‘Kafa Kızlar’
KADIN MESELESİ VI
Pek çoğumuz ömrümüzde en az bir kez bir erkeğin ağzından duymuşuzdur, böyle söylendiğine şahit olmuşuzdur: ‘O çok kafa bir kızdır.’ Bu stereotip, doksanlar ve iki binlerin başında ‘kafa kızlar’ olarak tanımlandı, ikibinli yılların ortalarına doğru bu söz yavaş yavaş eksildi ve yeni bir formla, yeni kelimelerle karşımıza çıktı: ‘Ofsaytı bilen kızlar’
Aslında kastedilen şey aynıydı. Temel nitelik 'erkek muhabbeti'ne dahil olabilecek kadar 'kalifiye' ve 'akıllı' olmak, en azından teoride benzer nitelikleri paylaştığını ispat etmiş bulunmak.
Normalde dümdüz bir bakışla, bu kadar 'erkek değerleri'ni paylaşan kadınlara 'erkeksi' denilerek diş bilenir ama kafa kızlara diş bilenmez. Onlar, benzer değerleri paylaşarak, benzer niteliklere sahip olarak erkeğin mutlak iktidarına meydan okumazlar çünkü. Onlar, gerektiğinde bir 'erkek muhabbetinin' içinde erkeklerle beraber kızlara veryansın ederler veya 'kadın milleti'ne karşı 'erkek milleti' milliyetçiliğinin yılmaz savaşçıları gibi konuşurlar. Bu sebeple erk-eksilerle aynı muameleyi görmezler, bilakis 'erkek gibi kız' veya 'kafa kız' olmakla taltif edilirler. Bunlar, Umut Sarıkaya'nın Meriç'inin asimetrik versiyonları gibidir. Erkek değerleri ile yanaşmaya çalışanlar...
Erk-eksiler, erkin yoğun hissedildiği siyasi ve ekonomik alanda belirir daha çok. Erkekçiler her alanda ama özellikle sosyal alanda sıklıkla belirir. Kafa kızlar da sıklıkla sosyal alanda baş verir ancak en büyük fark, bunların genellikle bekar olmalarıdır. Bunlar, erkeklerin ‘asker arkadaşı’ gibi davranırlar. Ofsayft nedir bilmek bir rütbedir, küfretmek cinsler arası sınıf atlamanın bir basamağı haline gelmiştir, gerektiğinde yanındaki erkeklerle birlikte ‘dışardaki’ bir kadını cinsel obje haline getiren sohbetlerin parçası olmak, yeri geldiğinde onlarla birlikte ‘kadın milleti’nden şikayet edip, kötülemek bu stereotipe girmenin vazgeçilmez koşullarından bazılarıdır.
Erk-ekçilerden ayrıldıkları en büyük nokta, 'arzu nesnesi' olmaktan çok uzaklaşmış bulunmalarıdır. Evlendikten sonra daha da sıkı bir fana dönüşecek erk-ekçi her daim bir arzu nesnesidir. Onunla ilgili her şey küçümsenir, ona tepeden bakılabilir, dırdırcı, fazla 'kız gibi' olması eleştirilebilir ama tek ve en büyük arzu nesnesi hala odur.
Kafa kızın bir erk-ekçiden en çok ayrılan yönü de budur. Erkeklerle oldukça yakın ilişkilere sahip olan, erkek cemaati içinde bir yeri olan ama asla arzu nesnesi olarak görülmeyen kadın.
Kafa kız haline gelmenin temel sebebi de elbette bir değer bulmak, eşit muamele görmek, hak edilen yeri açma arzusudur. Kendinden kaynak alan değerli bir varlık haline gelmek isteyen kadınların savruldukları stereotiplerden biridir. Hepsi gibi bunun da insanı hüzünlendiren yanları vardır. İnsan olarak eşit değer bulmak veya duygu beslediği bir erkeğe yakın olabilmek için girilen bu formun kaderi de genelde hüsrandır.
'Kankaları' beraberce eleştirdikleri kadın stereotiplerinden birine aşık olunca genellikle onlar tarafından aranmazlar. İlişkilerinin devam edebilmesi kankalarının hayatlarındaki kadınların (erk-ekçi stereotipin) onayından geçer.
Bazen kadınlar aşık oldukları, arkadaş olmak istedikleri erkeklere yakın olmak, bazen de tam tersine, arzu duymadıkları veya tehlikeli buldukları erkeklerin arzu nesnesi olmaktan çıkmak icin bu rolü benimser. Hakikatte kendisi böyle olmasa da zamana ve karşısındaki erkeğe göre bir güvenlik önlemi olarak bu davranış biçimini ve rolü üstüne alabilir.