Dolar (USD)
32.58
Euro (EUR)
34.85
Gram Altın
2419.77
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

01 May 2022

Kadifekale veya Sen Nehri

Sezai Karakoç’un “Pingpong Masası” şiirini okurken “Kadifekale veya Sen Nehri” mısraı dikkatimi çekmişti. Tabiatı, kültürü, insanı ve toplumu anlama çabası içerisinde olan Sezai Karakoç, bu öğeleri birer motif olarak şiirinde işlemiştir. Sezai Karakoç’un şiirinde su ve suya dair motifler oldukça dikkat çekicidir. Gâh yağmur gâh nehir ya da çeşme ve ya deniz…

Karakoç’un şiirinde su motifi en çok nehir olarak karşımıza çıkar. Bir kasaba insanı olan Sezai Karakoç’un şiirinde nehir hiç bozulmamış bir öğe olarak şiirde yer alır. Onun nehir kıyısında -bir büyük nehir kıyısında yani Dicle kenarında- yaşadığı çocukluk yılları, şiirinde derin izler bırakmıştır. Yıllar sonra onun için büyük nehirlerin kıyısından, büyük şehirlerin ortasına bir tayf gibi inmiş bir şair unvanı galiba bundan olsa gerek.

Sezai Karakoç’un Pingpong Masası şiirine geri dönelim. Burada da bir nehir motifi var.

“Kadifekale veya Sen Nehri

Ha Sezai ha pingpong masası”

Mısraları üzerinde bir anlam yolculuğuna çıkacağız. Sen Nehri nerede, Kadifekale nerede? Şimdilik bu sorulara cevap aramayacağız. Malumunuz Pingpong Masası şiiri, Üniversite yıllarında şaire Mona Roza şiirini de yazdırtan ve Muazzez’in “pingpong” oynarken tasvir edilmiş bir resmi gibidir. Sezai Karakoç'un pingpong oynayan Muazzez’i, içine bir kıymık gibi batan zaman aralığında buz gibi aşka kesmiş nazarlarla süzdüğü anların şiiridir.

Mona Roza (MonnaRosa) şiirinin gizeminin yıllar sonra çözülmesi ve Muazzez Akkaya'nın kim olduğunun anlaşılması ile Pingpong Masası şiirinin de gerçek anlamı ortaya çıkmıştır. Üstadın mülkiye yıllarında âşık olduğu kız (Muazzez Akkaya) uluslararası yarışmalara katılan bir pingpong şampiyonudur.

“Kadife kale veya Sen Nehri

Ha Sezai ha pingpong masası”

Mısralarında Sezai Karakoç, bizi bambaşka bir dünyaya götürür. Muazzez’e göre Sezai Karakoç’un pingpong masasından bir farkı yoktur. Peki, Sezai Karakoç, Muazzez’i nasıl görüyor? Doğrusu edebiyat çevrelerinde şimdiye kadar bu soru sorulmadığı ve cevabı da verilmediği için bizde çekinerek bir cevap vereceğiz. Sezai Karakoç, Muazzez’in pingpong oynarken tebessüm ettiğini, gülümsediğini görür. Karakoç, bu tebessümün ona karşı yapılmadığını bildiği için Muazzez’i Paris’i boydan boya ikiye bölen Sen (Seine) Nehrindeki gülümseyen Meçhul Kadın’a benzetiyor. Sen Nehrindeki bu meçhul kadın aslında nehirde boğularak ölmüş genç bir kadının çizgilerini taşımaktadır.

Sezai Karakoç, şunu demek istiyor. Muazzez, her ne kadar gülümsese, tebessüm etse de bu gülümseme ölü bir gülümsemedir. Fransız Kültür merkezi, şairin üniversite yıllarında sık sık uğradığı mekânlar arasındadır.Bu nedenle Fransız edebiyatı, Fransız kültür birikimine sahip olan Karakoç için Muazzez’in gülümsemesi tıpkı Sen Nehrindeki Meçhul Kadının gülümsemesi gibidir. Sen Nehrindeki meçhul kadın, çocukluk ile kadınlık arasında bir yerdedir. Karakoç’a göre Muazzez’in de bazen çocukluk bazen genç bir kadını andıran davranışları vardır.

Sezai Karakoç’a göre Muazzez, güzel ama ruhsuz bir insandır. Muazzez, ondan değildir. Yani bizden değildir. Muazzez, bizim klasik edebiyatımızdaki Leyla’ya hiç benzemez. Çünkü Leyla da Mecnun’u düşünür. Mecnun için üzülür. Ona kavuşmak için planlar yapar. Muazzez, belki bu sevdadan bihaberdir. Gerçi Mona Roza yazıldıktan sonra o da öğrenmiştir.

Sezai Karakoç, Muazzez’i Sen Nehrinde boğulan ama gülümseyen genç kadına benzetmişti. Biz bu benzetmeden yola çıkarak başka bir yere daha varmak istiyoruz. Yazar Murat Gülsoy’un aktardığına göre Sen Nehrindeki gülümseyen genç kadının yüzündeki hoş ifade, ölmüş gibi değil de uykudaymış ve güzel bir rüya görüyormuş izlenimi veriyor. Yine Murat Gülsoy’a göre Albert Camus’un bu mask için suda boğulmuş Mona Lisa demesi boşuna değil…

Bu son cümleden yola çıkarak gelecek yazımızda varmak istediğimiz yeri anlatmaya çalışacağız.