Kaderini seç
Bu gece-ler kutsal zamanlar algısına kısaca değinmenin de yıl dönümü.
Kimi zamanların diğer zamanlardan daha kıymetli,
kutsal oluşunu kim belirliyor? Dünyada kimi güçlerce dayatılan takvimler ve
kutlamalarla ne yapılmaya çalışılıyor? İnsanın kendine normal bir yaşam için
zaman bırakmayan, hayat çalan bu furya da nedir? Zamanın hepsi birden ve insan
ömrü kendiliğinden kıymetli değil mi?
Tamam bazı günler ve anlar diğerlerinden daha
kıymetli. Fakat bunun dayanağı ne?
Elbette kutsallık, bir zaman dilimine anlam
yüklemek her toplum veya bireyin kendi değer algılarına göre belirlenir.
Ötekinin kutsal zamanı saygıyı hak eder fakat deli gibi sahiplenilip ondan öte
kutlamak kendi olmaktan çıkmak değil midir?
Kadir gecesi Kadir suresinden kaynaklanan
anlamlara göre bizzat Allah’ın belirlediği çok özel bir gece. Son on güne
saklanmış. Tam olarak belirgin bir gün ve saati yok. Neden saklanmış? Aransın
diye… İnsan bütün ömrünce sıkı bir anlam arayışçısı olsun diye. Hayatı gittikçe
daha anlamlı olsun diye…
Zaman “kuyruğunu ısıran kertenkele” ise, şu
kelimelerle çemberi çevirelim mi?
Zaman -hayat-ömür, üç aylar, on gün, son üç gün,
son bir gün, bir an, ansızın, aniden, anlık, an be an, anı… derken çemberi
çevirdiğimizde kuyruk başlangıcını, kendi başını öpecektir. Yeniden an’dan
zamana, hayata çıkarız. Tohum patlar. Bu döngü içinde sakin bir şekilde
kıymetlice yaşanmış ömürler ne güzeldir…Fakat iki de bir yerli yersiz her güne
ayrı bir değer adı konularak, emrivaki olarak kutlanılan ve af edersiniz katır
tepinmesi etkisi yaratan abartılmış günler ve kutlamalar ertesi gün sönüverecek
olduğunu iyi bildiğimiz birden yükselen alevlere dönüyor. Halbuki sakin,
içselleştirilmiş ve anlamlı geçirilmiş her zaman kelebek etkisi ile bir ilk
bahar gününe dönüşüyor. Bana öyle geliyor ki belli sektörleri de zengin eden ve
iyi bir zaaf pazarı olan çoğu kutlama yeterince kıymeti bilinmeyen değerlerden
özür dileme mahiyetinde ve gelecek ihmallere karşı ön alma, göz boyama şeklinde
gerçekleşebiliyor. Sözgelimi bizi Kadir gecesine götüren Kandil gecelerinin
kutlanması iyi bir gelenekken, Sultan ay olan Ramazan’a atılan güçlü
adımlarken, yozlaştırılıp abartıldığında tek celsede toptan kulluğa ve bütün
bir yılın kötüye isyan, iyiye itaat eden kul olma, insan olma bakımından çok
sönük geçmesine dönüşebiliyor. Dini veya dini olmayan kıymetlendirilmiş bütün
günler gerçekten o şekilde kutlamalarla geçmeli midir? Bize dayatılan kutlama
takvimi bizim hayatımızı istemediğimiz şekilde ele geçirmiş olmuyor mu? Bunları
sorduğumuz bir gecedeyiz. Bu gecenin kutsallığını inananlar için Allah ilan
ediyor. Sembolik olarak Kadir gecesine saklanan bir an var. O ana karşı inananlar
olarak çok hassasız. Yakalamak istiyoruz. Arıyoruz. Belki böyle böyle aramayı
buluyoruz. Hatta öyle bir an geliyor ki aramanın belki müstakil bir eylem
değil, kalbin kendisi olduğuna inanacak kadar oluyoruz. Akıllı bir kalbin tek
ifadesi…
Bir kalbi olan arar, arayışçı olur. Aramayansa
ölmüştür.
Zaman bisikletini sürüp gidiyor, rüzgarını
estiriyor. Kadir suresini anlamaya, gecenin anlam ve önemini idrak etmeye
çalışırken başka bir sure oradan söz alıyor. Asr, zaman suresi diyor ki: nasıl
bir ömür geçirirsen geçir şu dört kurala dikkat et! Bunlara dikkat et ve
özgürce kaderine koş!
Nihayet Kadir gecesi bir anlamda kader gecesi.
Kaderimizi gözden geçirdiğimiz, sil baştan af dilediğimiz, ömrümüzü
yenilediğimiz, kaderimizi seçtiğimiz özel bir yıl dönümü…
Kadir gecesi zamanın tohumu gibi, çok nadir bir an.
Öyle böyle değil; Kitab’ın inişi ile insana bir kader teklifinin yapıldığı
gece… Oku denilen, anla, ara, keşfet denilen bir gece.
Kutlu olsun.