Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
17 Mart 2019

Kadına özgürlük mü dine düşmanlık mı?

Belki de ilk paradoks, ikisini birbirinin karşıtı ve muhalifi, varlığını diğerinin yokluğuna borçlu kabul eden anlayışta yatıyor. Kadın lehine kabul edilen her bir muamelatın dinle pardon -daha doğrusu İslam diniyle- tenakuz oluşturduğu kanaatiyle mi yoksa içlerinde tuttukları gizli din düşmanlığını faş etmek için bahane bulma sevinciyle mi böyle bir tutum sergilenir, bilecek değilim!

Her fırsatta zahirde müntesibi oldukları görülen dine yönelen öfke ve saldırganlık ne dünün eylemiydi ne de bugüne has bir durum olacak! Gelecekte de bu yöndeki saldırılar sürecek, bugün de yapılanı mazur ve meşru gösterme çabaları devam edecek…

Sözde kadın hakları savunuculuğu için sokaklara dökülmüş kadınların sergiledikleri tutumun sınırsız, koşulsuz, amasız, kuralsız ve değer tanımayan cinsel özgürlük savunusuna dönüşmüş olması feminizmin savrulduğu noktaya mı işaret eder dersiniz?

Batıda artık gücünü ve anlamını yitirmeye başlamış bir düşünce biçimine dönüşen feminizm, artık kadın kitlelerini etkilemekten uzak bir yerde konumlanıyor. Batıyı her açıdan gecikmeli ve eğreti bir taklitçilikle izlemeye çalışan içimizdeki kimi imitasyon Batılıların, feminizmi taşıdığı yahut taşıma amacındaki yer neresi açıkçası aklımda oluşmuş net bir tablodan bahsetmem zor!

Her geçen gün muhafazakârlaşan bir ülke olduğumuz gibi temelsiz bir iddia üzerinden hareket eden bu kesim, söz konusu düşünlerine karşılık mı böyle şiddetli bir değerler savaşı açar bilemiyorum!

Psikiyatr değilim ama bunların, kadınla ilgili tüm konularda tüm özel günlerde işi çevirip İslam düşmanlığına dayandırmaya çalışmaları ilginç bir patolojik vaka gibi görünüyor!

Kadının yüz yıllardır karşılaştığı ayrımcılık ve adaletsizliğin tüm sorumluluğunu ülkenin resmi dini ile bütünleştirerek devasa bir düşmana dönüştürme gayretlerinin ardındaki sebebi çözümlemek çok da kolay olmasa gerek!

Dünya kadınlar günü eylemlerindeki ezan protestosunun birkaç aşama sonra geldiği yerin, ezanın bir kutsallık taşımadığı iddiası olması hakikaten enteresan!

Velev ki ezanın, hatta namazın cem-i cümle ibadet ve inancın kutsallığına inanmıyorlar. Bunda ne dini ne hukuki ne de toplumsal hiçbir yasaklama olmadığı gibi inanç özgürlüğü bağlamında değerlendirilir.

Lakin bu iddianın arkasına sığınmaya çalışarak ezici çoğunluğun kutsal kabul ettiği bir uygulamayı protesto etmeye kalkışmak en hafif tabirle bir nefret suçu, ötekileştirme, inanç hürriyetine saygısızlıktır.

Peki, sosyal medya yoluyla günlerce zihinlerimize boca edilen kadın bedeninin metalaştırılması, bayağılaştırılması, pornografik bir şekle varan oranda hoyratça sergilenmesi kadın haklarının hangi kısmında yer aldığını sorabilir miyiz?

Eylemin; taşkınlığa, kabalığa, öfke seanslarına dönüşmüş haliyle değerlere, toplumsal dinamiklere saldırmasının kadına nasıl bir kazanım sağladığını anlayabilen var mı? “Aileniz batsın” gibi evrensel değer ve saygıya sahip bir kuruma dahi umarsızca saldırmanın hangi boyutu kadınlara kazanım sağladı anlayamadım!

Hâsılı, bu aktivitelerin, dillendirmelerin kadına hak ve özgürlük kazandırma yolundaki ehemmiyetini henüz çözemedim! Söz konusu taife bizleri bu konuda bilgilendirse de şöyle topluca bir aydınlama yaşasak ne güzel olurdu değil mi(?)

Twitter.com/sabihadogann