Dolar (USD)
35.16
Euro (EUR)
36.71
Gram Altın
2977.23
BIST 100
9949.01
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
31 Mart 2013

Kadın yazarlar ev hanımı mıdır, yoksa çalışan mı?

Usulden, adetten sayıldığından her tanışma halinde sorgu sual edilenlerden biri de çalışan kadın olup olmadığınız olur. Memureler, ticaretle uğraşanlar bu soruyu kolaylıkla savuşturma hakkına sahip olsalar da aynı şeyi yazarlar için söylemek mümkün değildir. Yazarlık sıfatı duyulmak istenen cevabın dışında kalır ve peş peşe yinelenen kelimeler sigortalı, primli, maaşlı, koltuklu bir başka işe sahiplik durumu var mıdır, bunu öğrenmeye çalışır.

Sıkıntı bu kadarla kalsa iyidir. Olayın bir de aile, akraba, komşu boyutu bulunur. Eş, kardeş ve akraba-i talukat için de çalışmak, toplumdaki genel kanıyla paralel yürüdüğü için burada da yazarın tanımı ev kadınlığı çerçevesinde yapılır. Beklentiler bu yönde oluşur, kurulan ilişkinin formatını bu algı belirler. Ne koca için o gün yazarın, yazı yazma zorunluluğu çok da elzem bir şey olarak algılanır ne de bilumum akraba çevresi için.

Sözgelimi, misafir olmak ve misafir almak için böyle bir başlık mazeret dahi kabul edilemez. Kadın yazarın, bu dairede en rahat ettiği nokta; nazının niyazının geçtiği, mazur görülme ihtimalinin yüksek olduğu kardeşleri olur kuşkusuz. En azından işini bitirinceye, son noktayı koyuncaya kadar kendisini idare edecek, anlayış gösterecek kişiler olarak onlar aile çizgisinin en sıcak yerinde dururlar.

İşin en zor kısmı konu komşu ilişkisinde yaşanandır. Hele bir de yazar, apartman hayatına sosyallik katılmış bir yerde yaşıyorsa işi daha zordur. Çünkü; mutlaka katılmak zorunda olduğu günleri, komşuların "Bi kahve içelim mi?" diye kapıyı tıkırdatmaları, "Falan komşu geldi çay içiyoruz sen de gelsene!" telefonları, yeni başlanmış bir yazıyı bozmaya da yeter, içinde yüzülen kitabın sayfalarından koparmaya dau2026

Kadın yazar -yani ev hanımı komşu- onların bu tekliflerini reddedecek sebeplerden yoksundur üstelik. Onlar için ne bitirilmesi gereken kitabın ne de tamamlanması gereken yarım yazının önemi vardır. Üstelik nedense her seferinde, hep soğuyan çay ve ocağa bırakılan kahveye çağrı vardır ve kadın yazar, soğutmaması gereken çayı/kahvesi olduğu hatırlatması yapıldığını bilir.

Ama, yine de komşuların çağırması, geleceğiz demelerinden daha ehveni şer anlam içerir. Çünkü telefon veya diafondan "çayın varsa içmeye geleceğim" veya "sabah kahveni içmediysen geleyim," yollu seslendirmeler daha hızlı olmayı gerektirir. İşte bu çerçeveden bir talep gelmişse kadın yazarın alelacele kitap, kalem, notlar, gazeteler gibi bilgisayarın etrafına kalabalık etmiş dağınıklıkları (!) hemen toplaması, başta mutfak olmak üzere evin her yerindeki düzen ve intizamı kontrol etmesi gerekmektedir.

Konu komşu için kadın yazar olmak, çalışmayan kadın olmakla eş görüldüğü için evin ihmali mazur görülmez olduğundan; kağıt, kitap türü şeyler de dağınıklıktan sayıldığından toparlanması lazımdır. Kadın yazarın, "Beş dakika" diye gelen komşu kadının iki saat oturmasında rahatsızlığı yoktur da; aklından yarım yazısını, okuması gereken metinleri çıkaramaz!

Kadın yazarlar için en zor süreç, bir kitap hazırlığı sırasında yaşanır. Gelen bir telefon, çalan kapı kendilerini tüm bu çalışmalarından aldığı gibi geriye taşıma potansiyelini de taşımaktadır. Eşini, çocuğunu göndermiş, onlar yokken üç beş işini yapmayı planlamış yazar için tüm bunlar kurulmuş birer kumpastan farklı görünmezu2026

Şimdi kadın yazarlar, bu sorunun çözümünü devletten mi beklemeli, yoksa STK şeklinde örgütlenip kendilerini halka mı anlatmalı konusu tartışılabilir. Belki de ekranlarda yayınlanan kamu spotlarından hazırlayarak bir kadın yazarın günü anlatılabilirse; akraba, ahbap ve komşu üzerinde bir türlü etki oluşturulabilir!

Ayrıca, devlet bu konuda ne yapabilir, bu sorunu nasıl çözümleyebilir konusuna ilişkin önermelerimiz de bulunmaktadır. Devlet öncelikle; tüm yazarlara, ivedilikle de kadın yazarlara çalıştıklarının ibraz edildiği kimlik kartları hazırlamalı. Bu kartlarda, yazarların da çalışan kişi statüsünde olduğu bilhassa vurgulanmalı. Hatta öncesinde kanun hükmünde kararname çıkarılarak konu yasal bir çerçeveye oturtulmalı.

Tabii hem yazarların devlet çalışanı olması hasebiyle hem de toplumun ağzını kapatmak, yazarın elini konu komşuya karşı güçlendirmek için sigorta+maaş tahsisi de gerekli olabilir. Ayrıca tüm şehirlerde yazarlar için çalışma mekanları oluşturularak, sabah 8 arası akşam 5 mesai yapmaları sağlanmalı. Çalışma ortamları için şehir kütüphaneleri, üniversite kütüphanelerinin bir bölümü ayarlanabilir. Yalnız burada devletin göz önünde tutması gereken şey, yazarların yazılarına çay ve kahvenin eşlik etmesi gerçeği olmalı ve ücretsiz, sınırsız hizmet imkanı sağlanmalı. Eğer bu söylediklerimiz sağlanamıyorsa en azından; kadın yazarlara işyeri kapılarına asılanların farklı türevi olan, meşgul/müsait yazısı bulunan bakanlık onaylı tabelalar hibe etmeliu2026

twitter.com/sabihadogann