İyi ki Dergiler Var: Erzurum'da Hüma Var
Hüma Dergisi Erzurum’da dört yıldır çıkıyor. Derginin ilk sayısını aldıktan sonra diğer sayıları bana bir türlü gelmedi. Ben de gitmedim peşinden. Gitmeliydim. Derginin son sayısına Giresun’da ulaştım. TYB Erzurum Şube başkanı Hanefi İspirli Bey bana verdi.
Şarkta
edebiyat yapmak, edebiyat dergisi çıkarmak çok zor. Bunu bizzat tecrübe
edenlerdenim. Anadolu’daki dergilerin İstanbul dergileri gibi ulaşım ağı da ekonomik
ağı da sınırlı. PTT gibi devletin lojistik kuruluşları bu dergilere sahip
çıkmalı.
Hüma kuşu
yüksekten uçarmış. Dergi, niye bu ismi almış, merak edenler için derginin
sahibi daha doğrusu emektarı şair-yazar Hanefi İspirli beyi aradım. Erzurum
Yöresine ait bir türkü olan Hüma Kuşu türküsünden ilham aldıklarını söylediydi.
Türkünün de ötesinde Türk, İran ve Arap mitolojisinde “Başına devlet kuşu
kondu” tabirine ilham veren efsanevi kuşun adı. Devlet ve saadet kuşu. Buradaki
“devlet” kelimesinin yönetim anlamında değil zenginlik anlamında olduğunu
bilmek lazım. Araplar, bu kuşa Anka; İranlılar Simurg; Türkler ise Hüma ismini
vermişlerdir.
Hüma türküsü Erzurum yöresine ait. Bu türkünün hikâyesi çok hazin. Maalesef efsanevi Hüma kuşu kadar saadet ve mutluluk getiren bir hikâye değil. Erzurum’da seferberlik vakti... Okuyan, okumayan; genç yaşlı herkes askere çağrılmıştır. Türkü,Erzurum’un Ilıca nahiyesine bağlı Tikkir (Çiğdemli) köyünde birbirine âşık olan Mustafa ve Gülbahar’ın dillere destan aşklarını anlatır. Bu gençlerin evlenmesine izin verilir. Ama kısa bir süre sonra seferberlik vakti nedeniyle Mustafa askere alınır. Gülbahar, günlerce, haftalarca, aylarca hatta yıllarca yavuklusunu bekler, durur. Her sabah bahçeye çıktığında Mustafa’nın ondan ayrıldığı yola uzun uzun bakar, gözünde yaş kalmaz. Bunu gören kayınpeder yani Mustafa’nın babası yanık bir türkü tutturur.
Hüma kuşu yükseklerden seslenir
Yâr koynunda bir çift suna beslenir..
Hüma kuşunun efsanesi, Hüma türküsünün hikâyesinden sonra şimdi de Hüma
dergisinin çıkış macerası…
Yerelden evrensele ne söylenebilir sorularına cevap arayışıdır Hüma.
Gençlerin sesi, genç dimağların nefesidir Hüma. Edebiyat ustalarını gençlerle
buluşturma mekânıdır Hüma. Dijital ortam yok olabilir ama kâğıdın yok olmayacağı
bir dünya tasavvurudur Hüma. Böyle bir tema üzerinde yola çıktıklarını söylüyor
derginin sahibi Hanefi İspirli.
Dergide editör olarak görev yapan kıymetli dostumuz şair-yazar İsmail
Bingöl ile dergi için yaptığımız bir söyleşide şu ilginç cevapla karşılaştık.
İsmail Bingöl, dergi için Hüma kuşuna gönderme yaparak, “Amacımız Hüma
olamamış, başına daha devlet kuşu konmamış genç kalemlere bir yol açmaktır”
dediydi. Derginin yazı işleri müdürü eğitimci-yazar Yusuf Kotan da Hüma gibi
yakın zaman önce Erzurum’dan Sakarya’ya göçtü. Hatta ülke sınırlarının ötesine
de uğradı. Suriye Azez topraklarında hocalık vazifesini icra etti. Dergide
hizmetleri büyük oldu. Uzak da olsa dergiye hizmeti devam ediyor.
Hüma dergisinin yayın kurulunda rahmetli şair -yazar aynı zamanda
eğitimci Reşat Coşkun’un da ismini gördüm. Dergi hakkında belki ona da birkaç
sorum olacaktı. Geç kaldım, geç kaldık. Bizden önce gidenlere selam olsun, ruhu
şad olsun. Hüma dergisi yayın kurulunun sekizinci sayıda onun edebi hayatından
bahsedeceğini duydum.
Derginin mutfağında tanıdık bir isim daha vardı. Şair-yazar aynı
zamanda akademisyen Ömer Özden Bey de hem TYB Erzurum yönetiminde hem de
derginin yayın kurulunda bu kutsi vazifeye destek veriyor. Hüma kuşunun bir
isminin de Tuğrul olduğunu Ömer Hocadan, Batı'daki isminin de Foneks olduğunu
İsmail Bingöl Bey’den öğrendiydik. Sözlü kültürü yaşatmak lazım. Ömer Özden
Hoca, dergi hakkında şu bilgileri de aktardı, “Amacımız bu dergiyle Erzurum’a
edebiyat anlamında bir talih getirir. Dergide Erzurum değerlerine mesela
Nurettin Topçu’ya yer verdik. Son sayıyı tamamıyla gençlere ayırdık. Gençler,
her sayıda bir ağabey yazarla röportaj yapıyor. İsmail Bingöl, Hanefi İspirli,
Ömer Özden ile yapılan röportajlar; edebiyat alnında gençlere yeni mecralar
açıyor. Yine Türk edebiyatına katkıda bulunmuş Erzurumlu yazar ve şairlere yer veriyoruz
bu dergide” dediydi.
Derginin bu sayısında gençlere yer vermekle birlikte gençlere örnek
olacak bir makale de okudum. Şair ve yazar Tacettin Şimşek’in “Sanatçının
Çocukluğu” doyurucu bir yazıydı. Üstadın kalemine bereket diyorum.
Dergiden bir bölümü teberrüken de olsa buraya alıyorum. Genç şair
Cengizhan Genç’in Sırça isimli şiirinden:
Bir eski bahçede bütün heybetiyle
Bir çiçek açardı,
Yapraklarında ıtırlı kokular,
Gövdesinde mutluluk saçılırdı,
rayihalar
Şimdi bir derviş gelip çiçeği
kökünden
Bir derviş gelip kurt postu bile
giyinmeden…