İyiler ölmez
Bazı
insanlar makamlarını yüceltir, bazı makamlar ise insanları. Yüceltilen makamlar
bâkî, makamların yücelttikleri fânîdir. Hamlıktan pişmeye, pişmekten yanmaya
duranların makamı âşk makamıdır. Bu makam ki, İbrahim Ethem’e tâcı tahtı terk
ettirmiş, Fatih’e İstanbul’u fethettirmiş. Allah’a kul, peygambere vâris
olunacaksa âşk makamına talip olmaktan başkaca yol yok.
Vermeyene
vermek, gelmeyene gitmek, sevmeyeni sevmek; ne güzel yol, ne âlâ düstur.
Madem yol budur, madem hayat iki nefes
arasıdır; “ölmeden önce ölen”lerin
örnek hayatlarına dokunmak gerek.
Rabbine
vefa gösteren hiç ahde vefasızlığı uğrar mı?.. Hiç unutulur mu?.. Onların dünya
yurduna ektiği “gül”den mülhem
gönüller sadece naaşının başında değil, her daim “iyi bilirdik” şehâdetlerini yeniler.
“İyi bilirdik” Muhammed Emin Er
hocaefendiyi. Ve şunu da biliriz ki, “iyiler
ölmez.”
İyi nasıl olunuru merhum Muhammed Emin Er
hocaefendinin yaşantısına dokunarak ifade etmeye gayret edelim.
Unutmayalım
ki, eskimeyen “eski”leri yâd etmek
ahde vefanın gereği olduğu kadar kâdim inancımızın bize sunduğu en güzel
hasletlerindendir.
***
1914
senesinde Diyarbakır’ın Çermik ilçesine bağlı Külüyan (Kalaş) köyünde dünyaya
gelen Muhammed Emin Er, küçük yaşlarda önce annesini arkasından da babasını
kaybeder. Çobanlık yaparken kağıt kalemi olmadığından taşlara taşlarla yazı
yazarak Osmanlıcayı öğrenir. Çevresindeki insanlar onun bu öğrenme arzusunu, “Hızır ona uykuda ders veriyor” diyerek
tevîl eder. Muhammed Emin, Osmanlıca okuyup yazabilecek hale gelince ilmini
geliştirmek için bir arayışa girer.
Fakat
dönemde Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş sürecinde yeni rejimin dayatmaları birer
birer devreye sokulur. Doğal olarak bu dönemde sosyal hayat büyük inkılaplarla
karşılaşır ve böylece toplumun tüm katmanları köklü değişimlerle karşı karşıya
kalır. Medrese, tekke ve zaviyeler kapatılıp, İslâmî ilimlerin yanında tarikat,
şeyh, derviş mürid gibi ifadeler yasaklanır. Arap harfleri esaslı Osmanlı
alfabesi yasaklanarak latin harflerini esas alan Türk alfabesine geçilmesi
toplumda ve eğitim hayatında büyük bir travmaya sebep olur.
Bu
travmayı yaşayanlardan birisi de Muhammed Emin Er’dir. “Bilgi, hikmet müminin yitik malıdır. Onu nerede bulursa alır. Bilgiye
en layık olan kimse de mümindir” düsturu gereği İslâmî ilimler öğrenmek için
memleketini terk ederek Suriye yollarına düşer. Fakat bu imkânı bulamayınca
önce Adana’ya arkasından İstanbul ve Bursa’ya gider. Yedi yıl süren bu ilmî
seferin ardından nihayet Suriye’ye gitmeye muvaffak olur. Şeyh Ahmed Haznevî’ye
duyduğu muhabbeti kendisine ilim ve tarikat yolunda yeni ufuklar, yeni kapılar
açar. Bu dönemde Molla Ramazan el-Bûtî başta olmak üzere birçok alimden ilim
tahsil ettikten sonra memleketine döner.
Memleketinde
sarf, nahv, mantık, vad’, isti’âre, edebü’l-bahs ve’l münâzara, beyân, meâ’nî,
bedî’, usûlu’d-din, usulu’l-fıkıh ve kelâm ilimlerinin yanında fıkıh, tefsir,
ferâiz, tecvid ilimlerini öğrenir. 25 yaşlarında ilmî yolculuğa çıkan Muhammed
Emin Er hocaefendi, Bitlis’teki Norşîn Medresesi’nden ilmî icazetini alır.
Arkasından
Şeyh Seyda el-Cezerî’den sülûkunu (insanı Hakk’a ulaştıran tavır, amel, ibadet,
fiil, hareket ve davranış) ikmal edip, irşad icazetini alarak halifesi olur.
1961
yılında Gaziantep’e yerleşen Muhammed Emin Er hocaefendi, burada talebe
yetiştirmeye başlar. Fıkıh Enstitüsü’de müderrislik yapmak için Ankara’ya
taşınır.
*
Şeyh
Muhammed Nurullah el-Cezerî’nin teşvikiyle başta Avrupa ülkeleri olmak üzere
Amerika, Kanada, Japonya, Çin, Hindistan, Pakistan, Afganistan, İran, Rusya,
Irak, Suriye, Ürdün, Lübnan, Arabistan, Mısır gibi dünyanın pek çok ülkesine
irşad, tebliğ ve ilim amaçlı seyahatler gerçekleştirir. Ömrü boyunca fahrî
imamlık, vaizlik, tebliğ hizmetleriyle meşgul olur. Muhammed Emin Er
hocaefendi, Arapça olarak İslâmî ilimler üzerine yüzden fazla eser yazar, ancak
bunlardan on tanesi yayımlanır.
13
Ocak 2013 tarihinde rahatsızlanıp hastaneye kaldırılan hocaefendi, 27 Haziran
2013’te Ankara Türkiye Diyanet Vakfı Özel 29 Mayıs Hastanesi’nde “Her nefis ölümü tadacaktır” hükmü
gereği 104 yaşında emaneti teslim etti. İlimle yücelen ve ilmi yücelten asırlık
bir çınar vuslata erdi.
Ömrünü
İslâm’a adayan Muhammed Emin Er hocaefendi, vasiyeti gereği hasretini çektiği
Gaziantep’e getirildi. Burada öğrencisi Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet
Görmez tarafından kıldırılan cenaze namazının ardından tekbirlerle Nuri Mehmet
Paşa Camii avlusuna defnedi.
***
Aradan
9 yıl geçmiş. Bugün Muhammed Emin Er hocaefendinin ahirete irtihalinin 9.
sene-i devriyesi. Onun 14 asır öncesinden devraldığı mirası gelecek nesillere
aktarmak için kurulan “Muhammed Emin ER
İlim Kültür Yardımlaşma Derneği” bir program düzenledi.
Cumartesi
günü Hacı Bayram Camii Konferans Salonu’nda düzenlenen programda Seyda Muhammed
Emin Er hocaefendi hayırla yâd edildi. İbrahim Halil Er moderatörlüğünde gerçekleşen
programa konuşmacı olarak katılan Mehmet Salih Ekinci, Prof. Dr. Hacı Ahmet
Özdemir, Doç. Dr. Ömer Faruk Atan, Mehmet Nezir Gül ve Mehmet Cafer Varol,
hocaefendinin hayatı ve ilmî çalışmalarını bütün yönleriyle anlattı.
Muhammed Emin Er hocaefendiyi bir kez daha rahmetle yâd ediyoruz. Mekanı Cennet, makamı âlî olsun.