Dolar (USD)
35.16
Euro (EUR)
36.59
Gram Altın
2958.42
BIST 100
9916.22
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Kadın, gelenek ve tartışmalar

Geçen Perşembe akşamı Habertürk kanalında kadın konusunu tartıştık. Bilhassa gelenek bağlamında kadını. Kadın, bir yandan yakın tarihsel süreçte modernleşmede alınan yolun bir göstergesi olarak okunmakta, diğer yandan İslam ve modernleşme ilişkisinin birçok formlarını da ele vermektedir.

İslam dünyasında en başta “insan”la ilgili birçok problem var. Kadın konusuna gelince yaşanan problemler daha da fazla artıyor. Bu problemler ise, din, gelenek ve modernlik algısı içerisinde daha da giriftleşiyor ve çözülemiyor. Çoğunlukla din ve modernlik suçu geleneğe atarak bu işin yükünden kurtulmaya çalışıyor.

Önce geleneği iki boyutta ele aldığımı belirteyim. Birincisi, içerisinde tarihsel süreç boyunca tüm ilmi müktesebatın da dahil olduğu tüm birikimlerimizi kastediyorum. İkinci boyut ise, tarihte o günün kültür ve bakış açısı muvacehesinde geliştirilmiş tavırlar. İkinci boyutla mesele yaklaşıldığında, içinde yaşadığımız dünya ve perspektif açısından kabul edilemeyecek derecede kadına yapılan menfi yakıştırmalar vardır. Bu sadece Müslüman toplumlarda değil, tüm kültürlerde neredeyse böyledir.

Bu ikinci boyut aynı zamanda, günümüze gelinceye kadar ciddi bir zihni arkaplan ve bagaj oluşturmuştur. Bunlar belirli oranlarda ilmi ve fikri müktesebata da yansımıştır. Şimdi bunları baz alarak yolumuza devam etmemiz mümkün değildir. Zira bir dönemin anlayışını yansıtmaktadır. Bu bağlamda falan alimin kitabında kadınlara yönelik geliştirilmiş yargıları ya da tanımları, kesin bir doktrinmiş ya da normmuş gibi algılamak zaten bir sorundur. Bunları bugün sürekli tartışmanın bir mantığını bulamıyorum açıkçası.

Üç yüzyıllık bir modernleşme serüvenimiz var. Şu anda özelde kadın-erkek ilişkileri ve kadının algılanması bağlamında toplumsal bellekte hem din ve gelenek hem de modernlik karmaşık bir biçimde belirleyici olmaktadır. Bir yandan din ve gelenek, hatta dinselleşmiş bir gelenek (2. anlamdaki gelenektir), diğer yandan modernlik işlemektedir. Zihinlerde ve gündelik hayat pratiklerindeki karmaşa bu ikisi arasındaki gerilimden kaynaklanmaktadır.

Bir yandan aile ve toplumda, geleneksel kültür ve bakış açısı bir takım düşünce ve pratiklerle işlemeye devam etmektedir. Diğer yandan modern bilinç ve talepler farklı şeyler söylemektedir. Ayrıca bu ikisinin de kadın ve erkek için öngördüğü farklı anlayışlar ve roller vardır. Büyük oranda evliliklerdeki sorunlar da bu gerilimden kaynaklanmaktadır. Şunu kabul etmek lazımdır ki, kadın aleyhine geliştirilen bir takım söylemler, alttan alta hala kültürde işletilmeye devam etmektedir. Üstelik bunu sadece erkekler değil, kadınlar da kuvvetle yapmaktadırlar. Bu sebeple, ailelerin çocuklarını yetiştirirken evveliyetle buna dikkat etmeleri lazım gelmektedir.

Peki hangi adımlarla ilerleyebiliriz? Birinci adım; İslam’ın insan, kadın ve erkek konusunda geliştirdiği paradigma ve parametreleri sağlam bir şekilde ortaya koymak gerekir. Bunların başında da kadının sorumlu bir varlık olarak erkekle birlikte “insan” ortak paydasında birleştiğidir. İkincisi, böyle sorumlu bir varlığa Allah (CC) ve Hz. Peygamber’inin (SAV), ontolojik olarak menfi sıfatlar yüklemeyeceğini bilmek gelir. Çünkü Kur’an’ın mantığı, doğuştan getirilen niteliklerin cinsiyet, ırk, dil vb. insanlar arasında bir üstünlük sebebi olamayacağıdır. Erdemler, performanslarla elde edilir. Üçüncüsü, Kur’an’ın her konuda olduğu gibi burada da değersel zeminde meseleyi ele aldığını bilmektir. Dördüncüsü ise, tarihsel süreçte yapılan yorumların konjonktürel olduğunu ve bugünün ihtiyaçları doğrultusunda yeni ictihadlar gerektiğini kabul etmektir.

Habertürk’teki tartışma genel anlamda başarılıydı. Önemli olan bu tartışmaların ufuk açması ve yeni inşalara zemin hazırlayabilmesidir.