Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.77
Gram Altın
2967.57
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
13 Nisan 2022

İyi vatandaş

En iyi vatandaş, işine hakkını en çok verendir. İşine hakkını vermek, işini en iyi yapmaktır. Dinde üstünlük takvada, vatandaşlıkta ise işini iyi yapmaktadır. Allah üstünlüğü kendine yakın olmayla ilişkilendirmiş, nitelik derecelendirmesini eyleyiş güzelliğine tabi kılmıştır. İlahi yasalardan ilham alan beşeri yasalar da ‘iyi oluşu’ vatandaşlık hukukuna riayet etmeye ve işini layıkıyla yapmaya bağlamıştır. En azından teorik olarak en üstünler işini mükemmel yapanlar, onların altındakiler gereği kadar yapanlar ve en altta da işini yapmayanlar veya yapamayanlar, savsaklayanlar yer alır. Sistem böyle kurulunca değer veriş de ona göre şekillenir. Gelgelelim ki teorik ile pratik arasındaki uyumsuzluk burada da kendini gösterir ve değerler hiyerarşisi işini iyi yapmaktan iyi bir işe sahip olmaya evrilir ve kriz de tam olarak burada ortaya çıkar.

Evrenden başlayarak en küçük yapı birimine kadar bütün nesnelerin bir sistemi vardır ve bu sistemde her bir öğe kendine ait işlevi yerine getirdiği sürece müzik susmaz, ritim doğayı biteviye armoniyle buluşturur. Böylece en genel anlamda büyük döngü hiçbir kırılma ve kriz yaşamaksızın kendini idame eder, dökülen dokularının yerine yenilerini ekler, ölenlerin yerine dirilerini ikame eder. Doğanın sistemi kusursuzdur. Hiçbir öğe kendisine düşenden fazlasını yaparak hacmini genişletmez, azını yaparak çapını büzüştürmez. Ne güneş olduğundan geç doğmayı düşünür, ne gece tembellik edip kan ter içinde ona yetişmeye çalışır, ne yıldızlar parlaklığından taviz verir ne de dünya yorulup bir müddetliğine durmayı düşünür. Hepsi olması gerektiği kadar ve olması gerektiği biçimde işleyerek bu büyük fabrikanın imalat hatası vermemesi için üzerine düşeni sonuna kadar yapar. Aynı devridaim kusursuz bir kesinlikle bitkiler ve hayvanlar dünyası için de ışıldar. Bu düzeni bozan, onun dişlileri arasına çomak sokan yegane varlık ise insandır.

İçgüdüden kopuk irade, olanı olduğundan çok daha mükemmel hale getirme yetisine sahipken çoğunlukla olanı olduğundan çok daha dramatik hale getirebilmektedir. İnsanın insanı öldürdüğüne şahit olan bir Amerikan yerlisinin şaşkınlıkla söylediği gibi: Etini yemedikleri halde niye öldürürler ki? Etini yemediği halde hemcinslerini öldürmek de tüketemeyeceği halde üretmek de ürettiğini dağıtarak açlığı giderebildiği halde çürümeye bırakmak da bizim şanımızdandır. Biz çalışmadan yemeyi de hak etmeden elde etmeyi de elde ettiğimizi kendimize ve diğerlerine zehir etmeyi de iyi biliriz. Yaptığımız bu. Böyle yaptığımız için başlangıçtan beri bütün hiyerarşilerimiz çarpık. Bütün değer verişlerimiz kusurlu, bütün eyleyişlerimiz sorunlu. Dünyayı çekilmez kılan da dünyanın sonunu getirecek olan da bu ve burası, tam da vatandaşlık hukukunun cılkının çıktığı yerdir.

İşini iyi yapmak büyük insanlık resminin güzelleşmesine katkı vermektir. Bazen bir nokta, bir çizgi, bir gölge resmin tamamını harika bir şahesere dönüştürebilir. Noktadan başlayarak çizgiye dönüşen bütün müdahaleler tablodaki boşluğu doldurmanın, resme derinlik eklemenin ve onu şahesere dönüştürmenin vesilesi olmalıdır. Üstelik en güzel resimler ilk dokunuştan sonuncusuna kadar olması gerekeni olduğu yere ve olduğu gibi yerleştirmekten çıkar. Bu manada işini iyi yapan bir çöp toplayıcısın kötü yapan bir bürokrata, işini iyi yapan alt düzeydeki bir memurun işini yüzüne gözüne bulaştıran bir amire, işini iyi yapan bir çiftçinin bir ağaya, işini iyi yapan bir tüccarın para babasına, işini iyi yapan bir çocuğun ebeveynine, işini iyi yapan bir işçinin en tepedeki yöneticiye üstünlüğü tartışılmazdır ve değer verişin de değerler hiyerarşisinin de buna göre şekillenmesi gerekir. Buna göre şekillenen bir devletin çarklarının bozulması, içeriden yıkılması mümkün değildir. Böylesi bir sistemde herkes üzerine düşeni yaptığı için temsiliyette hiç kimse diğerlerinin sınırlarına girmez, birilerinin bıraktığı boşluğu başkaları doldurmaya kalkmaz, resmin bir tarafındaki koyuluğu diğer taraf şeffaflaştırmaya gayret göstermez, hatta ve hatta hiç kimse resmin üzerine çarpı işareti koymaya, onu bozmaya, tahrip etmeye ve yırtmaya yeltenmez. Bu bir tür, haddini biliştir ki yapmanın ve onarmanın da yıkmanın ve zarar vermenin de başladığı yer burasıdır.

Güneş yakmaya başlarsa rüzgar kasırgaya dönüşür, bulut yağmuru geciktirirse toprak taş kesilir. Görevini yapmamak, kötü yapmak veya kötüye kullanmak başka müdahaleleri ve aşırılıkları getirdiği için toplumların dengesi bozulur. Adalet yukarıdan gelmezse aşağıdaki yukarıya götürmeye çalışır. Sistem eğer işini iyi yapmadığı halde tepedekileri fetişleştirir, çalıp çırptığı halde hırsızları şımartır ve örnek gösterir, hak edene hak ettiğini vermek yerine hak etmeyene hak edenin iki misli değer verirse orada kaostan başka bir gelir elde edilmez. Elde edilen gelir hakça ve adaletle bölüşülmediğinde geriye tek seçenek kalır: Kaos. Kaosu beslemek devletler için kısa süreliğine nefes almak anlamına gelse bile orta ve uzun vadede nefesini boşa tüketmeye, nihayetinde de nefes alamamaya zemin hazırlar. Belki de bütün yerleşik kategorileri bir tarafa bırakarak iyi vatandaş ile kötü vatandaş ayrımını bir kez daha düşünmek, hiyerarşiyi ve değer verişi ona göre belirlemek gerekir, kim bilir?