Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
21 Temmuz 2019

KADEM, aileyi yıkıyor (mu)!

Bir anda pimi çekilmiş bomba gibi sosyal medyaya düşen iddialar en aklıselim gördüğümüz/görülen zatlar tarafından da hiçbir araştırmaya, incelemeye tabi tutulmadan paylaşıldı, yayıldı, çoğaltıldı!

Whatsapp grupları üzerinden büyük bir aşkla yeniden yeniden dolaşıma sokulan kara iftiralar üye ve kurucuları kadın olan bir derneği, dernek lehine tek kelime kuranları linç eder bir şekle dönüşmekte gecikmedi!

Taassubun, önyargının, algı yönetiminin, iftira atmanın ne denli kolay ve vicdanı, aklı pas geçen bir durum olduğu yeniden, bir kez daha test edildi; onaylandı!

En ahlaklı geçinenlerin en hakkaniyetli imaj sergileyenlerin en dindar pozisyonunu üstlenmişlerin dahi hiçbir sorgulama yapmadan, araştırma, sorma ihtiyacı hissetmeden algıyı sürdürüp artırdıklarına tanıklık edildi!

Saldırının din, ahlak, vicdan, etik gibi kavramları içselleştirdiği iddiasına sahip insanlar üzerinden gelmesi vakıayı daha girift bir hale dönüştürürken insan denilen muammanın aslında kötülüğü çoğaltmaya dair heyecanını da gösteriyordu.

Konuyu daha da ilginç kılan tüm bunların sözde güzel bir niyet, amaç, propaganda için yapılıyor olduğu iddiasında gizliydi! Sahi, bir iyiliği savunma adına iftira ve suizanda bulunma İslam’ın hangi ruhsatında yer alırdı; bilenler bilmeyenlere öğretebilir mi?

Kuruluşundan bu yana feminist olmadıkları, cinsiyet adaleti ilkesini benimsediklerini, aile bütünlüğünü önemsediklerini deklare eden bir sivil toplum kuruluşunu feminist, erkek düşmanı, aile yıkan bir teşekkül olarak lanse edip linç kulvarına taşımak hangi hakkaniyetten beslenir?

İstanbul Sözleşmesi, Nafaka Kanunu, 6284 gibi sürekli tartışma konusu yapılıp iktidarı yıpratma araçlarına dönüştürülmüş maddeleri direkt KADEM ile ilişkilendirip, bunların uygulamaya alındığı tarihte KADEM’in henüz kurulmamış olduğunu belirtmemek hangi dinin hangi inancın ürünüdür?

Boşanmaların artması, evlilik sayısının düşmesi son on yıllardaki toplumsal dönüşümün bir sonucu iken tüm bunların görünmezden gelinip 2013’de kurulmuş, hala tüm illerdeki teşkilatlanmasını bitirmemiş bir sivil toplum kuruluşuna mal etmek hangi akıl, izan, ahlak, etikten beslenir?

Tüm bunlar söylendiğinde bile “ama” diye başlayan cümleler kurup hatasını kabul etmekten kaçınmak hangi itikada dayanır?

Maddi-manevi harcamalarıyla kendilerini seferber eden, güç ve imkânları nispetinde toplum yararına projeler üreten beş bin kadın üyeli bir sivil toplum kuruluşunu günah keçisi ilan ederken bu kadınların da birer evlat, eş, anne, kız kardeş olduklarını hatırlamaksızın zan altında bırakmak kimin dininde yer alır?

Sosyal meseleler hiçbir vakit tek bir sebebe dayanmaz ve tek bir sebebe bağlanmazken tüm bu sorunları tek bir sebebe bağlayıp bir sivil toplum kuruluşunu suçlamak hangi akıl ve bilimle örtüşür?

Toplumsal konular elbette bir süreç gerektirir. Konun kamuoyuyla paylaşılıp tartışılması, çözüm önerilerinin getirilmesi, sıkıntıların giderilmesi zorunludur. Sıkıntılı olan bunu yaparken hiç kimseyi hiçbir kurumu araştırıp sormadan, teyit etmeden suçlamak, zan altında bırakmaktır. Unutmayınız ki hak, kolayca girilen ancak af edilmesi birebir ilişki gerektiren uzun, netameli bir olaydır. Beş bin üye çarpı aileleri,eş-dostları hayli yekün tutuyor değil mi!

Twitter.com/sabihadogann