İyi ki varsın Eren!..
İyi insanlar hep
önden giderler. Arkada kalanlara gözyaşı dökmek düşer. Bizim kaderimiz ağlamak,
hem de her gün. Onlar bir günde cennete uçtular. Bize yasını tutmak kaldı. Hiçbir
yas yanan canı teselli etmiyor. Can yandığıyla kalıyor. Ama yine de bu kadim
toprakların en büyük erdemlerinden biri olan sabır bir yaralı kuş olarak gelip
konuyor yüreğimize. Sonra da acıya sabredip o yürek dağlayan söz düşüyor
avuçlara:
“Vatan sağ olsun!”
Bu coğrafyanın her
karış toprağı acıyla yoğrulmuştur. Hep hüzünler birikmiştir sadağımızda.
Kaderimiz bu olmasa da kabullenmek düşüyor payımıza. Ancak kabullenmek teslim
olmak değildir. Bizler bir ölsek de bin diriliriz. Çünkü biz acımızı göğsümüzün
sol yanında bir nişan olarak taşırız.
Her ne kadar bu
acıyı biliyor olsak da yenileri yine yüreğimizi yakıyor. Yine böyle acılardan
birini 11 Ağustos 2017 günü Cuma Namazı sonrasında Trabzon’un Maçka ilçesinde
yaşadık. Daha 15 yaşında olan Eren Bülbül ile Jandarma Kıdemli Başçavuş Ferhat
Gedik’in teröristlerin saldırısı sonucu şehit olmaları tüm ülkenin yüreğini
dağladı.
Vücuduna isabet
eden 41 kurşun ile şehit olan Jandarma Kıdemli Başcavuş Ferhat Gedik "Ağlayan analar, babalar değil; gülen
bebeler olsun istiyorum." demiş olsa da kendi yavrularının ağlamasına
engel olamadı. Acı bir şekilde yüreklerimizi yine yaktı.
Şehit Eren
Bülbül’ün annesinin “Çocuğumun şehit
olmasıyla gurur duyuyorum ama acısını yenemiyorum.” deyişi hala kulaklarımızda
çınlıyor. Evladının mertebelerin en yükseğine erişmiş olduğunu bilmiş olsa bile
yüreğindeki acıyı dindiremiyor. Bununla beraber Eren’in şehit olmadan kısa bir
zaman önce sosyal medyadan paylaştığı “Biride çıkıp demiyoki Eren iyiki varsın
:(“ sözü ise hepimizi yakıp kavurdu. Rabbim şehadetlerini kabul buyursun.
***
Bu coğrafyada
acılar yüreğimizi dağlarken şehitlerimizin aziz hatıralarını her daim canlı
tutmak ve bir nebze de olsa ahde vefa gösterebilmek en büyük erdemlerdendir.
Acıyı unutanlar en büyük bedbahtlardır. Ezelden ebede süregelen bir sürgünün
üzgün yolcularıyız. Bu yolculuğumuzda önden gidenler için içimizden çıkıp bir
şeyler yapabilenlere teşekkür etmek düşer payımıza.
Şehit Eren Bülbül
ve Ferhat Gedik’in hayatlarını “Kesişme:
İyi ki Varsın Eren” filmiyle
en duru şekilde bize sunan TRT ve Dijital Sanatlar’a teşekkür ediyoruz. Filmin
Eren’in doğum gününde vizyona girmiş olması ise Şehidimize en güzel doğum günü
hediyesi olmuş. Filmi ailemle birlikte izlerken ne kadar bahtiyar bir millet
olduğumuzu bir kez daha anladım.
Baştan sona bu
toprağın, bu coğrafyanın gerçekliğini ve hakikatini en samimi ve yalın bir
dille gözler önüne seren bizden bir film olmuş. Amatör ruhla profesyonel bir
oyunculuk sergilenerek yüreğimize dokunan film, gerçek mekânlarda çekilmiş
olması yüreğimizi sızlatmakla birlikte vefanın da en güzel örnekliğini gözler
önüne sermiştir.
Film, çok abartıya
kaçmadan belgesel tadında, vermesi gerektiğini veren ve bizi kendine çeken
tarzda olmuş. Sahnelerdeki samimiyet bizi içine alıyor ve hepimize kendimizi
birer Eren, birer Ferhat olduğumuzu hissettiriyor. Şehitlerimizin ve ailesinin
ruhunu sızlatmadan verdiği mesajlarla yerinde bir film olmuş.
Vefa adına en
güzel sahnelerden birisi ise Şehit Fethi Sekin ile Eren’in kısa diyalogunun
olduğu sahneydi. Bu coğrafyanın insanının gönlüne girmenin hiç de zor
olmadığını anlamak için bu tür filmlerin sayısının artması gerekiyor.
Bilmem kaç milyon dolarlık
bütçelerle bu toprakların kültüründen yoksun bir şekilde ve bel altı sözüm ona
esprilerle köpürtülen filmler yerine bizim olan, bize ait olan filmlerin
çekilmesi gerektiğini bu filmi izlerken bir kez daha anlıyor insan. Yönetmen
arkadaşların, bu kadim topraklarda konu bulmakta zorlanmayacaklarına eminim.
Her karış toprağında ayrı bir acı, hüzün bulabileceğiniz gibi mutluluk ve
komedi de bulmanız mümkündür. Bizden olanlara sahip çıktığımız müddetçe ‘Biz’ olarak kalabiliriz.
Bizi anlatan
filmlerin sayısının artması umuduyla;
İyi ki varsın
Fethi Sekin!
İyi ki varsın
Ferhat Gedik!
İyi ki varsın Eren
Bülbül!