Kader değil keder!
Aynı gün Kahramanmaraş Pazarcık’ta 7,7 ve Elbistan'da 7,6 büyüklüğünde gerçekleşen depremler ne sürprizdi ne de saldırı...
Bazıları HAARP sistemi üzerinden Türkiye’ye saldırı
yapıldığını söylerken bazıları da günler öncesinden büyükelçilerin
Türkiye’de yaptığı güvenlik uyarılarının bu depremlerin olacağını
önceden bildikleri düşüncesine dayandığını söylüyor.
Bazıları da ABD’nin yardım için uçak gemisini bölgeye
göndermesini işgal fırsatını değerlendirme olarak görüyor.
NATO üslerinin bulunduğu, NATO tam bağımlı bir Türkiye’nin ABD
uçak gemisi ile işgale mi ihtiyacı var Allah aşkına...
Yabancılar görüyor ama bizde hâlâ göremeyen çok kişi var.
Bu yaşanan öyle böyle bir afet değil.
Ne 17 Ağustos ne Van ne İzmir ne
de başka bir deprem bu kadar büyük bir hasarı şu ana kadar Türkiye
Cumhuriyetine vermedi.
Ortaya çıkan koordinasyonsuzluğun bir nedeni plansızlık ise
önemli bir nedeni de afetin çok ama çok büyük olmasıdır.
Bu yaşadığımız afet 2004 yılında Endonezya'ya bağlı Açe'de
9,1 büyüklüğündeki deprem ve ardından oluşan tsunamide hayatını
kaybeden 230 bin kişinin yaşadığı afete çok benziyor.
Açe’de haftalarca yaralar sarılamamış, devlet kendisine gelememişti.
Türkiye hem güçlü hem de yalnız değil.
Sadece Avrupa’dan gelen 1500 kişi ve 100 köpekten oluşan uzman
ekiple birlikte dost ve kardeş ülkelerden gelenlerle dünyanın dört bir yanından
gelen hatırı sayılır bir destek var.
Ekonomisi güçlü ama binaları zayıf ülkemizin en azından kötü
gün dostları çok fazla...
Hatta Yunanistan bile gönderdiği ekiple birlikte birçok
canın kurtulmasına vesile oldu.
Avrupa'nın hakaretamiz bazı dergileri ahlaksızlaşsa da Miçotakis’in
zor günde dayanışma çağrıları takdire şayan bir tutum...
Ama ülkemiz bu kaderi yaşamak zorunda değildi.
Kaderimiz kederimiz olmak zorunda değildi.
Siyasetin toptan başarısız olduğu bir durum ile karşı karşıyayız.
Twitter yasağı bir yana eksiklerin söylenmesine karşı tepki
geliştirmek çok yersiz.
Böyle bir günde birlik ve dayanışma içinde olmak zorunda olduğumuz apaçık
ortada...
Öte taraftan bazı muhalefet partilerinden gelen
açıklamalar ise tam bir fecaat…
Vatandaşın yardım kolilerine milletvekillerinin reklamlarını
yapıştırmak mı dersiniz, hiçbir milletvekili ya da belediye
personeli sahada değilken ortalığı ayağı kaldıranlar mı dersiniz,
yoksa birkaç dönemdir belediye başkanlığı yapan şehirlerin dümdüz
olmasını mı dersiniz bilemedim!
Çok öfkeliyim!..
İçim yanıyor!..
Enkaz altında insanların hâlâ sesleri gelirken ve kurtarılmayı beklerken
ülkeyi bölenlere çok ama çok kızgınım.
Nedendir bilemiyorum ama basının birkaç yerdeki görüntüleri aktararak ortak
yayın yapmasını da anlamış değilim.
Saldırı ihtimallerini bir kısmına cevap vereyim.
Konuştuğum uzmanların bir savaş silahı ihtimalinin
imkânsız olduğu yönündeki bilimsel açıklamalarını burada uzun uzun anlatamam
ama sözü özü; ABD’nin yıllar önce böyle bir çalışma başlattığını
ama başarılı olamadığını bilin yeter!
Seçim döneminin hemen öncesinde böyle bir afet gelmesinin milletvekili seçilebilmek
için hiçbir değeri tanımayanlarca fırsat olarak görüldüğünü ve aptal
açıklamalarla milletin iyice canını sıktığını bilin isterim.
Vatandaş can derdine düşmüş, bu insan müsveddeleri de milletvekilliği ile
için kendini gösterme derdinde...
Ülkemizin yaşadıklarının büyüklüğünü o kadar fazla ki...
Milat Gazetesi’nin felaket boyunca attığı manşetler aslında durumu en güzel özetleyen
ifadeler:
MEDET YA RÂB
ZAMANLA YARIŞ
UMUTLAR ÖLMESİN
KURTULUŞ SAVAŞI
Milat’ın manşetleri ve ilahiyatçı Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu sanırım
tarihe düştükleri not söylenmesi gerekenleri yürekten güzel bir şekilde dile
getirmiş. Bana da her kelimesine katıldığım bu düşünceleri aynen alıntılamak
düşer:
“Bilim adamlarının, işin uzmanlarının sözü, bizim için dini bir emir
gibidir. Uzmanları dinleyeceğiz. Bundan sonraki süreçte onları dinlemek
zorundayız. Geçmişte dinlemediğimiz için başımıza felaket gelmişse bunu kaderle
ifade etmeyeceğiz. Kader bu değil, kader akıllı düşünmektir, tedbir almaktır.
‘Akıldan daha büyük tedbir yok diyor’ sevgili Peygamberimiz... Bizim kader
anlayışımızda bu vardır. Bütün tedbirleri alacağız, bize rağmen bir hadise
olursa yapacak bir şey yok tabii. Bir yıllık binalar yıkılıyor. Demek ki orada
bir hile var."