Kahramanlık 'atmak'tır her şeyi…!
Resul-i Ekrem’in ashabından olan Abdullah b. Revaha’yı bilir
misiniz?
Resul-i
Ekrem’in ashabının öncülerindendi Abdullah b. Revaha. İman ettiği ilk günden
itibaren Din-i Mubin’in yılmaz savunucusuydu. İnsanları mest eden şiirlerini Müslümanları
savunmak ve inanmayanlara cevap vermek için yazardı.
Kısa
sürede zekâsı, güvenirliği ve Resul-i Ekrem’e (sav) bağlılığı dilden dile
dolaşır oldu. Hz. Abdullah’ın hitabeti ve tecrübesi liyakati ile birleşince
Peygamber Efendimiz as tarafından önemli görevlere atanır oldu. Yetenekli ve
inancına sadık olan Hz. Abdullah aldığı görevleri bihakkın ifa ediyordu.
Zor
koşullarda yaşayan Müslüman toplum akıllı ve cesur insanlara ihtiyaç duyuyordu.
Her an müşriklerin ya da Yahudi fitnecilerin saldırısına, ihanetine uğrama
tehdidi ile karşı karşıya olan Müslümanların tedirgin oldukları bir dönemde
Abdullah b. Revaha cesaretiyle de örnek bir şahsiyetti.
Abdullah
r. bu hasletlerinden dolayı Ashab arasında takdir görüyordu. Verdiği kararlar, yaşayışı
onun sadakatini göstermeye yeterliydi. Öyle ki Peygamber’in (sav) verdiği
görevlerden dolayı “neden-niçin”lerin
peşine düşmezdi.
Mute
Savaşı’nda da iyi bir örnektir Abdullah rh. Bizans ile yapılan bu savaş
Medine’den yüzlerce km uzaklarda gerçekleşti. Bu savaşta Abdullah b. Revâha ile
ilgili anlatılan değerli bir rivayet vardır. Kaynaklarda, Hz. Abdullah’ın
kendisini şehit olmaktan alıkoyan dünyevi düşünce ve duygulardan nasıl
koruduğunun öyküsü anlatılır.
Hz.
Peygamber Mûte savaşı ile ilgili görevlendirme yaparken, İslam ordusuna ilk
olarak Zeyd b. Harise’nin komuta edeceğini söyledi. Zeyd’in şehid düşmesi
durumunda Ca'fer b. Ebû Talib İslam Ordusunun başına geçecek, şayet Hz. Cafer
de şehadete erişirse İslam Ordusunun komutanı Abdullah b. Revaha olacaktı.
Ordu
yola koyulur. İlk kez böylesine uzak bir diyarda savaşa çıkan İslam ordusu
başındaki komutanlardan dolayı son derece müsterih idiler.
Önce
Zeyd’in r komutasında ordu düşman ile çarpışır. Bu çarpışmada komutan Hz. Zeyd
dillere destan şekilde sahabeyle birlikte düşmanla kahramanca mücadele etti.
Çarpışmanın kızışmasının ardından İslam Ordusu Komutanı Hz. Zeyd r şehadet
şerbetini içer.
Hz.
Peygamberin (sav) Ordusunun Komutası Cafer b. Ebu Talib’e geçer. Hz. Cafer de
cesurca savaşır. Düşmana hücumda gözümü kırpmazdı. İlk önce sancağı tuttuğu sağ
eli kesildi, sancağı sol eline alıp savaşa devam etti Hz. Cafer r. ancak sol
eli de kılıç darbesi ile kesilince askerlerine “sancağı göğsüme bağlayın” diye emretti. Bir süre bu şekilde orduya
komuta ettikten sonra o da şehid düşer.
Görev
sırası Abdullah b. Revaha’ya gelmişti.
Sıranın
kendisine geldiğini gören Abdullah, önceki iki komutanın da gözleri önünde
şehid düşmesi üzerine kısa bir tereddüt yaşar. Gözlerinin önüne eşi, çocukları
gelir, sahip olup önem verdiği şeyler gelir aklına, sevdiklerinin hasreti düşer
kalbine… Bir an bütün bunlardan ayrılacağını düşünür, firkat ateşi sarar
bedenini.
Peygamberin
(as) görevlendirdiği Abdullah r. arkadaşlarının yaşadığı akıbetin aynısını
kendisinin de yaşayabileceğini düşünüce bunun şeytandan geldiğini anlar.
Kendine geldikten sonra nefsine şöyle seslenir:
Ey Revaha’nın oğlu!
Eğer seni dünyaya bağlayan hanımın ise boşadım,
Malın-mülkün ise hepsini Rabbimin yolunda bağışladım.
Bak arkamda sana ait hiçbir şey kalmadı, diyerek;
sancağı alıp şehadete koşar.
Savaşın
en kızgın döneminde komutayı/sancağı devralan Hz. Abdullah b Revaha r.
askerlerini coştururken kendisini ihmal etmiyordu:
Çekilin kâfirler Nebinin yolundan bugün,
Vururuz yoksa boynunuzu inkâr etmiştiniz dün,
Öyle bir vuruş ki ayırır gövdeden başı,
Hatırlatmaz insana ne dost ne arkadaşı…