Dolar (USD)
35.20
Euro (EUR)
36.69
Gram Altın
2954.72
BIST 100
9626.56
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
02 Aralık 2020

Joe Biden ve sonrası

ABD başkanlık seçimlerinde Demokrat aday Joe Biden galibiyetini açıkladıktan sonra, Filistin çözüm için umutlanırken, Körfez ülkeleri ise, İran’la müzakerelerin yeniden başlamasından endişe etmektedir. Önümüzdeki süreçte umut ve endişelere ilişkin ABD’nin somut tavrını daha net göreceğiz ama Filistin konusunda köklü bir değişikliğin olacağını beklemiyorum.

Başkanların dış politika üzerinde sınırlı bir etkisi olsa da radikal değişimler pek görülmemiştir. Bunun temel nedeni ABD dış politikası kişiler üzerinden değil, kurumlar üzerinden yürütüldüğü içindir.

ABD’deki bazı düşünce kuruluşlarından yansıyan yorumlara göre, Joe Biden yönetimi, dikkatini büyük ölçüde Asya Pasifik bölgesine verecektir. ABD’de İster Cumhuriyetçiler, ister Demokratlar yönetime gelsin en öncelikli konu Çin’dir. ABD Çin’in yükselişini hem ekonomik hem de güvenlik açısından kendisine tehdit görmektedir.

Trump’ın son dört yılda Çin’e karşı yürüttüğü politika ile iki ülke arasındaki ilişkiler çok gerilmişti. Konuştuğum bazı Amerikalılar: ‘’Trump’ın Çin ürünlerine gümrük vergilerini artırmasını doğru bulduklarını’’ söylediler. ABD siyasetinde, Çin’in gücü bertaraf edilmediği sürece güven ve kuşkunun bitmeyeceği konusunda fikir birliği var. Ancak yöntem konusunda farklılıklar bulunmaktadır.

‘’Ortadoğu’’

ABD medyasından anladığımız kadarıyla ‘’Ortadoğu’da’’ Biden’ın gündemine hâkim olması beklenen dört konu var. Şimdi bu konulara kısaca bakalım.

Birinci konu İran; bilindiği gibi Trump yönetimi İran politikasında 2018’de tek taraflı olarak nükleer anlaşmasından ABD’yi çekmişti. Tahran üzerinde eşi görülmemiş düzeyde baskıya neden olan bu tutum değişebilir. Ancak Biden nükleer anlaşmaya geri dönse bile İran’a yeni şartlar dayatacaktır.

İkinci konu İsrail; ABD, İsrail ve Arap ülkelerindeki statükoyla olan ilişkilerini devam ettirecektir. Batı Şeria’daki işgal sürecek, iki devletli çözüm ifadeleri de söylemin ötesine geçmeyecektir. İsrail’in güvenliği ve niteliksel üstünlüğü, topyekûn ABD siyasetinin ortak konusu olduğu unutulmamalıdır.

Üçüncü konu diktatör Arap rejimleri; Biden Körfez ülkelerinin İsrail’le normalleşme anlaşmalarını memnuniyetle karşılamıştı. Ancak Trump’ın yaptığı gibi diğer Arap ülkelerini bu anlaşmaya zorlamayacaktır. ABD’nin insan hakları, demokrasi, hukukun üstünlüğü gibi söylemlerinin pratikte hiçbir karşılığı görülmemiştir. Tam aksine bütün otoriter rejimlerin destekleyicisi ABD olduğu herkesçe bilinmektedir.

Dördüncü konu Türkiye; Türk-ABD ilişkileri Sovyet tehdidine karşı iki ülke güvenlik endişelerinin bir noktada kesişmesi ile gelişmişti. Ama Türkiye süreç içinde ABD’nin güvenilmez bir ülke olduğunu defalarca tecrübe etti. Türk-ABD ilişkiler tarihine darbelerin, siyasi entrikaların, iç çatışmaların tarihidir diyebiliriz.

Herkesin merak ettiği soru; Biden ile Türk-ABD ilişkilerinin geleceği nasıl olacak? ABD Dış işlerine danışmanlık yapmış ve dış politika konusunda 20’nın üzerinde kitabı bulunan Robert D. Kaplan ile yapmış olduğum bir röportajda bu soruyu sormuştum. Robert’ın bana verdiği cevap: ‘’ABD gücünü korumak istiyor, Türkiye ise tarihteki gücüne erişmek istiyor. Türk-ABD ilişkilerinin geleceği bu iki istek etrafında çatışacak’’ demişti.