Kafamdaki sorular
"Bağ" nedir diye soruyorum kafamdaki insanlara.. Küçük bir çocuğa soruyorum; "ayakkabı bağcığı mı abi" diyor. Gülümsüyorum.. Sonra köylü bir teyze hayal ediyorum. Anadolu kadını, toprak kokan.. " Heç üzüm bağı görmedin mi oğlum sen? " diyor. E haklı! Tamam diyorum içimden, kelimenin köküne inmek hataydı. Bağ herkeste farklı çağrışım yapabilir sonuçta. Merak ettiğim "bağımlılık" değil mi?
Kafamda yeni insanlar canlandırıyorum. İstiklal caddesinde sokak röportajına çıkmış gibi... Bir genç erkeği durduruyorum, 'Bağımlılık nedir?' diye soruyorum. Tahminimce ilk cevabı : Ney.. Anlamadım.. Soruyu şöyle yineliyorum, 'bağımlı olduğun bir şey var mı?'
'Sevgilim' diyor. 'Birbirimize çok bağlıyız hatta şuan onunla buluşmaya gidiyorum'. diye ekliyor. Peki diyorum. Şaşırdık mı? Hayır.
12-13 yaşlarında bir erkek çocuğuna soruyorum. Buluğ çağında bağımlı olmak neydi bana göre? 'Anneme çok bağlıyım, bir gün teyzemde kalsam annemi özlüyorum. Ama bunun dışında bilgisayar oyunlarına bağımlı olduğumu söylüyor annem' diye bir cevap alıyorum...
Aradığım cevap halkın arasındaydı biliyorum. Belki yanımdan geçenler, belki de yanımdakiler.. Belki bilen ama bilmiyormuş gibi yapan, belki de kabullenmeyenler asıl bağımlılar.
60 yaşında bir amca, kulağı zor işitiyor. 'Amca sigara kullanıyor musun?' Cevap: '82den beri..' E amca sen bağımlısın o zaman buna.. 'Yok evladım askerde bıraktım. Eşim ölünce yine başladım. İstesem yine bırakırım.'
Bahaneler.. Bahaneler.. Kimse bağımlı değil, herkes irade sahibi(!) Yok canım öyle değil, Herkes yolunun yolcusu...
Kafamdaki röportaja son veriyorum. Taksimden aşağı yürüyorum. Terk ediyorum göründüğü gibi olmayan insanları; Kabullenmeyen, nefsine yenilen, herkese dost kendine düşmanları ..
Tarlabaşına geliyorum. 'Ooo meşhur tarlabaşı' evet. Benden iyi hayal edin çünkü burada hayal değil gerçekler var.. Genç bir küçük çocuk 'abi sigaran var mı?' diye soruyor, 'hayır yok' diyorum 'Dolu'damı yok?' diye karşılık veriyor. Susuyorum. Düşünün şimdi, sigara isteyen küçük çocuğun hayatta kaybedecek hiçbir şeyinin olmadığını, beklenti sıfır ailesi kim bilir nerde ve geceleri kim bilir hangi sokaklarda.. Fark eder mi onun için dolu ya da boş?
Geçmiş olsun rüyadan uyanabiliriz.. Buradan sonrası gerçek bağımlılık hikayesi, hepimizin bildiği. Örnekleri çoğaltabiliriz. Erkek yada kız çocuğu genç yada evli.. Toplum gibi bir gerçekten bahsediyoruz. Zenginsin, hayat çok monoton; "içiyorum" işsizsin ekmek almaya paran yok, ama arkadaşının Tofaş’ında 'hayat' var. "İçiyorsun" ..
Mesela corona virüsü.. Yayıldı. Bin kişi öldü. Kamu spotları zorunlu yayınlar.. neden? Toplum bilinçlendirildi.. Herkes maske taktı. neden? Gözle görünmeyen bir virüsün kendilerini öldürmesini istemiyorlar.. E sigara? Alkol? Uyuşturucu? Bu ölüm zevkten mi.. Kullanan kimsenin bilinçlenmeye ihtiyacı olduğunu düşünmüyorum. Bile bile ateşle oynamak. Yeni sigara paketleri ne kadar komik bir örnek.. Adamın arkadaşı gözünün önünde bonzai içip kriz geçirerek ölüyor yine devam ediyor. Sigara paketinde boncuklu delik boğaz çürük diş görünce mi bırakacak?? Bu bizim akıl sorunumuz, toplumsal sorunumuz. Nasihat mi lazım musibet mi siz karar verin.. Oyuncağına bağlı çocuklar yetiştiriyoruz 10 sene sonra maddeye bağımlı oluyor. Sıcacık bir el belki de ihtiyaçları olan.. Bunun sonu yok demeyin, elinden tutun düşenlerin. Dünya çok garip, bir gün herkesin düşebileceğini unutmayın..