Kadın\u2026'Yedek Parça'
Sözde, yazıda, duruşta tepkisel olmak bir canlılık belirtisi olsa da, asıl sağlık; bir şeyden çok iyi etkilenmişliğin sessiz ve adaletle hayata bölünmesidir. İki de bir bir yerlere tepki yetiştirmenin, laf sokmanın hayatı/kalemi ayakçı takımı olarak sürdürme/kullanma belirtisi olduğu da açıktır.
Ayrıca kısa zamanda, yazı hayatında şöhret olmanın bir yolunun kalemi bir sapan gibi kullanıp, taşı popülaritesiyle bilinen kişilerin sözlerine sözlerine atmaktan, sonra da onları kendilerini savunma pozisyonunda bırakarak o bilinmeyen kalemi fark etmelerini, dolayısıyla fark ettirmelerini sağlamaktan geçtiğini şu gözler gördü. (Dünya gözü diye bir şey var. Çok şükür biz de satın aldık.)
Fakat bunları ve buna benzer yazı hayatının köylük yerlerinden, taşrasından, ücrasından, İstanbul'una nasıl kaçılırı iyi öğrenmemize rağmen, öğrendiklerimizi ilkesiz bularak yapmadığımızı Allah bilir.
İyi de bu görünürde "tepkisizlik" ve "kendi türküsündelik" çok olmaya başladı.
Dolayısıyla bu uzun girizgahtan sonra, son zamanlarda Türkiye halkının dini, hayatı üstünde söz sahibi olan kimi "hocaların" her birinin en başta Müslüman kadının dini ve dolayısıyla hayatı üzerine bu kadar saygısız, bu kadar teklifsiz müdahil olabilmeleri karşısında sessiz kalamayacağız.
Neler oluyor. "Dini(insanların hayatlarını/kaderlerini) ellerinde tutanlar(!)","Dinin tek adam/ları" güya ümmetinin namusunu adına, k/adını kaybediyor. Her Allah'ın günü bir sebeple kadının edebini, edepsizce, hadsiz sorguluyorlar.
Son yaşananlardan sonra en başa dönüyor zihnimiz.
Yaratılış hikayesinde Allah'ın tek kökenden, özden, eşit ve denk yarattığının gizlendiğine, erkeğin kadınla Allah arasına giren kara bir şey olduğuna bir kez daha tanık oluyoruz. Bu din/hayat görüşüne göre; insan diye bir tür yaratılmamış gibidir. Sadece erkek yaratılmıştır. Dolayısıyla insan olmak ta gerekmemiştir. Erkek olmaktır aslolan.Biricik tür olarak. Neden sonra, haşmetmeapın cennette mübarek canı sıkılınca (adamın canını sıkma hesabı) hem ayakçı olsun, hem de onu her anlamda tatmin etsin, eğlesin ve bütün kadın cinsine hayatı, şahsiyet olma özgürlüğünü haram eden özel zaaflarına hitap etsin diye "eğe kemiğinden" yaratılıvermiştir işte namussuz. İyi de olmamış mıdır?! Değmesin keyfineu2026
Bütün bu incitilmelerin, hem de Allah adına itilip kakılmaların, İsrailiyat etkisiyle yapılan ve kadını erkeğin kırığından, sonradan ve ona tabii olacak, o mükemmelin kalan son eksiğini gideren, ek ve yedek parçaları, o olmazsa ötekileri gibi değerlendiren Kuran'ın Tevrat ve İncil'den devşirilmiş, tahrifli tefsirinden kaynaklandığını bir kez daha görmekte gecikmiyoruz.
Kendilerini cennetin üst katlarına yerleştirerek, oralardan verdikleri vaazlarla Allah adına kadınlarının hayatlarını bu kadar yakan, kadınlarını daima cehenneme atmayı iş edinmiş başka kim var, kimler var dünyada?
Suya sabuna dokunmamak pisliğin teki olmaktır, biliriz. Yalnız, böyle giderse, bu alemde, hayatımız ve tabii ki kalemimiz kendi güzelim güzergahını terk edip, sürekli, toplumda kanaat önderi olarak bilinenlerin, bellenenlerin din/hayat yorumlarına itiraz makamında, tepkisellik alt çizgisinde, ayak altında çamura belenip kalacak.
Din bu değil, hayat bu değil, anlam bu değil, kavram bu değil, demenin de yorgunuyuz üstelik.
Hani Cem Karaca'nın "Çok yorgunum, beni bekleme kaptan, seyir defterini başkası yazsın" dediği gibiu2026.
Bu değil" dediğimizde suya sabuna dokunmuş oluyor muyuz... Halbuki suyu aslından alıp...gücümüzce çağlamakla da suyu avuçlarımıza, kalbimize serpmiş olmaz mıyız?! Hem daima kaynayan bir pınarda sabuna ne hacetu2026"Gökten bir su iner. Dereler gücünce ç/ağlar..." demiyor mu Kitap?!...