allah ile aramıza şan, şöhret, makam, dünya malı, yalan ve fırıldak siyaset girmese… İşte o zaman, yer de bizden haya eder, gök de bizden haya eder, musibet gelse de vız gelir tırıs gider…

Kurtarma ekiplerindeki insanların o çabasında, gayretinde ve bitmeyen umutlarında, dünya namına bir şey olmadığı için dilleri de çok samimi ve içten “Allah” diyor, yıkıntılar altındaki insanın da dünya namına aklında bir şey olmadığı için o da çok içten ve inanarak “Allah” diyor… Vallahi billahi; tonlarca ağırlık altında, bir avuç yere sıkışmış inanan insanın, Yüce Mevla’ya avuç açması, Allah demesi, dua etmesi, peygamberlerin duası gibi riyasız ve tam ihlaslıdır. Belki de kurtulduğunda böyle bir samimi duayı bir ömür boyu yapamayacaktır. Hayalen o çöküntüler altına gitsek ve samimiyet kulağınızı versek, bakın neler duyacağız neler; pişmanlıklar, samimi tövbeler, çok içten yapılan tespihler, okunan Kur’anlar, teyemmümle alınan abdestle kılınan namazlar… Dış dünyada, riyakarlık, hırs ve şehvet volta atarken, enkaz altında tam acizlik, tam fakirlik, tam teslimiyet... Dili konuşturan nefis ve hırs değil, uyanmış bir şuur… Asrın depremiyle çöküntüler altında kalanlar, kimi birkaç saat, kimi çok uzun süren saatler ve de günlerce canlı kalanların yaptıkları nefis muhasebeleri, yukarıda kurtarmaya çalışanlardan daha süratli çalıştı. Kimi; niye aç gözlülük edip, etiketleri ve kiraları kartopu gibi yuvarladım… Kimi; evde tertemiz helalim varken neden yasak sularda avlandım… Kimi; bir anlık hayat için değer miydi kırıp dökmeye, insafsızca incitmeye… Kimi; değer miydi haramla kol kola olmayı seçen nefsin eline yuları teslim edip, uçurum kenarlarında dolaşmak... Kimi; değer miydi daha fazla kazanmak için böyle çürük binalar yapmak? Değer miydi; abdestsiz, namazsız bütün verilen nimetlerin faturasını ödemeden yaşamak, gençliği har vurup, harman savurmak, değer miydi; ana – babayı incitmek. Değer miydi; sadece nefsin peşine düşüp, tüm değerleri çiğnemek vs. vs. Böyle muhteşem pişmanlıklar olduğu gibi; tüm insanlığın yaptığı şükürlerden daha azametli şükürler ve tespihler yapıtılar... Kimisi günlerce kaldığı daracık yerden, tüm alemleri tefekkürle dolaşarak, manevi gıda aldı, bir vakit namazını bile es geçmeden...

Ey yıkılmış binaların altında kalan depremzede kardeşler: Bu mübarek üç aylarda, şu birkaç gündür, sizlerin yaşadığı acılar ve samimi dualarınız bu memlekete ve Alemi İslam’a öyle şeyler kazandıracak ki; bizler çalışmakla belki elli senede kavuşamayacaktık. Evet, canınız yandı! Canımız yandı! Ama sizlerin saatlerce Allahtan yardım dilemeniz, bizlere de dua oldu... Size tecelli eden yüce Mevla’nın rahmetinden bizlerde istifade edeceğiz. Siz, saatlerce, günlerce acizlik nöbeti, dua nöbeti, pişmanlık nöbeti tuttunuz. Size gelen rahmet, merhamet, bizleri de ülkemizi de kuşatacak, belki üzerimizde oynanan oyunları ve planları bozacak. Bu mübarek üç aylarda, ayazda kışta, göçük altında sizlerin kurtuluş ümidi ve duası bizlerin de dışarıda günlerdir okuduğumuz Kur’an’lar, dualar, tespih ve cevşenler… Siz alttan, biz üsten, inşallah dualarımızla küfrün imha planlarını akim bırakıp, ezanların susmamasını, bayrağımızın dalgalanmasını daima sağlayacaktır. Bu kışta bu ayazda, bu mübarek günlerde sizler boşa ölmediniz, Allah hepinize rahmet etsin, kabirleriniz gülistan olsun, neticeniz cennet olsun… Sizlere yardımcı olanlar, enkaz kaldıranlar iki cihanda da aziz olsunlar… Başımız ve milletimiz sağ olsun, vefat edenler ebedi saadetler bulsun, yaralılar tez zamanda şifa bulsun, tüm felaketler son bulsun, devletimiz var olsun… İnşallah vefat edenlerin ödedikleri bedeller; canları, malları İslam alemini daha büyük bela ve musibetlerden koruyucu kalkan olacaktır. 7.7’lik deprem insanlığımızı yiyemedi; hep birlikte tek vücut olduk.