Dolar (USD)
35.26
Euro (EUR)
36.83
Gram Altın
2966.83
BIST 100
9844.81
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
31 Ağustos 2014

Kadınlar plajı ve \u00c2la dergisi

Menderes Türel belediye başkanı olduktan sonra Antalya'dan güzel haber almaya başlamıştık. Bunlardan biri de sadece Antalyalıları değil tüm kadınlarımızı ilgilendiriyordu. Kadınlar plajı sadece kapalı kadınları değil kendini hemcinsleri ile rahat hisseden sadece onların bulunduğu ortamda yüzmeyi, güneşlenmeyi tercih eden tüm kadınlar için sevindiriciydi. Lakin eski Türkiye'den kalma alışkanlıkla durumdan vazife çıkaran basın-yayın ehli ve onların kışkırtıcılıklarından eylem yapma, karşı çıkma gerekliliğini hisseden az sayıda insan kadınlar plajına saldırdı, kadınlı erkekli plaja girme eylemi yaptı.

İşin tuhafı koca koca insanların, gazetecilerin kadınlar plajını bir dayatma özgürlüğü kısıtlayan bir teşebbüs olduğunu savunmaları! 12 yıllık AK Parti iktidarında dillendirmekten vavgeçmedikleri "bunlar bizi kapatacak, haremlik-selamlık yaşatacak" hezeyeanlarına kapılmaları. AK parti iktidarında hiçbir inanç ve yaşam biçimine müdahale görülmemiş olması tam tersine çeşitli etnisite ve inanç paradigmalarına sahip insanların kimlik ve yaşam biçimlerine saygı gösterilmesi, değer atfedilmesi de bu güruh için anlam ifade etmiyordu. Kadınlar plajı üzerinden yaygara koparan bir avuç insan için mesele gerçekten bunun kendi inanaç ve yaşam biçimlerinin kısıtlanması mı yoksa eskiden bu yana değersizledikleri bir sınıfın kendi inanç parametrelerine uygun yaşayabilme seçeneklerinin oluşmaya başlaması mı tartışılabilir. Gerçi sebep ne olursa olsun bunların tüm bu eylemlerinin temelinde toplumu eşitleyen ve Beyaz Türklerin ayrıcalıklı, ,mtiyazlı durumları durumlarını bitiren iktidarı alaşağı etmek, sarsmak en azından yıpratmak ve yandaşlarını bu vesilelerle korkutarak Yeni Türkiyenin inşasına mania oluşturma çabalarından söz edebiliriz. Kadınlar plajı üzerinden "Batıya rezil olduk" haykırışlarında bulunan afili yazarlarımızın, gazetecilerimizin bu savunuları, endişeleri küçümsedikleri ve dalga geçtikleri halkın "elalem ne der" seslendirmesinin kötü bir kopyasıdır aslında. Kendilerini değerli hissetme durumlarını başkalarının düşünce ve kanaatları üzerşnden oluşturan bu kimlik ve kişilikleri oluşmamış, bilinçaltlarında toplumsal bir kompleksle yaşayan bu insanların durumları gerçekten içler acısıdır. Hissettikleri işe yaramazlık ve ikinci sınıf aidiyet olma durumundan tek çıkış noktası olarak tartışmasız otorite ve erk kabul ettikleri Batıdan onay ve icazet alma halinde hafiflemesi müstemleke ruhlu bu insanları rahatlatan yegane unsur. Kendi kültürel ve inanç kodlarından utanan ve kendilerini asla içlerine almayacak bir topluma-Batıya- yamamaya çalışan modern köleliğin tutsakları bunlar!

Söz konusu kişilerin bu hissiyatları bir tarafa kadınalr plajına kişisel hak ve özgürlük, kadının bedeni üzerindeki inisiyatifi, tercihi üzerinden yaklaşamamaları ise yaşadıkları bir başka handikap! Kürtaj meselesinde "benim bedenim, benim kararım" sloganıyla yaptıkları karşı koyuşu da değersizleyip anlamsızlaştıran bir durum. Kadının bedeni üzerindeki tasarrufunu savundukları teziyle ayaklananlar bugün kadının kendi bedeni üzerindeki bir başka tasarrufuna/tercihine karşı ayaklanmış olması ne kadar da ironik!

İradenin, erkin kadının (bedeni üzerindeki) tercihine saygı duyması çığırtkanlığına soyunanların kadılar plajına karşı cephe açmaları ve kışkırtıcılığa yönelmeleri kendilerinin geçmişteki dillendirmelerini yerle yeksan ettiğinin farkında bile değiller. Savunuları ve eylemleri ile bütünlük yakalamayı bırakınız her camiaya karşı değişen değer yargıları, özgürlük anlayışlarının tüm doğrularını da gözden düşürdüğünü, tartışmaya açtığını da göremiyorlar. Kişinin itibarının öncelikle tutarlılık ve samimiyet testini geçmesiyle ilintili olduğunu idrak edememiş kişiler düşünce paradigmalarına uygun pragmatist kıvrılmalar, savrulmalar, kıvırmalar yaşamaktan kurtulamaz elbetteu2026

* * *

u00c2la dergisi yayın hayatına girdiği günden bu yana çeşitli tartışmaların odağında oldu. İslami kesimin dejenerasyonunda bu ve türevi dergilerin etkisi olduğu muhakkak lakin bu tür yayınların yaşadığımız asimilasyonun sonucu olduğu da gözden kaçırmamamız gereken bir başka realite.

Eleştirinin belki de tek bir dergi üzerinde yoğunlaşması suçlu arayan camianın somutlaşmış bir unsur/kimlik üzerinden saldırı mekanizmalarını harekete geçirme içgüdüsü olarak da yorumlanabilir. Ya da camianın kapitalizmle aşkının ürünü yeni nesil türedi gençlerin mesuliyetini bir başkasına atarak vicdanını rahatlatma çabası olarak da görülebilir. Gerçek şu ki, bunun gibi birçok sebep ve seçenek oluşturmak mümkün. Belki böyle yaparak kendimizdeki değişikliğin, dejenerasyonu görmezden gelme, üstünü kapatmayı da başarabiliriz. Lakin tüm bunlar, bilinçaltı savunma mekanizmalarımızın kendini kollayıcı tarafgir tutumu biir başka yanlışa göz kapamamızı gerektirmez. u00c2la dergisi bilhassa son kapağıyla artık İslami/mütedeyyin/muhafazakar niteliği yanına eklemlemeyi dahi hak etmeyen bir yayın görüşüne sahip olduğunu ilan etmiştir. Alttan seksi ve şuh bakışlar fırlatan ve cinsel mesajın baştaki boneyle oluşturduğu tenakuzu belki de birilerinin fantazyasına alet etme noktasına vardığının farkında olup olmadıkları onları masum kılmamaktadır. Geldiğimiz nokta Guy Debord'un gösteri toplumu olmamızın da ötesine taşındığımızı gösterir ve bunu hızlandırıcı böylesi yayınlara bir ayar verme zamanı gelmiş de geçiyordur!

twitter.com/sabihadogann