Dolar (USD)
34.31
Euro (EUR)
36.06
Gram Altın
2992.80
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
07 Şubat 2024

​İzmir taksici cinayeti üzerinden İslam hukuku

Cumhuriyet döneminin en önemli tartışmalarının başında Türkiye’de tesis edilen demokratik hukuk sistem ile İslam hukuku üzerine yapılan tartışmaların geldiğini söylememiz yanlış olmayacaktır.

Cumhuriyet dönemi Türk Devlet yapısının temelini modern hukuk sistemi olarak adlandırılan beşerî hukuk sisteminin oluşturduğu herkesçe malum.

Bir devletin temel yapısını oluşturan anayasal hukuk sistemi kendisini oluşturan bireylerin ve toplumun bir arada barış ve huzur içerisinde yaşamasını sağlayacak kuralların bütünü olarak değerlendirilmektedir.

Bir devlet halkının inanç, kültürel ve ahlaki yapısını dikkate alarak oluşturacağı anayasal sistemi kurmakla mükelleftir.

Ancak Türkiye’de durumun böyle olduğunu söylememiz mümkün değildir.

Türkiye Anayasası, medeni hukukunu İsviçre’den aldı ve içtihatlarında Alman hukukunu takip etti.

Ceza hukukunu İtalya’dan aldı, idare hukukunu ise Fransa’dan aldı.

Böylece oluşturulan cumhuriyet hukukunun teorik çerçevesi oturmuş bir “sistem” olarak ele almak pek mümkün gözükmese de sonuç olarak Kıta Avrupası hukuk sistemini benimsemiş olduk.

Geçtiğimiz yarım yüzyılda bu sistemi takip eden devletlerin anayasaları meşruiyetlerini Avrupa merkezli bir insan hakları ülküsünü takip etmekle sağladılar.

Cumhuriyetimizin hukuk sisteminin “ne” olduğu sorusuna verilebilecek en kestirme cevap budur.

Fakat bu kestirme cevaptan anlaşıldığı üzere, hukuk sistemimizin ana hatlarında gerçekte “Müslüman Türk cumhuruna” yer olmadığı anlaşılacaktır.

Geçmişten gelen Türk hakimiyet anlayışının farklı inanç ve milliyete sahip insanların Türk İslam hukuku idare yapısı içerisinde adil ve ötekileştirmeyen bir ilgiye muhatap olduklarını söyleyebiliriz.

Bu durum başta İslam hukuk anlayışının toplumun insani ve inanç değerlerine vermiş olduğu önemin göstergesi olduğunu söyleyebiliriz.

Geçtiğimiz gün İzmir’de meydana gelen tüyler ürpertici olay Türk hukuk sisteminin adalet algısının sorgulanmasına sebep oldu.

Üşümesin diye taksisine aldığı bir yolcu tarafından katledilen taksi şoförü Oğuz Erge’nin öldürülmesi Türk halkının ortak iradesi ile toplumun insani değerlerini öldürdüğü kanaatini yüksek sesle dillendirdi.

Tutuklanarak cezaevine gönderilen katil zanlısı Delil Aysal’ın cezaevinde bıçaklanarak yoğun bakıma alınması bir anda bu menfur olayla sarsılan Türk halkın sevince boğduğunu ifade edebilirim.

Bu olayı duyar duymaz aklıma gelen ilk şey Bakara suresi 179. Ayeti kerimede geçen; “Kısasta sizin için hayat vardır, ey akıl sahipleri, umulur ki sakınırsınız.” İlahi emri oldu.

Öyle ya adaletin tesisi kanunlar çerçevesinde olmalıydı. Adaletin tesisi toplumun bireysel girişimleri ile sağlanamazdı.

Bu durumda toplumsal huzurun bozulacağı aşikardır. Toplumda katlin karşılığında kısasın uygulanması durumunun cinayetleri tamamen gidereceği tarihsel uygulamalarda açıkça görülmektedir.

Ülkemizde gerçek anlamda adaletin tesisi inanç ve kültürel yapımıza uygun olarak Kuran ve sünnet ışığında İslam ceza hukukunun, İslam temel hak ve özgürlüklerin, İslam medeni hukukunun ve İslam miras hukuku gibi toplumun inanç değerlerine tahakkuk eden düzenlemelerin anayasa metnimize alınması ile mümkün olacağı aşikardır.

Bugün taksi şoförü Oğuz Erge’nin katil zanlısının bıçaklanarak öldürülmek istenmesi toplumda kısas beklentisinin temel göstergesi değil midir?

Halkın bu olaya duyarsız kalmayıp memnuniyetini alenen açığa vurması gerçekte insan ve toplum fıtratına ve vicdanına uygun bir hukuk anlayışının İslam hukuku içerisinde var olduğunun göstergesidir.

Öyle ya bir katilin affı ancak maktulün yakınlarınca sağlanabilir. Devletin katil zanlısını af yetkisi yoktur.

Öyleyse devleti yönetenler Müslüman toplumun bu beklentisine daha ne kadar sessiz kalabilir?

En kısa zamanda fıtrata uygun olan İslam dininin hukuk sistemini oluşturan unsurları anayasa metnimize alınmalıdır.

Bilemiyorum siz bu konuda ne düşünürsünüz?