İyi insanlara çıksın yolunuz
İnsanın içi umutlar mezarlığı, yaşarken gerçekleştirmek istediklerinin hayallerini kurar. Ancak birçoğu bir hayalden öteye geçemez. Gerçekleştiremediklerini de içine atar insan. İçinde büyütür umutlarını. Lakin bir doğuma gebe umutlar bir türlü doğmak bilmez ve dünyada büyümek yerine içinde büyür insanın. Bu sebeple hep bir umut arayışı ile geçer ömrü insanın.
Umutsuz da olmaz
diyebilirsiniz. Bu sözünüze katılmakla birlikte insanın umutlarını gerçekleştirmesi
için kendisine bahşedilen iradesine bakması gerekir. Bir bakıma gücü nispetinde
umutlara niyet etmelidir. Gücünün üstünde talepte bulunmak kişinin kendisine en
büyük zulmü olur.
Allah bile kuluna
güç yetirebileceğinden fazlasını yüklemezken insanın kendine karşı bu kadar
zalim olmasının hiçbir haklı tarafı yoktur. Mesele odur ki, insan nasıl ise
umudu da duası da öyle olmalıdır. Olduğundan farklı olmayı istemenin umudu da
duası da ağır gelir ve yük olur insana. İstekler ile gerçekler arasındaki
köprüyü sağlam inşa etmek gerekir. Aksi takdirde hep bir umutlar mezarlığı olur
yüreği insanın. Hâsılı, insan ne ise o çıkar karşısına.
Hepimiz
hayatımızda iyilerle karşılaşmak ve kötülerden uzak olmak isteriz. Sözlerimiz
hep iyiliği tavsiye eder ve iyi olmanın felsefesi üzerine sloganlar üretiriz.
Akıl da kalp de bu anlamda iyinin yanında olmanın gerekliliğini fısıldar
insanın ruhuna. Ancak sözlere hayat bulduracak temel olgu eylemdir ve eylemler
irademizin ürünüdür. Yani iyi olmayı istemek yetmez, iyi olmak da gerekir. Bu da
iradenin tezahürüdür. İyilik de kötülük de nihayetinde iradenin takdiridir.
Akıl ve kalbe
vücut bulduran nihai varlık iradedir. Bir bakıma aklın ve kalbin elbisesi
iradedir. Ki insan da iradesi neticesinde eylemlerinden sorumludur. Sorumluluk
hissi eylemlerin daha dikkatli gerçekleştirilmesi gerekliliğini ortaya
koymaktadır. Eylem, iradenin tezahürüdür. Eylemlerimiz neticesinde hayatımız
şekillenir.
***
En hızlı kabul
olunacak duanın, birinin başkası için ettiği dua olduğunu bildirir Peygamber
Efendimiz. Bu sebepledir ki sevdiğimiz kimseler için dualar ederiz ve dua
bekleriz. Bu dualarımızdan biri de “Rabbim, gittiğiniz yolları iyilere
çıkarsın.” duasıdır. Ne güzel duadır. Gittiğiniz bütün yollar iyilere,
iyiliklere çıksın.
Lakin burada
iyilerle karşılaşmak isterken biz ne kadar iyiyiz sorusu insanın aklına
takılıyor. İyiliği isterken kendimizin ne kadar iyi olduğunu veya bu iyiliğe
hazır olup olmadığımızı sorguluyor muyuz? Belki de bu soru üzerinden
gitmeliyiz. İyiliği istemek dile kolaydır, lakin iyi olmak eylem gerektiren bir
durumdur ve bu eylemi gösterebiliyor muyuz? İyiliği isterken içi boş bir umudun
peşinde mi koşuyoruz, yoksa gerçekten iyi olmak için mi iyiliği istiyoruz?
Konuyu sorulara boğdurmadan kendimize dönelim.
Sen iyi olursan,
karşına da iyiler çıkacaktır. Senin kumaşın beyazsa kumaşı siyah olanlar senin
beyaz kumaşında kendini hemen belli edecek ve onları hayatından ayıklayıp
çıkarmak pirincin içindeki taşları görmek kadar kolay olacaktır. Kimin dostluk,
kimin menfaat, kimin iyilik, kimin de kötülük için hayatına girdiğini pek âlâ
fark edeceksin. Bunun için önce kendi kumaşına bakman gerekiyor. Senin kumaşın
siyahsa duanın beyaz olması içindeki umut mezarlığının genişlemesinden başka
bir işe yaramaz.
İyilik isteyen
önce kendine baksın, derler. Beklentiler içerisinde olarak umut etmek güzeldir,
lakin binanın temeli sağlam değilse en küçük sarsıntıda dahi yıkılması
kaçınılmazdır. Bu sebeple aklımızı ve kalbimizi her dem temiz tutmalıyız ve
iyilik yolu üzere olmalıyız. Yolumuz iyilik olursa, işte o vakit gittiğimiz
yollar da iyilere ve iyiliklere çıkar.
Unutmayın ki,
yolun iyisi nihayetinde cennete çıkar. Gittiğiniz bütün yollar hakikat yolu
ise, yolda olanlara, yol üzere olanlara, yolu iyiliğe çıkanlara, yol üzerinde
iyilere denk gelenlere, yol üzerindeki iyilere selam olsun... Yolun sahibine
hamd olsun.
“Rabbimiz! Bize dünyada da
iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateşin azabından koru.” (Bakara Suresi, 201. Ayet)