Kadın meselesi ı Erkek şiddeti
Kadına şiddet kavramı Trafik canavarı gibi bir kavram. Sanki dünya dışı varlıklar bir anda
gezegenimizi işgal edip, kadınları dövüp, psikolojik ve cinsel şiddet uygulayıp sonra uzay
gemilerine binip hepimize el sallayarak dünyamızdan ayrılıyorlar, arkalarından geriye de bir
kavram bırakıyorlar: Kadına şiddet.
Esmayı bilmek çok önemlidir. Adem'in ayırıcı, övülmüş, anahtar özelliklerinden biri belki de ilkidir
bu. İsimleri bilmek ve doğru isimlendirebilmek.
Her yönden kadına şiddet sesleri ve sözleri yankılanıyor ama bir türlü ardı arkası kesilemiyor.
Kadına şiddet, kadına şiddet, kadına şiddet... Tv’lerimiz bu sesle dolu, birbirinin içine geçecek
yakınlıkta sıfır mahremiyet anlayışıyla yapılmış dairelerimize başka dairelerden taşan kimi
sesler evlerimizi bu sesle dolduruyor: Kadına şiddet. Şunu açık açık söyleyelim: Şiddete
uğrayan kadınlarımız. Bizim toplumumuzda kadın dövmek bir vaka, bir hakikat. Sadece dövmek
de değil, öldürmek, hor görmek, arkasız gördüğümüzde de akbaba gibi onların yanı başında
bitivermek...Ama kadına şiddet sözü sanki ustaca faili saklamak ve görünmez kılmak üzere
üretilmiş sanki.
Biz de işe buradan başlayalım: Bunun adı kadına şiddet değil, erkek şiddeti. Kadın şiddeti olmaz
mı? Şüphesiz ki olur. Onun nedenleri ve bu şiddetin metotları başka bir yazıya kalsın. Bu yazı
serisinde önce can yakıcı olduğu kadar el yakıcı bir konu olan kadın meselesinden başlayalım.
Bu seriden sonra bir de erkek serisi de yazalım.
Ne diyorduk? Bunun adı erkek şiddetidir. Dolayısıyla kadınların başına gelmiş her şiddet
vakasına üzülmüş gibi yapıp, bizi failin yanından dolaştıran ve onu görünce başımızı çevirtip
ıslık çaldıran terimdir kadına şiddet. Bu işin faili erkekler. Yanlışlarının yanından toplumsal bir
ustalık ve çeviklik ile çok daha kolay dolanılan erkekler. Adam gibi adamlara sözümüz yok, onlar
üstlerine alınmak yerine içlerindeki adam olmayanlarla mücadeleye, onlara laf söz anlatmaya
ayırsınlar enerjilerini.
Buna kadına şiddet denmez, kadın dövmek denir minvalinde yazılar, eleştiriler de okudum.
Yazanların iyi niyetlerini Allah, kötü dünya tecrübelerinden korusun ve gözetsin ancak buna
katılmak mümkün değil çünkü şiddet sadece kaba dayaktan, beden bütünlüğüne saldırıdan
ibaret değildir. 'Kadın dövmek' kavramı, yaşananların büyük bir kısmını açıkta bırakacaktır.
Dayak, fiziksel şiddeti kapsar ama psikolojik ve cinsel şiddeti kapsamaya gücü yetmez.
Bir kadının dayak yediğini, şiddete maruz kaldığını, aşağılandığını söylemesi hiç de kolay bir
şey değildir (Seriyi tamamlayabilirsem bunun erkekler için daha da zor olduğunu da
belirteceğim). İnsan, garip savunma mekanizmaları, garip anlam verişler, garip 'yeniden
yazımlar' yapar travmatik konularda. Dayak yiyen alelade bir kadın bile komşusu duymasın diye
bunu saklamaya çalışır, gururunu ve onurunu böyle onarabileceğini düşünür. Dolayısıyla erkek
şiddetine maruz kalan kadının iyileşmesi gereken yeri bedeninden fazlasıdır çünkü hem şiddetin
türlü çeşitleri vardır hem de fiziksel şiddetin yaralarının sarılması dahi bedenin iyileşmesinden
fazlasını kapsar.
İşin görünen ucundan ve en güncel olandan başlayarak yavaş yavaş buzdağının görünmeyen o
devasa kısmına doğru birlikte bir seyahat gerçekleştirelim. Erkek şiddetini yeniden büyük bir ses
ile gündemimize yeniden Sıla taşıdı. İkinci yazımızda yolculuğumuza bu kapıdan giriş ile
başlayalım.