Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.70
Gram Altın
2439.04
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

28 Ocak 2022

"İyi seyirler"

Program sunucusunun iki kelimelik cümlesi zihnimde iyice yer etmişti.

“İyi seyirler”

“Sayın seyirciler, tadına doyum olmaya görsellerimiz sizi bekliyor. Sakın ayrılmayın, hep bizle kalın.”

Yeni bir yaşam tarzı…

Hayatın yeni trendi…

Düşünmekten çok seyretmek…

Bilmekten çok görünmek…

Meslek sahibi olmaktan çok şöhret sahibi olmak…

Çalışmaktan üretmekten çok kolay para kazanmak…

Emekten çok eğlenmek…

Evlenmekten çok gönül eğlendirmek…

İşte yeni kuşakların yaşam felsefesi, gelecek öngörüsü…

İnsanlığın kültürel tarihine baktığımızda üç aşama ile karşılaşırız:

Sözlü kültür…

Yazılı kültür…

Görsel kültür…

Sohbetten ve okumaktan kopan kuşaklar seyretmeden duramıyor… Aslında toplum olarak seyirci olmaya ikna olduk… Hem de tepkisiz, sessiz ve duyarsız kalarak… Seyretmekle tatmin oluyoruz, teselli oluyoruz… Seyretmede kalmanın bir sorumluluğu yok sanıyoruz…

Seyrediyoruz, soru sormuyoruz… Çünkü her soru bir risktir…

Sadece dinleme ve izleme modunda kalanların zamanla ne iddiası, ne ideali, ne de iradesi kalmıyor…

Bir izleyen olarak kaldıkça hayatta iz ve eseriniz de olmuyor…

Tek bildiği, becerisi, hüneri, görevi seyretmek olandan ne beklenir?

Seyretmekle yetinen üretemez… Hele hele çözüm hiç üretemez…

Sadece mazeret üretir…

Seyirci kalanların bahanesi, mazereti çoktur… Mahareti, marifeti maalesef yoktur…

Sıcak koltuklarda, konforlu yaşamın kollarında istifini bozmadan seyretmenin hazzını sonuna kadar yaşarlar… Sorumluluk bilinci köreldikçe seyirci kalmakla yetiniyoruz… Seyretmenin tiryakisi oldukça duyarsızlaştık… Kanıksadık… Sıradanlaşıyoruz… Etkilenmiyoruz… Dokunmuyor…

Sonuçta hayata ve hakikate de seyirci kalıyoruz.

Dünya kötülük yapanlardan daha ziyade, seyirci kalıp hiçbir şey yapmayanlar yüzünden yaşanmaz hale geldi…

Batılı bir düşünürün dediği gibi:

“Kötülüğün zaferi için iyilerin hiçbir şey yapmaması yeterlidir.”

Ey acıya seyirci kalanlar…

Ey yanlışa alkış tutanlar…

Etliye, sütlüye karışmayanlar…

Fincancı katırlarını ürkütmeyenler…

Sessizliği tercih eden seyirci takımı siz de suçlusunuz…

Haksızlığa, hadsizliğe, hayasızlığa “hayır!” diyemeyenler, sizde de hayır yok demektir…

Fahşaya, fesada, fitneye, fütursuzluğa fırsat verenler, kötülerden farkınız var mıdır acaba?

İnsanlığın maruz kaldığı trajediye, jakobenliğe, jenoside, zorbalığa duyarsız duranlar, bir duruşunuz olmayacak mı?

Biz seyirci kalmaya devam ettikçe, sömürgecilerin işini kolaylaştırmış olmuyor muyuz?

İmamı Şafi’nin buyurduğu gibi: “Kendimizi hak ile meşgul etmezsek batıl bizi işgal eder.”

Evet, düşünmeyen zihinlerin işgalcisi çoktur…

Dizi izlemekle diriliş gerçekleşmiyor…

Velev ki izlenen ‘Diriliş’ dizisi de olsa… Yeni bir ruh olmadıkça olmuyor…

Maç müsabakası seyrederek beden eğitimi yapmış olmuyoruz…

Evet, seyirci kalmaktan, sefere çıkmaya ne zaman karar vereceğiz…

Sahaya ne vakit ineceğiz?..

Figüran olmaktan çıkıp, aktör olmaya niyetlendik mi?

Oyuna gelmekten, oyun kurucu olmaya yol almalıyız…

Seyr-u sülukumuz sadece seyirci kalmakla sonuçlanmasın…

Salon Müslümanlığından, saha Müslümanlığına hicret vakti…

İman, vicdan, mizan bunu gerektiriyor…

Aklı boş…Kalbi boş…Vakti boş olanlardan olamayız…

Ekranlara, vitrinlere kendimizi terk ederek sorumluluktan kaçamayız…

Seyrettiklerimizin jürisi olduk, bilirkişisi olduk, yorumcusu olduk… Not verdik… Puan verdik… Tasnif ettik… Tenkit ettik…

Peki değer üretebildik mi? İnsanlığa katkı sağlayabildik mi? Mazlumların göz yaşını silebildik mi? Yoksulların başını okşayabildik mi?

Dua alabildik mi?

Hep seyirci kalmak, sanıyorum yeni savrulmaların yeni versiyonu olsa gerek…

Keşke, biraz “seyretmeme” perhizimiz olsa… İyi gelir…