İyi ve Kötü
Galiba iyilik ve kötülük insanoğlunun en eski huylarındandır. Mesela pazar günü Diyanet, "İyilik Ödülleri" dağıttı. İyi, örnek, erdemli insanları mükafatlandırdı. Çok isabetli ve hayırlı bir faaliyetti, her yıl tekrarlanmalı. Aynı günün akşamında kötü ruhlular, Ankara'yı kana buladı, canlara kastetti, herkesin canını acıttı. Vefat eden kardeşlerimize Allah'tan rahmet, yaralılara şifa dilerim.
Sanatkarlar, yazarlar, alimler, şairler, muallimler, mürebbiler, mütefekkirler hep iyiliğin peşinden koşmuş, nesillere iyiliği, toplumlara ahlakı ve fazileti anlatmışlardır. İyi insanların dünyada ve ahrette makbul kabul edileceklerini, şerli kişilerin ise hem bu alemde hem de öte dünyada mutlaka cezalandıracaklarını, rezil rüsva olacaklarını anlatagelmişlerdir.
Ağaç diken de var, orman yakan da. Gönül onaran da var cinayet işleyen de. Yetimi koruyan da var, mazluma zulmeden de. Türkiye bu anlamda çok büyük ve başarılı bir imtihan veriyor. Şu anda milyonlarca Suriyeli mazlum Müslüman kardeşimize ilk kucağını açan ülke Türkiye! Batı ülkeleri, İslam dünyası ve diğer ülkeler bu konuda sınıfta kaldı. Rabbimize hamdolsun. İyi ki, bu mübarek, güzel, kutlu ve iyi insanların yaşadığı ülkenin topraklarında yaşıyoruz. İyi ki, merhamet denizimiz yeryüzünü çepeçevre kuşatıyor, şefkat iklimimiz dört bir yanı kucaklıyor. Vaziyetimize şükür!
İyiliklerin peşinden koşan, okuyucularına güzel hisleri telkin eden şairleri unutabilir miyiz? Onlardan biri merhum Hamit Macit Selekler'dir. Şairimizin "İyilik" başlıklı şiiri yeryüzünü cennet kılmak isteyen insanların ruh halini yansıtır. Bu mısralarla iç dünyamızı birazcık yıkayalım: "Kuşlara serperken tanelerimi / Akik yüzük taşımı da atmışım, / Elim boş, kalbimi de kanatmışım / Sana vermek için son eserimi. / Gerçeği açıkça haber verdin mi, / Viran bahçelerine başlıyor kışım; / Bana yalan söyle ki aldanmışım / Benimçin solmayan bahar mevsimi. / Doğruyu söylemek sana yaraşmaz, / Sen mısralarımı aydınlatan yaz, / Nasıl başlamıştık bitiremedik. / Çevreni kaplayan hava iyilik / İyilik, seninçin, sendendir, sensin, / İyilik, duruşun, bakışın, sesinu2026"
Bir başka iyilik şairi Mustafa Necati Karaer'dir. "Bahara Girerken" şiiri bizi özge alemlere alıp götürür: "Nasıl uslanabilirim bu mevsim / Güneşe çıkmışım, gözlerim pul pul, / Eyüp sırtlarında yeniden sevdim / Seni, böyle havalarda İstanbul / Toprağı avuçladım yalınayak / Allah'a çok şükür kalmadı korkum! / Yaşamak, ölürcesine yaşamak, / Başımda deniz, ayaklarımda kum. / Muhacir kuşlar, çılgınca göklere! / Kavuşmak vardır bu işin ucunda; / Toprak kokusu pencere pencere / Yayılıyor ilk sevginin ufkunda."
Basın İlan Kurumu ile Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği (ESKADER) yıllardır birlikte güzel bir faaliyete imza atıyorlar: "Matbuat Dünyasından Sanatkar Çehreler". Bu programla basında emek vermiş, ekmeğini gazetecilikten kazanmış ama aslında sanatkar ruhlu olan veya sanatla uğraşanlar hatırlanıyor. Onların hayatı, eserleri, fikirleri anlatılıyor. Bugün de Cumhuriyet devri Türk şiirinin önemli ismi, Hisar Grubunun güçlü şairi Mustafa Necati Karaer, Basın Müzesi'nde gerçekleşecek panel ile yad edilecek. Saat 14.00'te başlayacak olan ve benim idare edeceğim programda gazeteci, edebiyatçı ağabeyimiz Ahmet Özdemir, Karaer'in hayatını, eserlerini, düşüncelerini anlatacak. Şairimin oğlu Cem Karaer de babasıyla ilgili unutamadığı hatıraları nakledecek. Ben de sanatkarımız hakkında dostlarının ve edebiyat tarihçilerinin duygu ve düşüncelerini dile getireceğim. Programın sonunda Mustafa Necati Karaer'in eserlerinden ve fotoğraflarından meydana gelen sergiyi gezeceğiz. Böylece hak etmediği halde unutulmuş bir şair ve yazarımız bu vesile ile hatırlanmış, rahmetle anılmış olacak. Genç şairlerimizin Karaer'i tanımalarını ne kadar isterdim. İnşallah bu programı bir fırsat bilir, gelip dinlerler.
Mustafa Necati Karaer, şair olarak edebiyatımızda saygın bir yere sahiptir. Yıllar önce Fazıl Hüsnü Dağlarca ile yaptığım bir röportajda bana, "Hisar Grubu'nun en iyi şairi Mustafa Necati Karaer'dir." demişti. Edebiyat tarihçileri de bu fikre iştirak e diyor. Yaşayan Türkçe ile millu00ee kültürle beslenmiş, içyapısı sağlam, duygulu şiirler yazan Karaer, durmuş oturmuş bir dil yapısına sahipti. Şiirde bütünlük fikrine ve ahenge dikkat ediyordu. Hemen her şiirinde dile, şekle, vezin ve ahenge dikkat ediyor, sanat endişesini sürekli olarak üstünde bir gömlek gibi taşıyordu. Millu00ee meselelerde tavrı çok netti. Millet devlet bütünlüğünden yanaydı. Millu00ee vezni mükemmel şekilde kullanıyor, ihtiyaç hissettiğinde serbest tarzda da güzel şiirler yazıyordu. Sözü onun mısralarıyla taçlandıralım: "Ses bulutları ki, gönüllerce gür, / Yeditepe'den evlere dökülür; / Ak şadırvanlarla minarelerle, / Bu sabah da ayaktayım çok şükür."