Dolar (USD)
32.58
Euro (EUR)
34.78
Gram Altın
2501.03
BIST 100
9693.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Jean-Paul Sartre: İtaate hayır

İnsanlık tarihinin en önemli, etkili ve yaratıcı filozoflarının başında Jean-Paul Sartre (21 Haziran 1905-15 Nisan 1980) gelmektedir. Sartre, varoluşçu felsefenin en etkili filozoflarındandır. Sartre, kendini tanımak için bir köşeye çekilip kendisiyle uğraşmak yerine, yapılması gereken şeyin yazmak ve üretmek olduğunu söylemiştir. Sartre, hep yazan, üreten ve hareket halinde olan bir filozoftur. Düşünen, yazan ve yapan Sartre, hayatı hep cesur yaşamıştır.

Sartre, bütün otoritelere, kurumlara ve güçlere isyan eden, bütün sahte tanrılara diz çökmeyi reddeden bir put kırıcıydı. Cezayir’deki Fransız işgaline karşı çıkan Sartre, devlet aygıtının savaş ve sömürge politikalarına şiddetle karşı çıkmıştır. Sartre, devleti temsil eden kurumsal değerleri amasız bir şekilde reddetmiştir. Sartre, bütün baskıcı, sömürgeci ve şiddet bağımlısı otoritelere karşı durmuştur. Sartre, sömürgeci ve savaşçı kurumlarla özdeşleşmek yerine insanın özgürleşme ihtiyacını “İtaate hayır!” sloganıyla ifade etmiştir. Charles de Gaulle, kendisini şiddetli bir şekilde eleştiren Sartre’ı susturmamış, tutuklamamış ve baskı altına almamıştır. Charles de Gaulle, “Sartre, Fransa’nın ta kendisidir” diyerek Fransa’nın saygınlığının ancak düşünceyi özgür bırakmakla korunabileceğimi ifade etmiştir.

Sartre, hayatı boyunca itaatin her biçimine hayır diyen bir özgürlük filozofudur. 1964 Yılında Nobel Edebiyat ödülünü reddeden Sartre, Fransa’nın en büyük nişanı olan “Legiond’Honneur” nişanını almamış ve College de France’da hocalık yapmayı da kabul etmemiştir. Sartre, devlet ve onun kurumlarının hep dışında ve karşısında olmuştur. Sartre, devlet ve kurumlara köle olan kendi ifadesiyle “bağımlanmış bir aydın” olmayı reddetmiştir. İtaate hayır demedikçe, insanın özgürleşmeyeceğini ve olgunlaşmayacağını Sartre’ın hayat pratiğinden ve felsefesinden öğreniyoruz. Sartre’a göre insan, itaate değil, “özgürlüğe mahkum olandır.” Sartre’ı en iyi onun şu sözü anlatmaktadır: “İnsan özgür olmaya mahkumdur, dünyanın ağırlığı omuzlarındadır. Varoluş tarzı itibariyle hem kendinden hem de dünyada olup bitenden sorumludur.” Özgür olmak, dünyada olup biten her şeyden sorumlu olmayı gerektirmektedir. Özgürlük bilincimizi yitirmek ve dünyaya karşı kendimizi sorumlu görmemek, mevcut insanlık durumumuzun yetersizliğini ve acizliğini ortaya koymaktadır.

Sartre, her şeyin başında, ortasında ve sonunda özgürlüğün yer aldığını insanlığa anlatmaya çalışmıştır. Sartre, kapalı odalarda felsefe yapan bir filozof değildi. Sartre, felsefeyi katıldığı mitinglerde, protestolarda ve zaman geçirdiği kafelerde yapmıştır. Sartre, felsefeyi akademinin dar koridorlarından çıkarmış, sokağa taşımış, daha doğrusu hayatın kendisi haline getirmiştir. Sartre, felsefeyi hayatla bütünleştiren özgürlük filozofu olarak anılmayı hak etmektedir.

İnsanın özgürlüğe mahkum olduğunu söyleyen Sartre, insanın şeyleşmesi ve şeyleştirilmesi problemi üzerinde ciddiyetle durmaktadır. Zalimler, vicdansızlar ve despotlar, bütün insanları şeyleştirirler. Despotlar ve zalimler tarafından şeyleştirilmeyi kabul eden mazlumlar da masum değildirler. Sartre, dikkatimizi “insanın kendi kendine yalan söyleyebilme kapasitesine” çekmektedir. Yalanlara iman eden insanlar, ilgili-ilgisiz her şeyi kendi yalanlarının doğru olduğunu savunmak için kullanırlar. İnsan kendi kendine yalan söyleyerek içindeki vicdanı, ahlakı, aklı, kısacası insanı yok etmektedir. İnsanı acımasız bir nesneye dönüştüren neden, insanın kendi kendine yalan söyleme kapasitesinden kaynaklanmaktadır. İnsana insan olduğu için değer vermeyen bir toplum, kadını ve erkeği mal ve nesne olarak algılamaktadır. Sartre, sahte yalanlar üzerine kurulu imanı ve inancı reddetmiş, sadece içinde vicdanı yaşatan insanlarla birlikte olduğunu söylemiştir: “Bir tek kilise tanıyorum: o da insanların toplumudur.”

İnsanı nesneleştiren bir toplum, despotizme, cehalete, şiddete ve atalete mahkumdur. İnsanı nesneleştiren bir toplumda, barışın, özgürlüğün ve adaletin gerçekleşmesi mümkün değildir. Bütün otoritelere ve kurumlara itaat etmeyi reddeden Sartre, hep insanı savunmuştur. İnsanın insandan sorumlu olduğunu Sartre, Varoluşçuluk bir Hümanizmdir isimli yazısında ifade etmektedir: “Her insan bütün insanlardan sorumludur. İnsanların seçimleri onların bireysel çaplarını aşar, her bir seçim bütün insanlar adına yapılır. Öncelikle her bir fiilimiz kim olduğumuzu belirler: Korkak, cesur, vasat, yetenekli, işte ve aşkta başarılı ya da başarısız... Eylemlerimizle sadece kim olacağımıza karar vermiyoruz, aynı zamanda İnsan’ın nasıl olması gerektiğine karar veriyoruz. Şu ya da bu eylemi seçmek demek bir değeri seçmek demektir. Herkesin yararına olmadığı müddetçe hiç bir şey kendi yararımıza değildir.”

Özgürlük filozofu Sartre’ı ölümünün 42. yılında saygıyla anıyorum.