Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
27 Kasım 2020

Kadına karşı şiddetle mücadele etmek

25 Kasım, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü olarak kabul edilmektedir. Kadına karşı şiddet, her geçen gün artmaktadır. Kadına karşı şiddetin her gün arttığı, her gün onlarca kadının erkek şiddetine kurban gittiği günümüzde, mücadele edilmesi gereken en vahşi kötülüklerin başında kadına karşı şiddet gelmektedir. Kadına karşı şiddetle evrensel hukuk, eşitlik ve demokrasi standartları içinde mücadele etmek mümkündür.

Ayda ortalama olarak 20-30 civarında kadın, erkek şiddeti sonucunda hayatını kaybetmektedir. 2020 yılının ilk 10 ayında 397 kadın, erkek şiddeti sonucu öldürülmüştür. Son 6 yılda 2 bin kadının erkek vahşeti sonucu hayatını kaybettiği ifade edilmektedir. Kadına karşı şiddet konusu, istisnai kişisel suçlar kategorisinde değerlendirilemez. Kadına karşı şiddet, içinde yaşadığımız toplumun yaygın bir olgusudur. Kadına karşı şiddet, içinde bulunduğumuz toplumun ve kültürün karanlık, kirli ve kanlı tarafını oluşturmaktadır. Kadına karşı şiddet vahşetiyle sahici anlamda yüzleşmeden ve arınmadan, hukuka, demokrasiye, barışa ve huzura dayalı bir toplum haline gelmemiz mümkün değildir.

Kadına karşı şiddet konusunda güçlü bir siyasal, sosyal, entelektüel ve hukuki gündem oluşmuş değildir. Kadın sivil toplum örgütleri sayesinde kadın cinayetleri ve kadına karşı şiddet gündeme getirilmektedir. Siyasal partilerin programlarında kadına karşı şiddetle mücadele konusunda ciddi politikalar yer almamaktadır. Kadına karşı şiddet, Meclis’te hayati bir konu olarak gündeme getirilmemektedir. Siyasal ve sosyal gündemin en acil konusu, kadına karşı şiddettir. Kadına karşı şiddetle mücadele etmek için siyasal ve sosyal açılardan konunun gündemleştirilmesi gerekmektedir.

Kadına karşı şiddetin baş failleri erkeklerdir. Kadının hayatını, bedenini ve cinselliğini istismar eden, kullanan ve çürüten erkekler, kadına cinayet dahil her türlü şiddeti uygulamaktan kaçınmamaktadırlar. Erkeğin, kadını istismar etmeme şeklinde ahlaki, hukuki ve insani sorumluluğu olduğunu idrak etmesi lazımdır. Kadına karşı şiddet sorunu, bir erkek sorunudur. Erkekler, bu vahşetin kaynağının kendileri olduğu gerçeğiyle yüzleşmedikleri sürece kadına karşı şiddetle mücadelede mesafe kat edilemez.

Toplumsal ve kültürel olarak dayağa ve şiddete yüklenilen değerle yüzleşmek lazımdır. Dayağın, köteğin ve şiddetin bir eğitim aracı, yola getirme biçimi ve tedip metodu olarak görüldüğü bir toplumsal ve kültürel yapıya sahibiz. Dayağı ve şiddeti çözüm ve eğitim aracı olarak gören ataerkil bir toplum ve kültür içinden barışın, huzurun ve sevginin yeşermesi mümkün değildir. İnsan ilişkilerinde dayağa ve şiddete hiçbir şekilde yer olmadığına dair barışçıl, ahlaki ve insani yaklaşıma gereksinim vardır. Dayağın ve şiddetin bir çözüm olmadığı, çatışmanın, yıkımın ve vahşetin kaynağı olduğunu fark etmeye ihtiyaç vardır. Dayak ve şiddet yoluyla kadın üzerinde hakimiyet kurma ve dayakla kadını yola getirme şeklindeki hastalıklı tarafımızla yüzleşmek ve normalleşmek lazımdır.

Kadına karşı vahşet, önemli ölçüde namus kavramı adına işlenmektedir. Namus kavramını öne sürmek suretiyle kadına karşı şiddeti meşrulaştıran, yaygınlaştıran ve yücelten bir durumla karşı karşıya bulunuyoruz. Namus adı altında kadını kendine ait tapulu mal görme şeklindeki hastalıklı ataerkil yaklaşım, bütün kötülüklere zemin hazırlamaktadır. Kadın, erkeğin malı olmadığı gibi, namusu da değildir. Kadın, erkek gibi onur, özgürlük ve hak sahibi bir bireydir. Kadının onur, özgürlük ve hak sahibi eşit bireyler görülmesi, kadına karşı şiddetle mücadelenin dayanması gereken eksen olmalıdır.

Kadınların erkekler tarafından öldürülmesi, sıradanlaştırılamaz ve normalleştirilemez. Kadınlar, erkek şiddetinin kurbanı olmak istemediklerini güçlü bir şekilde haykırıyorlar: “Artık yeter! Bir kişi daha eksilmeye tahammülümüz yok!” Erkek vahşeti ve şiddeti, kadınların maruz kalmak zorunda oldukları kaderleri değildir. Erkek şiddetini kader olmaktan çıkaran ve insanlık suçu haline getiren uluslararası standartlara uygun hukuki düzenlemelere ihtiyaç vardır. Özel ve kamusal alanlar dahil kadına karşı şiddeti suç olarak gören ve cezalandıran sahici hukuki düzenlemeler yapmak suretiyle kadına karşı şiddetle siyasal, sosyal ve hukuksal açılardan mücadele edilmelidir.