Kabil’in vârisleri
Kabil’in Habil’i öldürmesiyle başladı cinayet yeryüzünde... Kabil, insanlık tarihinin ilk zalimi, ilk diktatörü ve ilk sömürücüsü oldu. Habil’in varisleri temiz tuttu bu âlemi her zaman... Habiller hep savundu hakkı Kabiller karşısında… Tarihin her aşamasında insanlığı kana buladı Kabiller. Kendinden başkasını kendine köle sayarak sömürdüler insanlığı. Batıda müreffeh bir hayat sürme uğruna hem doğuda ve hem de kendi içinde her türlü zulmü uyguladılar. Bu zulümleri yaparken bunlara alkış tutanlara da ödüller verdiler. En son Nobel Edebiyat Ödülü’nü Bosna Hersek’te 1995 yılında yaşanan Srebrenitsa Soykırımı inkâr eden Avusturyalı yazar Peter Handke’ye verdiler. Soykırım ve savaş suçlarından yargılanması sürerken cezaevinde ölen eski Sırp lider Slobodan Milosevic’e duyduğu hayranlığı her fırsatta dile getiren Handke’nin, İsveç Kraliyet Akademisi Nobel Komitesince ödüle layık görülmesi Kabillerin sadece öldürmekle kalmadığı, aynı zamanda bunu bir başarı saydığının da göstergesidir. Tarih sayfalarına baktığımızda milyonlarca insanın ölümüne sebep olan bu anlayış sadece öldürmekle kalmıyor, kendinden olmayanlara uygulanan soykırımları ödüllendiriyor da.
***
Toplam kurbanlarının sayısının neredeyse 40 milyona ulaştığı tahmin edilen ve maymun insan karışımı bir ırk ortaya çıkarmaları için bilim adamlarından talepte bulunan, insan ruhunun ne kadar çürüyebileceğinin örneği olan Stalin…
İhtirası sonucu 60 milyon insanın ölümüne sebep olan Adolf Hitler…
Faşizmi bir din olarak dikte eden, Hitler’in ruh ikizi gibi çalışan, hem kendi halkına ve hem de başka ülkelere kan kusturan, İtalyan diktatörü Benito Mussolini…
Sadece nükleer testlerde 38 milyon kişinin ölümüne sebep olan, devrimcilerin eli en kanlısı Mao…
Ölüm tarlalarında zorla çalıştırıp iki milyon insanın ölümüne sebep olan, vatandaşlarına adeta kan banyosu yaptıran Kamboçya psikopatı, eli kanlı Pol Pot.
40 yıl iktidarda kalmış ve arkasında Angola’da 80 bin, Mozambik’te 63 bin 500 ve Guinea-Bissau’da 15 bin kurban bırakan, Avrupalı diktatörlerin en okumuşu, Antonio Oliveira Salazar.
1936’da darbe ile işbaşına gelmiş, üç yıl süren iç savaşta sağdan ve soldan 350 bin kişinin ölümüne sebep olmuş, “Kızıl” olduğu iddiasıyla binlerce kişiyi sorgusuz sualsiz idam ettiren, İspanya’nın başına 36 yıl bela olan diktatör Francisco Franco…
1966 da darbe ile başa geçmiş, yüzlerce öğrenciyi öldüren, Orta Afrika’nın Frapan İmparatoru Bokassa…
Afrika’nın üzerine kabus gibi çökmüş, ardında 300 bin ila 400 bin arasında değişen bir kurban listesi bırakmış, “Uganda Kasabı” olarak bilinen, Afrika Kasabı İdi Amin Dada…
Seçimle işbaşına gelmiş hükümeti darbe ile devirip iş başına gelmiş ve Başbakanın ölümüne neden olmuş, resmi rapora göre cunta rejiminin başında olduğunda 3 bin 197 kişiyi öldürmüş, 29 binini de işkenceden geçirmiş, “Bazen demokrasiye kan banyosu yaptırmak gerekebilir” sözünün sahibi, Şili diktatörü General Pinoşe…
Kara Afrika’nın beyaz diktatörü, modern çağların ilk soykırımcısı, Kongo halkına kan kusturan ve kolu veya bacağı kesilmemiş bir kişi bırakmayan, kauçuk uğruna 40 yılda milyonlarca insanı kurban eden, yaptıklarını “Bir Hıristiyan’ın yapması gereken görev” saçmalığıyla savunan Kongo celladı II. Leopold…
Romanya’da 24 yıl iktidarda kalmış, bu süre içinde halka akla hayale gelmeyen zulümler yapmış, paranoyaklıkta sınır tanımayan, 22 milyonluk ülkede yarım milyon ajan yetiştiren ve uzunluğu 12 km’yi bulan fişleme dosyalarıyla meşhur, Avrupa’nın “Komünist Kralı” Nikolay Çavuşesku...
Tarih bu örneklerle doludur. Tarihin hangi sayfasına bakarsanız bakın bu katliamları görmek mümkündür. Günümüzde Doğu Türkistan’da, Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de, Mısır’da, Arakan’da ve Müslüman coğrafyalarda uygulanan zulüm ve soykırımların baş mimarları yine bu zihniyetin mensuplarıdır.
Bu katillere veya bunların hayranı sözde bilim adamlarına ne zaman ödül verilecek merakla bekliyoruz.