İz Bırakan Darbeler
Türkiye’de 1960 sonrası darbelerin hepsi sözde müttefiklerimiz ABD ve NATO’nun gözetiminde yapıldı. Adına post modern darbe dediğimiz 28 Şubat’ın da klişe spotla kriptosu ABD, finansı ise İsrail’den sağlandı. ABD’li Bakan Warren Cristopher’ın 15 Ekim 1996’da, ABD Ankara Büyükelçiliği’ne çektiği kriptolu mesajla 28 Şubat süreci başlatıldı. Çevik Bir’in başında olduğu BÇG (Batı Çalışma Grubu) post modern darbeyi fiilen yönetti. İsrail ise darbe aparatlarını finanse etmek için 17 milyar dolar para transferi yaptı. 28 Şubat süreci Oval Ofis seks skandalı ile meşhur Bill Clinton kadrolarının eseri idi.
Türkiye’de yapılan bütün darbeler Siyonist batı çıkarlarını
korumak için yapılmıştır. Her darbe sonrası özellikle Yunanistan lehine adımlar
atılması darbelerin bir başka gerçeğidir. 1960 darbesinin sebeplerinden
birisinin de, 1958 yılından itibaren Türk hükümetinin, Yunan terör örgütü
EOKA’ya karşı Türk Mukavemet Teşkilatını desteklemeye başlaması olduğu
gizlenir. Darbecilerin ilk yaptığı işlerden biri de Türk Mukavemet Teşkilatı’na
desteği kesmek olmuştur. Darbe sonrasında Akritas planına göre bütün Kıbrıs
Türklerini yok etmeye dönük saldırılar başlar. 1974’e kadar resmen bir soykırım
yaşatılır Kıbrıslı Türklere.
. 12 Eylül darbecilerinin, batılı efendilerine hoş görünmek
için Rogers planı çerçevesinde Yunanistan’ın
NATO’ya girişine yol açan vetoyu kaldırmaları da darbenin amaçlarından biri idi.
15 Temmuz darbe girişimi de garip bir tesadüf yine bu demokrat kadrolar Barak
Obama döneminde organize edildi.
Biden’in İslam coğrafyasını dizayn edecek dostlarının
öncelikle NATO şemsiyesi altında toplama planı işlemeye başladı. NATO 2030
vizyonuna göre, Güney Kıbrıs Rum Cumhuriyeti, İsrail dahil olmak üzere
Türkiye’yi çevreleyecek bütün AB ülkelerini ittifaka dahil etmek istiyorlar. NATO
Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Avrupa Konseyi Liderlerine 2030 vizyonuyla
ilgili geçen Cuma günü yaptığı konuşmada, “Batı Balkanların istikrarı, Ege’de
güçlü mücadele” hedefini ortaya koyuyor. Kıbrıs Türklerine, Akdeniz’e bakış
açıları ise herkes tarafından malum.
ABD’nin Yunanistan’a soğuk savaş mantığı dışında kuracağı
20’den fazla askeri üssle çevreleyeceği ülke Türkiye’dir. Kırım, Kafkaslar,
Doğu Türkistan, Irak, Suriye, Yemen, Libya coğrafyasının dizaynına karşı
çıkacak Türkiye’nin elini kolunu
bağlamak politikalarının ana eksenini oluşturuyor.
Biden Ekibi, S-400, F-35 gibi akıl dışı yaptırımların
dışında 15 Temmuz öncesinde olduğu gibi başta Türkiye olmak üzere İslam
ülkelerini demokrasi, bağımsız medya, yolsuzluk ve insan hakları klişeleriyle
sıkıştırmak için çalışıyor.
Ortaya bir Kaşıkçı dosyası atıldı. 2018 yılından beri
saklanan bu dosyada Prens Selman’ın infaz emri verdiği alenen ortada iken,
Selman dışında 76 kişiye yaptırım uygulayıp, asıl faile karşı sessiz kalmak
Amerika’nın demokrasi anlayışını özetlemesi bakamından anlamlı. İran’a nükleer
yaptırımları sona erdirip, Husileri terör örgütü listesinden çıkartan bir ABD
yönetimi, Suudi Arabistan’ı biraz daha köşeye sıkıştırarak Şii-Sunni çatışmasını
körükleyip, her iki tarafın kontrolünü de elinde tutmak niyetinde.
Son söz, 28 Şubat’ın acı günlerinin yeniden geri dönmemesi için, içimizdeki Biden dostlarına dikkat edelim. Hayıtını Siyonizmle mücadele ile geçiren Rahmetli Erbakan’a rahmet dileyerek, bağımsızlığımızın yolunun güçlü ekonomiden geçtiğini hatırlatalım, vesselam.