Kadin ve hak arayişi
8 Mart, bütün dünyada Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak kabul edilmektedir. Dünya Emekçi Kadınlar Gününde, insanlığın kadın sorununun anlaşılması ve kadınların hak arayışı konusundaki farkındalığın arttırılmasına ihtiyaç vardır. Kadının toplumda hukuk ve ahlak ölçüleri içinde insan onuruna ve özgürlüğüne uygun bir şekilde önünün açılması ve hayatın her alanında aktif katılımının sağlanması lazımdır. 8 Mart, bir kutlamayı değil, kadının çalışma, eğitim ve ekonomi alanları başta olmak üzere hayatın her alanında hak arayışını temsil etmektedir.
Sadece tek bir cinsin egemen olduğu bir toplumun sahici anlamda insani topum olması mümkün değildir. İnsanlık, geleceğini sadece erkekler üzerine inşa edemez. İnsanlığın geleceği, kadın ve erkeğin birlikte çalışmasına bağlıdır. Erkeklerin tek başlarına hakim olduğu, kadının etkisizleştirildiği ve işlevsizleştirildiği bir insanlık durumunun, verimsiz, yıkıcı ve çatışmacı olduğu açıktır. Bu konuda geçmişin acı tecrübelerinden dersler çıkarılmalı, gelecek kadın ve erkek ile birlikte planlanmalıdır. İnsanlık toplumunun, kadının aleyhine olacak şekilde cinsiyetçilik temelinde değil, adalet, hürriyet ve selamet temelinde oluşturulması lazımdır. Toplumsal hayatın her alanına katılımda cinsiyet değil, belirleyici olanın liyakat ve ehliytin ölçü alınması gerekmektedir.
Küresel düzeyde yaşanmakta olan kadın sorunu, aslında kadın sorunu değildir. Kadının kadın olarak kimliği, tecrübesi ve birikiminin kendisi sorun değildir. Kadın sorunu, temelde bir erkek sorunudur. Kadının cinsiyetinin, eğitiminin, gelişiminin, çalışmasının, üretmesinin ve yönetmesinin değişik şekillerde erkekler tarafından sorun edilmesi, kadına yönelik her türlü olumsuzluğun arkasında devasa bir erkek sorunu olduğu gerçeğiyle bizi karşı karşıya getirmektedir. Erkekler, kadınlara yönelik problemli ve patolojik düşünce, tutum ve davranışlarını değiştirmedikçe, insanlık kadın sorunu derin sorundan dolayı acı çekmeye ve kaybetmeye devam edecektir.
Kadın sorununun aslında bir erkek sorunu olduğunun en önemli göstergesi, kadına yönelik sürekli ve sistematik olarak uygulanan şiddettir. Evlilik süresince aile içinde kadına yönelik şiddet küresel ölçekte bir insanlık sorunudur. Kadınların en büyük sorunu, şiddettir. Aile ve evlilikte kadına yönelik eşler tarafından işlenen şiddet, insanlığın benimsediği bütün ahlak ve hukuk temellerini sarsmaktadır. Erkekler, aile ve evlilik dahil olmak üzere hayatın hiçbir alanında kadına karşı şiddet işleme şeklinde bir ayrıcalığa veya hakka sahip olmadıklarını, kadına karşı şiddetin insanlığa karşı işlenen bir suç olduğunu bilinçlerine ve kişiliklerine işlemelidirler.
Kadınların bilim, sanat, felsefe, edebiyat, mimarlık, iktisat ve siyaset başta olmak üzere hayatın bütün alanlarında herhangi bir kısıtlamaya gitmeksizin kendilerini eğitmelerinin ve geliştirmelerinin önünün açılması ve gelişim imkanlarının arttırılması lazımdır. Bilim, sanat, felsefe, mimarlık, siyaset ve iktisat konularında uzmanlaşmış, yetkin söz söyleyen ve katkılar yapan kadınlara küresel düzeyde çok ihtiyaç vardır.
Hayatın erkek işi ve kadın işi şeklinde yapay alanlara ayrılması, büyük bir hatadır. İnsanın, hayatta yaptığı faaliyetler, kadın işi veya erkek işi şeklinde kategorize edilemez. Bütün faaliyetlerin cinsiyet temelinde değil, erkeğin ve kadının yapacağı insani işler olarak görülmeli, kadın ve erkeğin işbirliği ve yardımlaşma ile iş yapmaları değer olarak içselleştirilmelidir.
İnsan, onurlu ve özgürlük sahibi şerefli bir varlıktır. Allah, onuru ve özgürlüğü, insana doğal hak olarak bahşetmiştir. Allah’ın kadına bahşettiği fıtri insanlık onurunu ve özgürlüğünü, erkeklerin hangi gerekçeyle olursa olsun ihlal ve gaspetmeleri, Allah’a karşı azgınlıkta bulunma anlamına gelmektedir. Allah’ın onur, özgürlük ve hak sahibi insan olarak yarattığı kadınların haklarını gaspetmek, onlara şiddet uygulamak, kadını etkisizleştiren ve işlevsizleştiren her türlü çaba, Allah’a karşı bir azgınlık, isyan ve tuğyan anlamına gelmektedir. Allah’ın onurlu ve özgür bir şekilde yarattığı insan fıtratı, ancak özgürlük, adalet ve barış içerisinde gelişebilir. Kadının insanlık toplumunda insan onuruna yakışır bir yere gelmesi, ancak adalet ve hürriyetle mümkündür. İnsanın insana güç kullanarak şekil vermesi ve hükmetmesi anlamına gelen totaliteryanizm, Allah’a isyan anlamına geldiği gibi, kadın ve erkeğin insanlığını da her yönüyle ortadan kaldırmaktadır.
Kadının hak, onur ve adalet arayışını kadın olmadan konuşmak, aslında kadın sorununu yok saymak anlamına gelmektedir. Bugün kadının, insanlık adına hak ve adalet taleplerini özgürce ifade etmesi, hayata aktif ve yapıcı bir şekilde katılma ve katkı sunma imkanlarına sahip olması, insanlığın barışa, özgürlüğe ve adalete dayalı bir gelecek inşa etmesi için büyük önem taşımaktadır.