İyi insan olmak neden yetmiyor?
Gündelik hayatımızda karşılaştığımız o kadar enteresan olaylar oluyor ki, şaşırıp kalıyoruz. Gördüklerimiz karşısında kimi zaman küçük dilimizi yutuyor, duyduklarımız karşısında bazen çaresiz kalıyor, yaşanan olaylar örgüsünü gördükçe nutkumuzun tutulduğu oluyor. Bazı öyle anlar oluyor ki dönüp kendimizi sorguluyor, en masum kişi olmamıza rağmen kendimizden şüphe duymaya başlıyoruz.
En suçsuz, en günahsız kişi olduğumuz
zamanlarda bile, bir de bakıyorsunuz ki hedef tahtasına oturtulmuşuz. İşlenen
tüm olayların faili bizmişiz gibi tüm oklar 12’den bizi vuruyor. Tabiri caizse
en son dayak yemesi gereken kişi olmamıza gerekirken bir de bakıyorsunuz ki ilk
dayak yiyen kişi olarak kendimizi buluyoruz.
Temas ettiğimiz her olay ve tüm
yaşanmışlıklarımız bizi şu sonuca götürüyor; Şaşkınlıklarımız, hayretlerimiz,
karşılaştığımız tuhaflıklar, entrikalar, dolambaçlı yollar, alengirli işler
bize insan olmanın yeterli bir kıstas olmadığı gösteriyor.
Ve geç de olsa, güç de olsa anlıyoruz
ki insan olmak kâr etmiyor. İnsan olmaktan
öte iyi insan olmak gerekiyor. Birey olmaktan öte ahlâklı birey, kişi
olmaktan öte faydalı kişi olmak…
Etrafımıza dönüp baktığımızda tüm
yaşananlar sonucu edindiğimiz şaşkınlıklarımızın, hayretlerimizin asıl
müsebbibi insan veya insanlar. Şapkayı önümüze koyup düşündükçe, bir muhasebe
yaptığımızda, insan olmaktan öte, iyi ve faydalı bir insan olmanın zorunluluğu
ortaya çıkıyor. Bu bizim için de geçerli; başkalarına faydalı olmalı, iyi şeyler
göstermeli, rol model olmaya büyük bir çaba göstermeliyiz.
Olaylara “Kötülük yok eder, iyilik
çoğaltır” gibi bir bakış açısı ile bakmalıyız. Kötülükleri yaşatmamalı;
iyiliklerin hayat bulmasına ve daha uzun ömürlü olmasına özen göstermeliyiz.
Kötülük bizi yok eder, toplumu böler, insanları birbirlerinden uzaklaştırır;
insanlara yaşama hakkı tanımaz. İyilik ise tam tersidir. Hayat verir, nefes
aldırır, yaşatır. Kötü insan olmak belki de en kolayı, maharet iyi insan
olabilmede... Eline silah alıp bir insanı vurmak kolay; vurulmuş bir insanı
iyileştirmek zordur. Bir insanı evsiz yurtsuz bırakmak çok kolay; ama yeri
yurdu olmayan birine kol kanat germek ona başını sokacağı bir ev temin etmek
daha zordur. Birinin parasına el koymak, onu parasız bırakmak kolay; zor olan,
paraya ihtiyacı olan parasız birinin eline para tutuşturmaktır. Zordur kendinden,
kendi olan değerlerdenvazgeçmek.
Yalnız farkında değil insanoğlu; kötü
bir işin kolaylığında acı, elem, üzüntü, keder, kaygı, stres, pişmanlık; iyi
ama zor işlerin içinde ise ferahlık, mutluluk, sevgi, kardeşlik, büyüme,
gelişme, tebessüm, huzur vardır. İyi insan olmak belki çok zahmetli; yalnız
işin sonunda sıkıntısı ve zahmeti ölçüsünde rahatlık, keyif ve huzur vardır.
Kötü insan olmak anlamsız, iyi insan
olmak anlamlıdır. Sahi neden kötüyü, kötülüğü tercih eder ki insanoğlu? İyi
insan olmak var iken, iradesini kötüden yana kullanan insanların varlığı hâla
toplumda devam ediyorsa iyiler mi yeterli ölçüde iyi değil, kötüler mi
kötülüğün hakkını veriyorlar?
Toplumdaki algı neden yanlış
ilerliyor? Kötü insanlara kötü, iyi insanlara iyi davranmamız gerektiği yönünde
telkinlerle karşılaşıyoruz? Bize kötü davranan insanlara neden iyi
davranamıyoruz? Asıl maharet iyi insan
olmak da değilmiş öyleyse… Bize kötülük yapan insanlara karşı iyi insan
olabilmekte imiş…
Toplum olarak hepimizin iyi insanlara ihtiyacımız
var. Sayılarını çoğaltmalıyız iyilerin ve tüm iyiliklerin. Her ne olursa olsun
elinden iyilik meşalesini bırakmayan insanların varlığıdır bizi
heyecanlandıran, umutlandıran.
Birgün ülke olarak kurtulacaksak, işte
etrafımızdaki insanların sayesinde değil, iyi insanların da sayesinde de değil,
kötülüğe karşı tüm içtenliği ile iyilik duygularını kaybetmeyen insanlar
sayesinde olacak.
Ben bugün bir iyilik yaptım; bu yazım
ile farkındalık oluşturmaya çalıştım. Ya sen?