Dolar (USD)
32.31
Euro (EUR)
34.92
Gram Altın
2292.39
BIST 100
9051.74
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

02 Ocak 2014

İttifaklar Çözülürken

17 Aralıkta başlayan süreç gerilimini sürdürerek devam etmektedir. Sürecin, ilgili tarafların aralarında varacakları bir anlaşma ile sonuçlanması ihtimal dahilinde gözükmediği gibi ayrıca çatışma öncesi eski hale dönülmesinin imkanı da bulunmamaktadır. Belirli bir süredir çatırdama emareleri gösteren ittifak ilişkisi, son operasyonlarla iyice çözülmüş kelimenin tam anlamı ile çatışmaya dönüşmüştür. Çatışma sürecinin son halkası ile belirli bir süredir stabil düzeyde seyreden devlet mekanizması, büyük ölçüde üzerine oturduğu hükümet-cemaat ittifakının çözülmesi ile krize dönüşmüştür. Kriz, stabil durumun sağladığı görece konforu dağıtırken aynı zamanda devletin bu ittifak temelinde nasıl yapılandığını da kamuoyunun önüne sermiş oldu.

'Usul Esasa Mukaddemdir'

Yolsuzluk ve paralel devlet söylemleri karşıtlığında karşımıza çıkan durum ile ilgili dikkat edilmesi ve önümüzdeki süreçte akılda tutulması gereken, içeriğe ilişkin yürütülen amansız bir mücadelede metodolojinin hayati derecedeki önemidir. Yani eskilerin tabiri ile 'usul esasa mukaddemdir'. İçeriğe ilişkin meşru ve haklı itirazlar yine meşru ve haklı bir usule yaslanmıyorsa yaşananlar bizi sistemik düzenlemeye değil aktörlerin değiştiği ama statükonun devam ettiği bir yapı ile karşı karşıya bırakmaktadır. Askeri vesayetin tasfiye edilmesinde, Gezi Parkı olaylarında ve bugün yolsuzluk operasyonlarında dile getirilen adalet talebi, herkesçe kabul edilmiş hukuki prosedürlere yaslanmıyorsa kamuoyu vicdanını rahatsız etmekte ve başka amaçların gözetildiği algısını yaratmaktadır. Aynı zamanda esaslı bir dönüşümün gerçekleşme imkanını zedelemekte ve en azından toplumun belirli kesimleri için eylemi meşruiyetsiz kılmaktadır.

Bugün Ak Parti zannettiğinden çok fazla kesimi temsil etmektedir. Türkiye'nin sosyal ve siyasal dönüşümünün ardından, verili hali ve ufku ile CHP ve MHP'nin bir seçenek olarak belirmesi düşük bir ihtimal olarak gözükmektedir. Cemaatin Türkiye ufkunda ise anlaşılan böyle bir seçeneğin işlevsel olduğuna ilişkin kanaat mevcut. Sosyal, siyasal ve ekonomik çıtanın yükseldiği bir vasatta iç ve dış konjonktürdeki önemli gelişmelerin ortasında dile gelen yolsuzluk söylemi siyasal sistemi dizayn etmeye dönük mühendislik girişimine dönüşmekte ve görünen o ki bumerang gibi iddia sahiplerinin kendisine dönmektedir.

Rahmet Tokadı Olmasın Sakın?

Özellikle son iki yıldır düşük yoğunluklu gerilim dershaneler tartışması ile iyice alevlendi ve son operasyonlarla çatışmaya dönüştü. Son operasyonla Cemaat, doğrudan kendi varlığını mevcut Hükümet'in gidişine bağlayarak büyük bir risk almıştır. Bu risk ile elde edilecekler karşısında ödenecek bedelin yüksek olacağı ortadadır. Bilindiği gibi ticaret hayatında çoğu insan elindeki sermaye ile değil sahip olduğu itibar ile iş görmektedir. Bu itibarları zedelendiğinde ellerindeki para ile de iş göremez hale gelirler. Cemaat kendi menfaatlerini koruma pahasına verdiği amansız mücadelede deyim yerindeyse evini ateşe vermiş, toplumsal meşruiyetine büyük halel getirmiştir. Toplumsal meşruiyet ile iç ve dış güç odaklar arsındaki ayrışma sürecinde tercihini doğrudan doğruya güç odakları lehine kullanarak büyük bir risk almıştır. Cemaatin tarihsel pratiği boyunca usule ilişkin ilkesel bir hassasiyetten ziyade idare-i maslahatçı tutumu gözettiği bilinmektedir. Bugün güç unsurları ile toplumsal meşruiyet arasında bir denge siyaseti gözetmek yerine tüm bileşenleri ile tercihini yapmış olması özü itibari ile Türkiye'nin uzun vadeli geleceği açısından hayırlı ancak Cemaat açısından çok büyük bir risk olmuştur. Muhtemelen bir müddet sonra bunun için değer miydi tepkileri vermeye başlayacaktır. İnsanlar sadece zor zamanlarda ağır imtihanlardan geçmezler, aynı şekilde son derece rahat ve geniş dönemlerde de büyük imtihanlar verirler. Cemaat ağır zamanlarda da maalesef ilkesel bir duruş geliştirememiş ancak dönemin ağır koşulları bunu bir nebze anlaşılabilir kılabilirdi. Ancak rahat ve geniş dönemlerde verilen imtihanda ortaya çıkan performans bir gözü dönmüşlük durumu olmuştur. Bu da iyimser bir okumayla rahmet tokadı olsa gerek.

Siyasetin Vizyonu toplumun Ufkunu Yakalayabilecek mi?

Türkiye sosyolojik yapısı ve siyasal tecrübesi ile bu aşamadan sonra kısa vadede bilinmez ama orta ve uzun vadede anlamsız mecralara girme belirtileri göstermiyor gözükmektedir. Ufukta gidilecek yolun ne olacağına ilişkin net olmasa bile ana çerçeve gözükmektedir. Ana çerçeve temel hak ve hürriyetleri gözeten, açık, şeffaf, sızma, ele geçirme girişimlerini gereksiz ve anlamsız kılan devlet toplum ilişkisidir. Bunun dışında topluma gösterilecek hiçbir hedefin toplumun geniş kesimlerince kabul görmesinin imkanı yoktur. Dolayısıyla birilerinin "ya benimsin ya kara toprağın" gözü dönmüşlük durumları ancak kendi altlarını oymaktadır. Bu açıdan yaşanan derin kriz hayırlı olmuştur. Türkiye'nin gerçekten devlet yapılanması ile hukuk devletine evirilmesi ve demokratik yapısını derinleştirmesi belirli kesimlerin konjonktürel ittifakları üzerinden sağlanamaz. Çatışma öncesi dönemde ortaya çıkan ittifak durumu, kendisini taşıyabilecek olan zemini tüketmiş ve ittifakın bileşenlerini ayrı noktalara savurmuştur. Bunun temel nedenlerinden birisi olarak devlet üzerinden dağıtılan rantın ya da gücün paylaşımında yaşanan ihtilaf olmakla birlikte asıl önemli olanın Türkiye'nin nasıl olacağına ilişkin gelecek vizyonundaki ayrışmadır. Sosyal ve siyasal düzlemde yaşanan değişimler toplumsal talep ve beklentilerin çıtasını yükseltmiş tabir-i caizse toplumun büyük bir kesimi zihinsel anlamda eşik atlamıştır. Bu düzlem içerisinde toplumsal yapının taşıyıcılığına soyunan sosyal ve siyasal kesimlerin bu dönüşümü taşıyabilecek zihinsel ve siyasal bir perspektife sahip olmaları da zorunlu oluyor. Bugün söz konusu dönüşüm üzerinden siyasal ve zihinsel bir ittifak durumunun koşulları aşınırken geleceğe ilişkin perspektifimizin ne olacağına ilişkin bir boşluk belirmektedir. Geniş bir koalisyonun (AK Parti, Cemaat, Liberalleru2026) ittifakının çözülmesi dikkatle bakıldığında esasında bu kesimlerin toplumu taşıma kabiliyetlerinde yaşanan tıkanma ile ilintilidir. Yolsuzluklar üzerinden kuşatmaya alınan Hükümet, mevcut koşullar içerisinde tutumunu usule ilişkin bir titizlikle bütünleştirebilirse görünen o ki hala toplumun geniş kesimlerinin talep ve beklentilerini taşıyabilecek tek aktör olarak kalmaya devam edecektir.

 
ABONE OL
Deniz feneri detay
Deniz feneri detay
Kızılay 160x600
TDV ramazan