İttihat Terakki
Son yıllarda Türkiye'mizdeki güzel gelişmelerden biri de tarihimize ciddi olarak merak sarmamız, geçmişimizi araştırmamız ve bu konuda yazılan eserleri okumamızdır. Bu, bir bakıma kendimizi sorgulama, peşin hükümlerle muhasebedir. Uzun yıllar okullarımızda uyduruk tarih kitapları okutuldu. O saçma sapan kitaplara göre mazimiz kötü, tarihimiz utanç levhalarıyla dolu, ecdadımızın ise neredeyse her zaman eli kanlıydı. Halbuki biz muhteşem bir medeniyeti kurmuştuk. Sadece insan sevgisi değil, hayvanlara olan şefkati de insanlığa göstermiştik. Zarif yapılarda kuş evlerimiz, yoksullar için çarşı pazarda sadaka taşlarımız vardı. Ama gelin görün ki birileri o muhteşem ve parlak Osmanlı'yı bir kalemde siliyor, yerine asılsız bilgilerle beyinleri yıkıyordu. Şimdi şükürler olsun tarihi merak eden ve araştıran toplumumuz var.
Bir çok yayıncının Babıali'yi terk etmek zorunda kaldığı ve yayın dünyasının hüzünlü olduğu bir dönemde bir ümit ışığı gibi Cağaloğlu'nda doğan Akıl Fikir Yayınları, Ziya Şakir'in bütün eserlerini yayınlamaya devam ediyor. Yayınevi şimdi de müellifin en kıymetli ve hacimli eseri olan İttihat ve Terakki kitabını meraklılarına, tarihçilere ve ilim dünyasına sundu. Üç cilt halinde yayımlanan kitabın adı şöyle: İttihat ve Terakki I Nasıl Doğdu?, İttihat ve Terakki II Nasıl Yaşadı?, İttihat ve Terakki III Nasıl Öldü?
Ne diyordu gazeteci, araştırmacı ve tarihçimiz Ziya Şakir: "Yakın tarihimizin en mühim, en canlı, aynı zamanda da en feci devri, hiç şüphesiz İttihat ve Terakki devridir. Fakat içinde yaşamış ve muhtelif safhalarına şahit olmuş olmanıza bakarak yakından tanıdığınızı zannettiğiniz bu devrin içyüzünü tamamen bilmediğimizi söylersek hiç şaşmayınızu2026"
Ziya Şakir'in kitaplarının büyük bir kısmı geçmişte yayımlandı. Farklı yayınevleri, bu eserleri parça parça kültür hayatımıza kazandırdı. Ziya Şakir'in bütün eserlerini peyderpey yayınlayan Akıl Fikir Yayınları'nın yöneticileri, müellifin bütün kitaplarını bir dizi halinde yayınlayacaklarını, külliyatı ilim ve kültür hayatına kazandıracaklarını ifade ediyorlar. Ki bu sözler, bana göre son zamanların bir müjdesi sayılmalı. Velut yazar Ziya Şakir'in toplam 284 eseri bulunuyor. Yayınevi şimdiye kadar 33'ünü yayımladı.
Kemal Tahir, "Tarih'i, Roman'da kullanmakla, Tarihi romanlaştırmak başka şeylerdir. Bizde Turhan Tan vardı, Ziya Şakir vardır. Feridun Fazıl var." diyor. Devlet Ana yazarı doğru söylüyor. Bunlara Ahmet Refik, Reşat Ekrem Koçu, Refi Cevat Ulunay ve Abdullah Ziya Kozanoğlu'nu da ilave edebiliriz.
Ülkemizde "tarihi sevdiren yazar"lar arasında katacağımız bir çok romancı daha var şüphesiz. Bu rehber yazarlardan sayılan Ziya Şakir, bir öncülük görevi yapmıştır. Yazarımızın İttihat ve Terakki eserini tamamlayan diğer kitapları arasında şunlar da var: Sultan Hamid'in Son Günleri, Mahmud Şevket Paşa, Yakın Tarihin Üç Büyük Adamı Talat Enver Cemal Paşalar, Hürriyet ve İtilaf, Meçhul Asker, Meçhul Asker Edirne Muhasarası. Kitabın başında değerli tarihçilerimizden Prof. Dr. Ali Birinci'nin "Ziya Şakir'in Tarihçiliğimize Katkıları" başlıklı dikkat çekici bir makalesi okunuyor. Ali Birinci şöyle diyor:
"Yaşadığı devre dair Ziya Şakir kadar çok yazı yazmış, ikinci bir kalem bulmak mümkün görünmemektedir. Hem kendi hatıralarını ve hem de bu devri yaşayanların ilgilerini derleyip neşreden Ziya Şakir'in kaybolmaktan kurtardığı bilgilerin bir külliyat olarak neşredilmesinin yakın tarihimize büyük bir katkı olduğu açıktır. Bu bakımdan Ziya Şakir'in yakın tarihimize katkılarını hakkı henüz teslim edilmiş değildir."
Ziya Şakir'le ilgili kıymetli araştırma yazıları bulunan bilim adamlarından birisi de Yavuz Selim Karakışla'dır. Ben akademisyenlerin bilhassa üniversitelerin tarih ve edebiyat bölümü hocalarının öğrencilerine tez olarak, Ziya Şakir'in hayatını ve eserlerini vereceklerine inanıyorum. Aslında Ziya Şakir gibi değerler günışığına çıktıkça yakın ve uzak tarihimiz de aydınlanıyor, bir bakıma hepimiz, ülkemiz kazanıyor.
Hiçbir gerçek gizli kalmamalı, hiçbir hakikatin üstü örtülmemeli. Son yıllarda bu anlamda kıymetli eserler neşrediliyor, televizyon ve radyolarımızda kaliteli programlar yayımlanıyor. Ömrünü ilmu00ee ve tarihu00ee araştırmalara hasreten mümtaz ilim adamları ve tarihçiler fikirlerini cesaretle açıklıyorlar. Ben bu dönemi bir 'bilgilenme ve aydınlanma çağı' olarak görüyorum. Artık sempati ve antipatilerin dışında sadece gerçeği arayan ve öğrenmek isteyen tarihsever büyük bir kitle mevcut. Dolayısıyla yayıncılarımıza da görev düşüyor. Gazete tefrikalarında kalmış çalışmaları da kitaplaştırmalılar. Bu vadide Akıl Fikir Yayınları örnek oluyor, öncülük yapıyor, tarihimizi aralıyor, aydınlatıyor. Darısı diğer yayınevlerin başına!