İtiraf edin, ikiyüzlüsünüz!
İkiyüzlülüklerini yazmaktan, anlatmaktan kalemimizde/dilimizde tüy bitti lakin bunlar çifte standartlarını sürdürmekten yorulmadılar. Gücümüze giden, en çok da "insan hakları, kadın hakları, özgürlük, eşitlik, adalet" diye bağıranların kendilerine yönelik pozitif ayrımcılığa kalkışmaları!
Pozitif ayrımcılık, ne maksatla kullanılırsa kullanılsın, eskiden bu yana onaylamadığım ve karşı çıktığım bir uygulama. Kadına yönelik pozitif ayrımcılığı dahi erkeklere dönük bir nev' hak yeme gördüğümden adaletli bulmazken bunların kendilerini önceleyen tutumlarını fark etmemiş gibi davranmam çok zor!
"Beyazlar" olarak kabul görmüş taifenin söz konusu minvaldeki hezeyanlarına göz yumacak gibi oluyoruz da bir bakıyoruz, bunların içerisine karışmış, beyaz olmaya hevesli İslamcılar ve Kürtler hakiki beyazlardan daha tarafgir!
Sahi, yeri gelmişken, silsile: "Beyaz Türkler, Beyaz İslamcılar, Beyaz Kürtler" diye mi sıralanacaktır?
Yoksa hakiki beyazlar, öz beyazlar ve beyazlar olarak aralarında; kadim ve sonradan görme, -pardon- sonradan gelme yani taklitçi/imitasyon, fark kapanamaz, telafi edilemez seviye mi hükmolunacaktır?
Sonradan beyaz olmaya heveslilere, bunun eğitimle değil doğuştan kazanılan bir hak olduğunu hatırlatıp bahsi kapatsam mı ki?
Konu konuyu açıyor azizim; şimdi, bir anda, nedensiz, aniden aklıma Hindistan'daki kast sistemi geldi de: 'Ay, ne banal ve çağdışı'!
Sui zanna gerek yok efendim. Bizdeki kimi okumuşların kendi reyleriyle sade vatandaşın reylerinin kıymet-i harbiyesinin nasıl aynı olabileceğini sorgulaması öyle ayrımcılık ya da küçümsemeyi değil -olsa olsa- aydın zihniyetin sorgulama refleksini gösterir değil mi(!)
Okumuş deyince aklıma, Sabah gazetesinin kadın muhabirine kafasıyla vuran, "Belki aklın başına gelir" deyip çekip giden profesör geldi ya, vardır mutlaka mantıklı bir izahı(!)
Müjdat Gezen sanat evinin alevleri arasında tecessüm eden Atatürk suretinin de çağdaş, akılcı, bilimsel bir yorumu vardır da biz henüz o kadar eremedik sanırım(!)
Aylin Nazlıaka'nın bir acayip eylem olarak kendini meclis kürsüsüne kilitlemesine mukabil piyasada dönen kelepçe muhabbeti dolayısıyla şiddetli kınamalar yayınlayanların Müjdat Gezen'in bir kadına cinsel saldırısına susmalarını da kötü niyetli yorumlamayalım!
Kuvvetle muhtemeldir ki, hem bunun hem de Sabah gazetesi muhabirine saldırının eleştirilmemesi, kınanmaması gündem yoğunluğundan kaynaklanmıştır(!)
Yoksa bu okumuş, kadın hakları savunucusu, eşitlikçi zevatın kadınlara yönelik fiziksel ve cinsel şiddete sessiz kalmaları düşünülebilir mi; sümme haşa(!)
Müjdat Gezen'in sanat evi yakılınca kükremiş aslana dönenlerin Cem Küçük'ün evinin silahlı saldırıya uğraması karşısında süt dökmüş kediye benzemelerinin başka bir izahı olamaz değil mi?
Dedim ya, fitne kalpli olmaya mahal yok. Siyasi gündemde kaybolmasalar bu saldırılar da en az diğerleri kadar kınanır da sıra gelmiyor zahir!
Hamiş: Müjdat Gezen merkezine ve Cem Küçük'ün evine yönelik saldırıyı şiddetle kınadığımızı ilan edelim de fesat tipler yazdıklarımızdan nem kapmasın vesselam!
Twitter.com/sabihadogann