Kâğıttan kaplanlar
Türkiye, diplomasiye öncelik veriyor. Ancak sıcak cephelerde de boş durmuyor. Suriye’nin kuzeyinde ülkemize karşı planlanan sabotajlar tampon bölgeyi aşamayıp akamete uğruyor. PKK, artık Kuzey Irak’ı aşıp Türkiye’ye ulaşamıyor. Libya’da ayrılıkçıların beli kırıldı. Şimdi de Kafkasya cephesinde Azerbaycan orduları adım adım ilerliyor.
Önceki gün Avrupa’nın 27 lideri bir araya geldi. Altı saat
boyunca konuştu, konuştu, konuştu... Doğu Akdeniz konusunda Rum ve Yunan tezleri
işe yaramadı, “Türkiye ile siyasi diyaloğa bir şans daha verme” kararı alıp
dağıldılar. Bu arada müjdeli haber Birleşmiş Milletler’den geldi. Türkiye ile
Libya arasındaki deniz sınırı resmen tescil edildi. Önümüzdeki dönemde bunun
meyvelerini yemeye başlayacağız.
Yukarı Karabağ’da Azerbaycan ordusu neden yavaş ilerliyor diye
sorabilirsiniz. Ancak hiç de kolay değil. Ermeniler, Türklerin eninde sonunda
geleceğini biliyordu. Ciddi tahkimat yaptılar. Tel örgüler, mayınlar, tüneller,
silah sistemleri ile işgal ettikleri Karabağ’ı karış karış döşediler. Düğümü ise
hesaba katamadıkları insansız hava araçları çözdü. Ermeni işgalciler şimdi dağ
başında keklik gibi avlanıyor.
***
George Friedman,
2015 yılında yazdığı “Avrupa Krizi” kitabında
Avrupa’nın yeniden şekillenmesinde Türkiye’nin önemli rol oynayacağını
anlatmıştı. Katıldığı her seminerde, Türkiye’nin askeri kapasitesinin
Avrupa’nın en iyisi olduğunu söylüyor. Karşı karşıya gelmeleri durumunda
Almanların ve Fransızların Türk askeri karşısında bir gün bile dayanamayacağını
anlatıyor. Avrupa liderleri de eninde sonunda bunu anlayacaklar.
Türkiye, Fransızların desteği ile Majino
hattı gibi gibi tünellerle döşenen Suriye sınırımızdaki tahkimatı kâğıt gibi
devirip geçti. Şimdi aynı şey Rusların tahkim ettiği Yukarı Karabağ’da yaşanıyor.
Onca tahkimat, onca hazırlığa rağmen Rus ve Ermeniler, Türk kurmaylarının eğittiği Azeri güçleri
karşısında tam bir bozgunu yaşıyor. Başka PKK militanları
olmak üzere paralı askerler ve gönüllü Ermeni militanların bölgeye akın etmesi
de işe yaramıyor.
Türkiye, Birinci Dünya Savaşı’nda, 1917
yılına kadar Ruslarla savaştı. Sonra batılılar ülkemize tecavüz edince Ruslarla
işbirliği yoluna gitti, onlardan silah ve cephane satın aldı. İstiklal Harbi’nin
kazanılmasından bu işbirliğinin payı büyüktür. Bugün ise hem Rusya, hem
Batılılarla karşı karşıyayız. Hemen her cephede vekalet savaşı yaşansa da son anda
Ruslar ve Batılılar işbirliğine gidebiliyor. Ancak bu işbirliği Türkiye’nin
teknoloji ile bütünleşen kurmay aklına karşı etkisiz kalıyor.
***
Türkiye önce savaş gemileri ile
başladı. Tamamen milli imkânlarla yapılan son teknoloji ile donatılmış yeni
savaş gemilerimizi Türk kamuoyu yeterince bilmezken Yunan haber siteleri harıl
harıl bunları tanıtmakla meşgul. Tankından uçağına, silahlı ve silahsız
insansız hava araçlarından, hafif silah, top mühimmatı ve güdümlü füzelere
kadar her türlü ihtiyacını kendisi milli imkânlarla üretiyor. Üstelik son
teknoloji ile donatarak… Sadece kendisi kullanmıyor, dostlarına da veriyor.
Kafkasya, tıpkı Orta Doğu gibi karışık bir coğrafya.
Türkiye’nin Azerbaycan ve diğer Türk devletleri ile bağı Nahcıvan ve Gürcistan
üzerinden kuruluyor. Karışık diye oradan uzak duralım demek çözüm getirmiyor.
Üstelik Rusya’nın Türkiye ile Türk cumhuriyetlerini uzak tutmak için çevirdiği
onca dümene rağmen...
Türkiye - Rusya doğalgaz anlaşmalarından ikisinin
süresi 2021’de doluyor. Bir daha yenilemeyecek. Türkiye, doğalgazı TANAP üzerinden
Azerbaycan’dan alacak. Rusya’nın, ortada fol yok yumurta yokken Ermenileri
harekete geçirmesi boşuna değil. Ancak Azeri gazının güvenli olmadığını ispat
etmek için Ermenileri kullanması da işe yaramayacak. Petrol ve doğalgaz
konusunda son yıllarda üst üste darbeler yiyen Rusya, Türkiye pazarını da kaybetmek
üzere.