İzmir gavur mu güzel mi?
İzmir’de yaşanan deprem ve ardından gelenler o yıkıcı 17 Ağustos depreminde yaşanan felaketi hepimizin aklına getirdi.
Tam anlamıyla yıkılmıştık.
Hem ekonomik hem sosyal hem siyasal hem insanlık olarak
yıkılmıştık.
O dönemler de ekonomi ve siyasete fatura kesilmişti.
Şimdi ise sosyal medyanın da oluşturduğu etkinlik alanı ile
insanlığımız başrolde oynadı.
Depremin insanların sosyal yaşayışı ya da siyasi görüşünü
nedeniyle ortaya çıktığını belirten sosyal medya mesajları, birlik ve
bütünlüğümüze açıkça zarar vermek isteyenlerin oyunları olarak görüldü.
Fakat gerçekten böyle düşünen de birçok insan var.
Bunun nedeni bence tamamen ahlak eksikliği ile ilgili...
İslam dininin okullarda ve sosyal hayatta gereği gibi
öğretilmemesi kişilerde görüntüye dayalı bir İslâm inancı oluşmasına neden
oluyor.
Bunu aşmak için müfredatta yapılması gereken değişikleri
önceki yazılarımda ve haberlerimde konu etmiştim.
Tabi bu teklifimden İmam Hatip ya da Kur’an kursu
sayılarınının daha da artırılması amacını taşıdığım çıkarımında bulunanlar
olacaktır.
Siz onlara aldırmayın.
Onlar ben ne dersem diyeyim hep anlamak istediklerini
anlayacaklar.
Ama gerçek bu...
Gerek din eğitimi gerek ise bilim eğitimi konusunda ciddi
bir efor gösteriyoruz.
Yavaş yavaş da yoluna giriyor.
Hızlı dijitalleşme ve hızlı hiçbirimizde bir şeylerin sonucu
görmek için bekleyecek sabır bırakmadı.
Ama maalesef eğitim bu başlıklardan biri değil.
Eğitimde hatalı olduğunuzu anlamız için bile yıllar
gerekiyor.
Neyse...
Deprem diyorduk.
TBMM Genel Kurulu'nda, AK Parti, CHP, HDP, MHP ve İYİ
Parti'nin, "Depremde Alınması Gereken Tedbirlerle İlgili Meclis
Araştırması" açılmasına ilişkin ortak önerisinin kabul edilmesi beni çok
mutlu etti.
Riskli binaların hızlıca tespit edilip ardından büyük bir
kentsel dönüşüm için dört koldan harekete geçeceğimiz ortak bir irada için ilk
adım sayılabilir.
Dikkatle izleyeceğim.
***
15 Temmuz'da Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Daire
Başkanlığı görevinde bulunan ve Genelkurmay'da infaz edilip "öldü"
diye bırakılan Turgut Aslan'ı dirilten Rabbim Aslan'ın imtihanını çetin
tutuyor.
Geçtiğimiz gün Cumhurbaşkanı Erdoğan'a terörle mücadele
konularında Başdanışmanlık yapan Aslan'ı makamında ziyaret ettim.
Oldukça sağlıklı ve dinç gördüm.
Hatta terörle mücadeledeki çalışmalara birimi ile plan ve
projeler bağlamında destek olmaya çalışıyor.
Ziyaretim sırasında ilerleyen günlerde Cumhurbaşkanı ile
yapacağı toplantıya hazırlık yapıyordu.
Turgut Aslan, Ömer Halisdemir gibi bir kahraman bence...
Tıpkı o gün sokaklara dökülen 10 binler gibi...
Güzel bir sohbetimiz oldu Aslan’la. Birçok konuyu enine
boyuna konuştuk.
Rabbim bu vatana canından çok sevdalı olanların önünü açsın
inşallah.
Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Ömer Fatih Sayan
sosyal medya düzenlemesini takiben yasal sürenin sona ermesinin ardından
Facebook, Instagram, Twitter, Periscope, YouTube ve TikTok başta olmak üzere
Türkiye'de temsilci bildiriminde bulunmayan sosyal ağ sağlayıcılarına 10'ar
milyon lira ceza kesildiğini sosyal medya hesabından açıkladı.
İroniyi gördünüz mü?
Benzer bir durum geçtiğimiz haftalarda Anayasa Mahkemesi
üyesinin attığı münasebetsiz bir twit ile de gerçekleşmişti...
657’ye göre kamu çalışanlarının sosyal medya kullanımı
yasak.
Bu kural büyük küçük makam ayırmadan tüm kamu çalışanlarını
bağlıyor.
Bence kurumlar bu kanunu aktif bir şekilde uygulamalı.
Valiler dâhil her açıklama kamu kurumlarının resmi
hesaplarından yapılmalı.
Kişisel kullanım kaldırılmalı.
AYM’de yaşanan olay gibi olayların bir daha yaşanmaması
gerekiyor.
Ayrıca bu sosyal medyanın icadı gibi gelecekte olabilecek
birçok yenilik için hepimizin çok çalışması gerekiyor.
Ülkemiz her işte başı çekmek zorunda.
Buna kalpten inanıyorum.
Siz de inanın.