Dolar (USD)
34.92
Euro (EUR)
36.39
Gram Altın
2942.93
BIST 100
10025.47
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Kadına şiddet

Kadına şiddetle ilgili TV ve medyada sürgit devam eden haber, tartışma, açık oturum, magazin veya anket çalışmaları, genel olarak yangına benzin kabilinden devam etmektedir. Bu konuya olumlu yaklaşan, öz eleştiri kabilinden faydalı yayınlar yapanları istisna edersek, geri kalan büyük bir kısmı, kadına şiddeti azaltmak değil, aileye dinamit kabilinden yaklaşımlar sergilemektedirler. Bu da işi, kadın şiddetine dönüştürmektedir.

Bir kere bu taraflı ve kadını erkeğe rakip yapma hedefli yayınlar, kadına şiddeti azaltma yerine daha da körüklemektedir. Her böylesi haberler, başta erkeklere nefreti körüklemektedir. Erkekler, potansiyel suçlu olarak lanse edilmektedir. Bu kin ve nefret, ister istemez huzurlu ailelere de sirayet etmektedir. “Siz erkekler hep böylesiniz” çıkışlarıyla başlayan çekişmeler, zamanla tartışama, kargaşa ve derken kavgalara sebep olmaktadır.

Hazır İstanbul sözleşmesi ve ilgili kanunlar, kadının elinde birer intikam manivelasına dönüşmüşken, kadın da bu fırsatı tepe tepe kullanmaktadır. İstanbul sözleşmesi öyle bir bela ki, elini versen kolunu alıyor. El ne ki, tüm aileni, huzurunu, hayatını alıyor, yine de doymuyor. Kadın kısa zamanda yanlış yaptığını anlayıp vaz geçse de İstanbul sözleşmesi vaz geçmiyor. Küresel baronlar, aileyi ve dolayısıyla insanlığı yok etmeyi hedefe koymuş bir kere…

Bu haberlerin bir başka yönü de kadın ve aileyle ilgili düzenlemeler aleyhinde algı operasyonları oluşturmaktır. Dikkat edersek, bu konuda bir düzenleme gündeme geldiğinde, kadına şiddetle ilgili haberlerin bir anda tüm medyayı kapladığına şahit oluyoruz. Nice bireysel olayların köpürtülerek, yapılacak düzenlemelere birer suikast’e dönüştürüldüğünü endişeyle izliyoruz. Bunu genç yaşta evlilikler yüzünden mağdur olan binlerce çiftler ve ömür boyu nafakayla ilgili düzenleme öncesinde kaç defadır yaşıyoruz. Halen bu vb. konularda bir düzenleme yapılamadı.

İstanbul sözleşmesi kadına şiddeti tam tersine körüklemiştir. Bu konuda kıyamet koparan; başta KADEM olmak üzere, feminist kadın örgütleri, yürekleri yetiyorsa istatistikler yapıp yayınlasınlar. Güya bu sözleşmede bu konuda istatistiki araştırmalar da yapıp kamuoyuyla paylaşmak da var ama bunu yapmıyorlar veya yaptıkları araştırmaların sonuçlarını paylaşmıyorlar. Çünkü onlar da biliyorlar ki, İstanbul sözleşmesinden sonra kadına şiddet, onlarca kat artmıştır.

İşin ehli olanların açıkladıklarına göre, şu an mahkemelerde görülmeyi bekleyen tomar tomar dosyaların % 48 i boşanma dosyalarıdır. İstanbul sözleşmesi aileye dinamit değil, bombardımandır. Yıllardır AİLE YIKILIRSA ÜMMET YIKILI diye feryat ediyoruz. Anca sesimizi duyuramıyoruz. Yetkili ve etkili kim varsa bir baksınlar. Batıda bu gibi düzenlemeler nedeniyle aile yok olmuştur. Aile yok olduğu için, batı yok oluşa doğru hızla yol almaktadır. Batılı devletlerden dördü dışında geri kalanlar bu nedenle bu “lanetli İstanbul sözleşmesini” imzalamamışlardır. Ama artık onlar için çok geç…

Allah (cc) tüm mahlûkat gibi insanı da çift yaratmıştır. Erkek ve kadın. Bu çift, birbirine rakip, düşman, köstek olsun diye değil, birbirinin tamamlayıcısı, dostu, yardımcısı ve destekçisi olarak yaratılmıştır. Kadın veya erkek tek başına var olabilirler mi? Bu mümkün mü? İşte ilahi ikaz olan onlarca ayetten sadece birisi: “Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin dostları/yardımcılarıdır. (beraberce) İyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar. Namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirler. Allah’a ve Resûlüne itaat ederler. İşte bunlara Allah merhamet edecektir. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Tevbe 9/71)

Yaratan, erkeğe erkekçe özellikler, kadına da kadınca özellikler vermiştir. Bu çiftin her biri kendi özellikleriyle değerlidir, saygındır, üstündür. Ama birbirlerinden üstünlükleri, yaratılıştan olan bu özellikleriyle değildir. Allah (cc) yanındaki üstünlükse sadece yaratana kulluk, onun emirlerine teslimiyet ve takvayladır.

Feminizm, erkeklere kin ve nefreti körükledikçe, kadına şiddet artarak devam edecektir. Feminizm kadın diye diye, kadını de erkeği de perişan etmiştir. Aklıselim Müslüman bir kadının, feminizmin tuzağına düşmek yerine, aile ve tüm mahremiyetlerle savaş olan bu tuzağa karşı savaşması esastır. Allah (cc) cümlemize feraset ve basiret versin.