Kadın sorunu, erkek sorunu ve insani değişim
8 Mart, Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanmaktadır. 8 Martta belki yapılacak en verimli şey, kadına dair algılarımızı, kabullerimizi sorgulamak, kadın ve erkeğin birlikte insanca yaşayacağı bir dünya hakkında sahici anlamda düşünmektir. Dünyanın kadın ve erkek için insanca yaşanılır bir yer haline getirilmesi şeklinde bütün insanlığın yerine getirmekle yükümlü olduğu küresel bir sorumluluğu bulunmaktadır. Bu küresel sorumluluğun yerine getirilmesi için, erkeklerin kadınlarla birlik olması ve birlikte hareket etmesi lazımdır.
Ülkemizde, coğrafyamızda ve dünyada sürekli olarak bir kadın sorunundan söz edilmektedir. Kadın sorunu, kadının kadınlığından kaynaklanan bir sorun değildir. Kadın sorunu, kadının kadınlığını, insanlığını, cinselliğini, bedenini, düşüncesini, çalışmasını, eğitimini ve yaşam tarzını, kısacası varlığını sorun gören erkeklerden, kurumlardan, değerlerden, inançlardan, ideolojilerden ve kültürlerden kaynaklanmaktadır. Kadın, sorunu, kadının dışındaki güçlerden, kurumlardan ve erkeklerden dolayı meydana gelen yapay bir sorundur.
Kadın sorunu, aslında bir erkek sorunudur. Erkek sorunu çözülmedikçe, insanlığın karşılaştığı kadın sorununun çözülmesi mümkün değildir. Erkek, kadını insan olarak eşit, özgür ve onur sahibi bir varlık olarak görmedikçe, kadının, hayat, özgürlük ve mülkiyet başta olmak üzere insan haklarına saygı duymadıkça, kadın sorunu çözülmeyecektir.
Kadın sorunun çözülmesi, erkek sorunun çözülmesine bağlıdır. Erkeğin, kendisine ve kadına olan bakış açısını değiştirmesi gerekmektedir. Erkek, erkek olmayı kadının üstünde yer alma şeklinde üstün bir otorite konumunda olmak demek olmadığını idrak etmelidir. Rahmet Peygamberi, "kadınların, erkeklerin mülkiyetinde olan bir mal olarak değil, aynı haklara sahip kişiler" olduklarını niteleyerek, erkeğin kadın konusunda sahih bir anlayışa sahip olmasının çerçevesini sunmaktadır. Erkek olmak, kadın ile birlikte insanlık ortak paydasında hukuk ve ahlak açısından aynı safta olmayı gerektirmektedir. Erkek olmak, Adem ve Havva'nın çocukları olarak "bir tarağın dişleri gibi eşit olma"bilincine sahip olmayı gerektirmektedir.
Erkek sorununun temelinde, erkeğin kadını kendi tasavvuruna göre değiştirme arzusu, isteği ve girişimi bulunmaktadır. Erkeğin, kadını kendi isteklerine ve ideallerine göre değiştirmek gibi bir görevi bulunmamaktadır. Aslında erkeğin, kadını değiştirmesine ne gerek vardır, ne de ihtiyaç vardır. Erkeğin, kendine göre kadını şekillendirme saplantısından kurtulması gerekmektedir. Erkek, kadın yerine, kendini değiştirmenin, olgunlaştırmanın, yenilemenin ve inşa etmenin çabasında olmalıdır. Erkek sorunu, erkeğin ahlak, maneviyat, zihniyet ve hukuk başta olmak üzere çok yönlü bir şekilde daha olgun insan olmak için kendini değiştirmek için çabalamasıyla aşılacak bir sorundur.
İnsanlığın kadın ve erkek arasında yaşadığı sorunlar, cinsiyet faktörüyle birlikte sosyal, psikolojik, kültürel, ekonomik ve düşünsel birçok boyuta sahip bulunmaktadır. Kadın ve erkek sorunları, insanlık hayatının yapısal sorunlarıdır. İçinde yaşadığımız kültürün, toplumun, tarihin ve geleneğin bu konularda bize öğrettiklerini sorgulamadıkça ve aşmadıkça, kadın ve erkek arasında insani bir ilişki ve yaşam modelinin oluşturulması zor gözükmektedir. Kadına karşı şiddet, ev içi şiddet, çocuklara karşı şiddet, cinsel tecavüz ve suçlar gibi büyük sorunlarla baş edebilmek için, yetişme tarzımızı, aile yapımızı, almış olduğumuz eğitimi, cinsiyet kalıplarımızı yeniden bir değerlendirmeye tabi tutmalıyız.
Allah, kadın ve erkeği birbirlerine huzur ve mutluluk kaynağı olmaları için yaratmıştır. Kadın ve erkeğin, birbirlerinin hayatlarına mutluluk, huzur ve barış getirmek için çabalamaları, Allah'ın onlara göre yüklediği sorumluluğun bir gereğidir. Kadın ve erkek arasındaki ilişkiyi bugün şiddetle, cinayetle, tecavüzle ve çatışmayla özdeşleştiren bir duruma gelmiş bulunmaktayız. Şiddetten, saldırganlıktan, cinsiyetçilikten ve yıkıcılıktan arınmış bir ahlaki, insani ve barışçıl bir ilişkinin kadın ve erkek arasında nasıl kurulacağı sorusu ve sorunu, bütün insanlığın önünde büyük bir meydan okuma olarak durmaktadır. Allah'ın yaratılış amacına uygun bir şekilde kadın ve erkeğin, birbirlerine mutluluk ve huzur kaynağı olmanın yolunu birlikte tekrar bulması ve keşfetmesi gerekmektedir.
Kadını dışarıda tutarak veya kadının varlığını sorun görerek sağlıklı, barışçıl ve huzurlu bir insani hayatı gerçekleştirmek mümkün değildir. İnsanlığın vicdanını çiğneyen şekilde sayısız kadına ve çocuklara zulmeden Esad rejimi var oldukça, Suriye'nin huzura kavuşmayacağı açıktır. Kadına zulüm ve baskının olduğu hiçbir yerde huzur, refah, kalkınma, barış ve özgürlük olmayacaktır. Kadını hayatın her alanına aktif olarak katılmasının imkanlarının açılması için çabaladıkça, Suriye gibi coğrafyamızın yaralı yerlerinde kadın ve erkek birlikte hayır için çalıştıkça, hem kadın, hem erkek güçlenecektir. Kadın ve erkeğin birlikte güçlenmesi, insanlığımızı güçlendirecektir. Kadının kaybetmesi, şiddete uğraması veya gerilemesi, erkeğin kaybetmesinden ve yozlaşmasından başka bir sonuç doğurmamaktadır. Erkek, kadın güçlendikçe kendisinin güçlendiği şeklinde yeni bir insani idrak ve değişim düzeyine varmalıdır. Kadının insanlığın asli kaynağı olduğu gerçeğini hiç unutmamak lazımdır. Rahmet Peygamberi, insanlığımızın bütün unsurlarının kadın tarafından oluşturulduğunu şu şekilde ifade etmektedir: "Allah sizden, kadınlara karşı iyi ve hayırlı olmanızı ister, çünkü onlar, sizin analarınız, kızlarınız ve teyzelerinizdir."Kadının insanlığın her şeyi olduğu bilinciyle kadını anlayan bir insani değişimi gerçekleştirmek, mevcut insani durum içinde acil bir ihtiyaçtır.