Kabataş'ta neler yaşandı?
Kabataş'ta yaşananlar siyasi malzeme olarak kullanılmak üzere yeniden gündemimizde. Yerel seçimler öncesi iktidarı sıkıştırmak adına başlatılan argüman arayışına Kabataş saldırısı da dahil edilmiş durumda.
Her ne hikmetse AK Parti'ye -özde Tayyip Erdoğan'a- saldırmak isteyen her görüşten insan, Kabataş'ta söz konusu saldırının yapılmadığı konusunda hemfikir. İdeolojilerinin farklılıkları onları AK Parti düşmanlığı merkezinde birleştirirken Kabataş saldırısı gibi insan hakları bağlamında yüz kızartıcı bir iddiayı görmezden gelmeye, yok saymaya hatta iddia makamını suçlamaya kadar varıyor.
Olayın faili Zehra Develioğlu, medyada postmodern bir linçe uğramış durumda. Basın, genç kadının akıl sağlığını sorgulayacak, 28 Şubat'ın Fadime Şahin'i benzetmesi yaparak provokatör yaftası yapıştıracak, iddiaların genç kadının fantezisi olduğu yorumunu söyleyecek kadar yanlı ve seviyesiz.
Basının böyle çirkinleşmesine -başta 28 Şubat'ta- tanıklık etmişliğimiz bulunur esasında. Yine de kendi milletine, vatandaşına, değerlerine bu kadar düşmanlık besleyen basına sahip olmanın üzüntüsünü hissetmemek mümkün değil!
Kabataş saldırısı gerçekten yaşandığı ya da genç bir kadının hezeyanları olduğu ne zaman kesin delillerle kanıtlanır bilemeyiz. Piyasaya Kabataş görüntüleri olarak servis edilen kayıtlar konuyu daha çetrefilli bir hale sürüklemekten başka bir işe yaramadı.
Saldırı gerçekleştiğinde polisten görüntüleri isteyen başbakana 'kayıt yok' cevabı verenlerin sekiz ay sonra saldırı olmadığını ispatlamak adına servis ettiği görüntüler, kayıtları zan altında bırakmaktadır. Salt bu sebeple dahi görüntülerin sıhhati zedelenmiş, kayıtlar şaibe altında kalmıştır.
Başbakana verilmeyen görüntülerin yerel seçimler öncesi aleyhe delil olacak şekilde kamuoyuna ulaştırılması art niyetin varlığı adına güçlü bir kanıt. Lakin bu yolla Erdoğan'a saldırmayı, onu zor durumda bırakmayı planlayan odakların hesaplayamadıkları noktalar olduğu da ortada.
Sözde kayıtlarla başbakanı yalancılık, halkı bölme, kin ve nefrete yönlendirme suçlaması yapanların ellerindeki delilleri başbakana vermeyerek onu bu yönde düşünmeye çalıştıkları söylenebilir. Saldırıya uğrayan kadının beyanatını, adli tıp raporlarını, onunla görüşen kadın gazetecilerin tanıklıklarını dikkate alan başbakanın aksi yönde düşünmesi beklenemezdi zaten. Nitekim, kamuoyuyla aynı kanaate varan başbakanın açıklamalarının saldırın kınanması yönünde olması beklenen sonuçtur.
Bugün, saldırı olmadığı iddiasıyla görüntüleri piyasaya servis edenler daha önce istenmesine rağmen ellerindeki kanıtları neden vermediklerini açıklamak zorundalar. Eğer başbakan da dahil toplumda yanlış bir kanaat oluşmuşsa, halk arasında kin ve nefret tohumları ekilmişse bunun tek sorumlusu görüntüleri ellerinde tutup seçimler öncesi saldırı mekanizması olarak kullananlar değil midir?
Dikkati çeken diğer bir husus ise bazılarının saldırıya uğrayan kadının ismi yerine baş harflerini kullanmayı tercih etmeleri. Aslında bu, eski gazetelerde yüz kızartıcı suç işleyenlerin, tecavüze/tacize uğrayanların gözlerine kara bantlar çekilerek kamufle edilmesinden farklı bir anlam taşımaz. Oysa saldırıya uğrayan kadının ne isminin rumuzlu kullanılmasına ne de verdiği röportajlarda yüzünü saklamasına ihtiyaç vardır. Uygulama toplumun bilinçaltındaki taciz/tecavüz gibi cinsel saldırılara uğramış kadını hor gören, gizliden gizliye de kadını suçlayan düşüncenin tezahüründen başka bir şey değildir.
Toplumda başörtülü kadına saldırılmadığı, bunun bir iftira olduğu yönündeki kesin tavra ise hayret etmemek mümkün değil. Başörtülülerin hala hakim/savcı olamadıkları, memurların daha birkaç ay önce başörtülü çalışma hakkını elde ettikleri ülkede yaşamıyorlarmışçasına umarsızlık sergilemeleri şaşkınlık vericidir. Merve Kavakçı'nın meclisten hakaretlerle kovulmasını hatırlamamış gibi davranmaları da ilginçtir.
Hadi bunlardan vazgeçtik, Gezi eylemleri sırasında çeşitli şehirlerde sözlü ve fiziksel tacize uğrayan başörtülü kadınlar olduğunu da ret ettiniz diyelim, peki Gezi organizatörlerinin başörtülü kızlarının saldırıya uğradığını nasıl inkar edeceksiniz, hepimiz twiterda bunun şahidi olmadık mı?
twitter.com/sabihadogann