Kadın inşa eder
İnsan
Hakları Yeni Eylem Planı açıklandı.
Toplumun
yaralarının sarılması, kadın cinayetlerinin önlenmesi adına önemli bir gelişme.
Bu
plan çerçevesine bakıldığında kadim medeniyet değerlerimizi görmekteyiz.
Hayvan,
mal değil can statüsünde…
Vakıf
medeniyeti olan medeniyetimiz bunun örnekleriyle doludur.
Her
türlü şiddete özellikle kadına yönelik şiddete karşı etkin tedbirler
alınmasıyla ilgili ifadeler dikkat çekicidir. Kadına şiddet, aileye,
dolayısıyla topluma şiddettir, insanlığın geleceğini karartmaktır.
Bizim
medeniyetimizde kadına el kaldırılmaz
Buna
erlik, adamlık denilmez.
Dinî
ve millî değerler bunu asla hoş görmez.
Değerleri
yaşatan kadındır. Çünkü dilin kaynağı, bizatihi kendisi kadındır.
Kadını
bir eşya gören Kapitalist sistem, her türlü imhayı kadın üzerinden planlamakta,
aile kurumuna saldırmakta, ekonomik, güvenlik ve siyasi krizlerle kadının dolaysıyla
da toplumun akıl ve ruh sağlığını tehdit etmektedir.
Kadına
şiddet: Çocuklarının elinden alınıp terörist yapılmasıdır.
Kadına şiddet: Kılık-kıyafet
yasağıdır.
Kadına
şiddet: Anadil yasağıdır.
Kadına
şiddet: Şehirlerin bombalanıp harap edilmesidir.
Kadına şiddet: Onu, canından
çok sevdiği topraklarından, yerinden, yurdundan evinden, sevdiklerinden
kopartıp mülteci yapmak, terörist gibi gösterip sığındığı güvenli limanlardan
kovmak, onları düşmanlaştırmayı kendine siyasi görev bilmektir.
Kadına şiddet: Zalimlere
yardım etmektir.
Kadına
şiddet: Namussuzluktur.
Ekonomik, siyasi, sosyal her türlü
şiddet aslında kadına yöneliktir.
2004’te
Kürtçe söyleme yasağının
kaldırılması kadına hakkının iadesidir. Daha ceza kanunundaki düşünce ve kanaat
hürriyetini kısıtlayan 141, 142 ve 163. Maddenin kaldırılması, kadına hakkının
iadesidir.
Başörtüsü
yasağının Kasım 2013’ten itibaren kaldırılması, kadına hakkının iadesidir.
Milletler istiklalini kadınlarla
kazanıp ancak onlarla koruyabilirler.
Milli
mücadeleyi de barışı da kadınlar yaptılar.
Bugün
Türkiye’de inanç ve ifade hürriyetinin kahramanları da kadınlardır.
Bu
mücadelede çok ağır bedeller ödediler.
Toplum
üzerindeki yasakları, kadınların azim ve kararı kaldırdı.
On
beş yaşındaki gencecik kızlar, Türkiye’yi dönüştürdüler; eğitim için muhacir
olmayı göze aldılar, eğitim sığınmacıları oldular, sonunda da kazandılar.
Toplumsal
cinnetin işareti, kadın cinayetidir.
Cehaletin
göstergesidir.
Çocukları
için terör örgütleriyle mücadele eden kadın Diyarbakır anaları, aslında bir milletin,
neslin kurtuluş mücadelesini vermekteler. Onların mücadelesi, büyüktür,
şanlıdır.
Süper
Emperyalistlerin karşısında sadece kadın yürekleriyle durmaktadırlar.
Kadın,
inşa eder, yaşatır.
Mevlana,
Mesnevî’sinde şöyle diyor:
“
Gerçekten de kadınlar, akıllılara üst
olurlar, bilgisizlereyse mağlup olurlar haberi…
Peygamber dedi ki: Kadın akıllılara gönül ehline adam-akıllı üst olur.
Bilgisizlerse
kadınlara üst olurlar: çünkü onlar sert, pek kaba kişilerdir.
İncelik,
lütuf, sevgi azdır onlarda; çünkü yaratılışlarında hayvanlık üstündür.
Sevgi,
acımak, insanlık huyudur; öfkeyle istekse hayvanlık huyları.
Kadın, Tanrı ışığıdır, sevgili değil;
kadın, sanki yaratıcıdır; yaratılmış değil.” (Mesnevî Şerhi, 1. Cilt, s.
440, şerh eden Abdülbaki Gölpınarlı, Millî Eğitim Basımevi, İkinci Baskı,
İstanbul, 1985)
8
Mart’ı ‘Dünya Kadınlar Günü’ ilan edenlerin aynı zamanda terörü ve savaşları
finanse ederek kadınların kanı ve canı üzerinden insanlığı köleleştirmeye
yeltenmeleri en büyük tehlike değil midir?
Kadın:
cömertliktir, fedakârlıktır, merhamettir.
Kadın:
“Allah’ın emanetidir.”
Kork, Allah’tan korkmayandan!..