Dolar (USD)
34.59
Euro (EUR)
36.28
Gram Altın
2988.11
BIST 100
9651.01
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Kahraman ve Katil

Kahraman savaşta da barışta da insanların faydası için cesaretle çalışan ve gayret gösteren yiğit kimsedir. Kahraman için çıkar, menfaat, hesap ve kitap yoktur. O, tehlikeli durumlarda bile korkusuzca harekete geçen, hedefine kilitlenen bir yapıya sahiptir. Yararlı olma, cesaret, karşılık beklememek ve özveri onun karakteridir.

Üstün yeteneklere ve erdemlere sahip olan kahraman bir alptır, yiğittir. Güçlü ve yürekli kişiliği onu, her türlü zorluk, bela, tehlike ve musibet karşısında kavi/güçlü tutar.

Kahramanlar, toplumların zihin ve gönül dünyalarında yüzyıllarca yer bulur. Yaptıkları nesilden nesile anlatılır. Haklarında hikayeler ve destanlar yazılır. Hakikatte kahramanlar, toplumların idolleridir. Onlar aynı zamanda yeni neslin de modelleridir.

Gerçek kahraman, sadece kendi toplumuna ve ülkesine değil, insanlığa erdemi ve sevgiyi taşıyandır. Sevgi ve merhamet, ne kadar cengâver olsa da, insanları kahraman yapan özelliklerdir. Yüreği ve kalbi, kin ve nefretle yüklü olanlar, kahraman değil, cani olabilirler. Silahını ve gücünü, adalet ve huzur için kullananlar, ancak hakikî kahramanlardır.

Kahramanlar, yaşadıkları yeri ve zamanı adaletle imar eden üstün erdemli kimselerdir. Yıkım, soykırım ve katliam, kahramanların kitaplarında yazmaz. Onlar güçlüdür, ki bu güçlerini insanlık ve adalet için seferber ederler. Kahramanlar yüreklidir, ki bu yüreklerini iyilik ve hayrın gerçekleşmesi için kullanırlar. Onlar cesurdur, ki bu cesaretlerini zalimlere karşı savaşarak gösterirler.

Kahramanlar nihayetinde gözü pek insanlardır. Onlar için korku ve çekingenlik söz konusu değildir. Yüce değerleri korumak ve savunmak, adeta onların ilâhî görevleridir. Kahramanlarda kin, nefret ve öfke huy haline dönüşmez. Nebevi ifadeyle onlar, ‘gerçek pehlivanlardır.’ “Öfkeli anlarında öfkelerini yutanlardır.” Galibiyet ve zafer onların nişanıdır. Ancak üstün yiğitlikleri, affetmelerinde gizlidir. Gücün zehrine kapılmadan bağışlayan kahramanlar, insanlığın gönüllerini fethederler.

Bir de ‘sahte kahramanlar’ vardır ki, onlar cani ruhlu ‘kan dökücü’lerdir. Yiğitlik yerine, kinin ve dogmaların esiri olurlar. Sinik ve sinsidirler. Gözyaşı ve kan ile beslenirler. Öldürmek ve daha fazla öldürmek, onlar için onur duyulacak nişanlardır (!) Sahte kahramanlık, zayıf, güçsüz ve silahsızı katletmek ve öldürmektir.

Hakikatte kahraman ile katil karıştırılmamalıdır. Katil, insan öldüren canidir. Cana kıyar, yakar ve yıkar. O kendisine âdeta ilahî vazife icat ederek, canları ve cananları ortadan kaldırmayı büyük bir ‘ülkü’ için yapar. Bilmez mi ki, bir canı bedeninden koparmak, yerküre üzerindeki bütün canları kırmak anlamına gelecektir.

Can, mal, din, akıl ve neslin korunmasını, son şeriat İslâm teminat altına almaktadır. Doğrudan ve haksız yere insan öldüren, büyük günahlardan birisini işlemiş demektir. Zira yaşama hakkı, dinin temel amaçlarından birisidir. İnsanın doğumu da ölümü de Allah’ın yüce iradesiyle muhafaza altına alınmıştır. Kimse bu yüce hakkı, kendi iradesiyle dolduramaz.

Sulh zamanlarında olduğu gibi, savaş zamanlarında da kimse, isteğini öldüremez ve yok edemez. Barışın hukuku gibi, savaşın da hukuku vardır. Kadın, çocuk, yaşlı, engelli, din adamı ve hastalar, savaşta bile öldürülemezler; korunmaları gerekir. Sadece insanlar değil, diğer bütün canlılara zarar verilemez. Hayvanlar katledilmez ve ağaçlar da yakılmaz.

Ebedî âlemde azap, gazap ve lanet, öldürenle (katil) beraber olacaktır. Ancak bir insanı yaşatan ise, insanlığı ihya etmiş olacaktır. Nitekim bütün dinler, öldürmeyi yasaklamıştır. Haram kılınan canı öldürmek, cinayettir ve katliamdır.

İlahî hitapta öldürmek, Allah’a şirk koşmakla beraber hatırlatılmaktır. Şirk, ana-babaya itaatsizlik, yalan yere yemin etmek, adam öldürmekle eş değer kabul edilmiştir. Onun için Allah’ın Resulü (s) şöyle uyarmaktadır.

“Canım kudret elinde olan Allah’a yemîn ederim ki, bir mü’minin öldürülmesi, Allah katında, dünyanın zevâl bulup yok olmasından daha büyük (bir hâdise)dir.” (Nesâî, Tahrîmü’d-Dem, 2/3984; İbn-i Mâce, Diyât, 1)

“Eğer semâ ve yeryüzü ehli, bir mü’minin kanını (haksız yere dökme günahına) iştirak etselerdi, Allah onların hepsini birden Cehenneme atardı. (Tirmizî, Diyât, 8/1398)