İtibar suikastı
Yerli ve milli her ne varsa itibarsızlaştırma görevi ile hareket eden malum zihniyet işi zıvanadan iyice çıkarttı.
Nereden
nasıl bakılırsa bakılsın her şey ayan beyan ortada.
Ülkemiz
adına hayırlı bir gelişme veya haber anında troller ve görevliler tarafından itibarsızlaştırılarak
piyasaya sürülüyor ve yiyenlere afiyetle yediriliyor.
Örnek mi?
Hangi
birinden başlasam acaba?
En son iki
talihsiz yaşanmışlıktan başlayalım.
Dünyanın
dokuzuncu ülkesi olarak bilim insanlarımız yerli bir aşı üretti.
TURKOVAC
Pandeminin
olağan üstü şartlarına rağmen yerli aşımızla ilgili faz çalışmaları dâhil
yapılması gerekenler yapıldı ve tüm dünyada kullanılan diğer aşılar gibi acil
kullanım onayı alarak vatandaşa uygulanmaya başlandı.
Kıyamette ondan
sonra koptu.
Önce sosyal
medyada, daha sonrada Türk Tabipler birliğinin en üst düzey sözcülerinden
inciler(!) dökülmeye başladı. Diğer ülkelerin üreterek apar topar kullanıma
soktuğu aşılarla ilgili süt dökmüş kedi sessizliğine bürünmüş olan tabipler birliğimiz
yerli ve milli olan her şeye karşı olduğu gibi aşımıza da aynı acımasızlıkla
saldırma cüreti ile zaten yok mesabesindeki itibarını sıfırlatma pahasına açtı
ağzını yumdu gözünü.
Biz kimiz
ki, aşı üretiyor ve mazlum dünyaya bu aşılarla umut oluyoruz.
Kafa bu
dostlar.
Biz
yapamayız.
Biz
edemeyiz.
Biz
başaramayız.
Kompleks
üstüne kompleks
Bu tam bir
aşağılık kompleksi, bu kompleksin psikolojisini ve travmanın nereden geldiği
sorusunun cevabını doğrusu merak ediyorum.
Ciddi bir
travma olmalı bu, insanın aklını başından alacak ağzından çıkanı kulağı
duymayacak kadar ciddi olmalı.
Bir asırdır
üzerlerinden atamadıklarına göre daha uzun süre bu kompleksin etkisi ile biz
yapamayızcı güruh korkudan altına yapmaya devam edecek.
İkinci örnek
hepimizin malumu TOGG.
Şaşkın
ördekler gibi paytak paytak yürüyorlar.
Vak
vaklarının nakaratı aynı terane.
Biz kim
oluyoruz da otomobil yapıyoruz, biz yapamayız nereden çıktı bu derken Las
Vegas’ta dünyanın gözü önünde parlayan yıldızımızı görünce, bunun neresi yerli, tüm parçaları toplama
demeye başladılar.
Bu zihniyete
milletimiz hiç yabancı değil. Aynı kafanın dedeleri babaları devrim otomobilini
daha çalıştırmadan devirmişlerdi.
Bu
zihniyetin en büyük meziyeti(!) çocuğu daha doğmadan boğmak.
Bu
zihniyetin trolleri, topları, botları ve fondaşlarının yediği herzeleri
görmemek için kör, işitmemek için sağır,
anlamamak içinde aklı kiraya vermek gerek.
Yâda Üç
maymun olmak.
Yalanı bile
pazarlayarak satan bu güruhtan ülkemiz menfaatine hiçbir beklentim yok.
Gölge etmesinler
yeter.
Çok şükür
köprünün altından çok sular geçti.
Eski
Türkiye’de yaşamıyoruz.
Millet
olarak dimdik ayaktayız.
Kendileri
çalıp kendileri oynamaya bir süre daha devam ededursunlar.
Atı alan
Üsküdar’ı çoktan geçti.
Eski çamlar
çoktan bardak oldu.
Kabızlık
zihniyetiniz görmese de dünya görüyor olanı biteni.
Siz sırca
köşklerinizden açlık edebiyatı yapmaya devam ede durun.
Battık
bittik yandık kül olduk diye diye yok olurken,
küllerinizden taze bir fidan olarak ülkemiz yeşerip dosta güven düşmana
korku salıyor.
Üstadımızın
bir dizesi ile makalemi sonlandıracağım.
“Yarın elbet bizim elbet bizimdir.
Gün doğmuş gün batmış ebed bizimdir”.
Sağlık ve mutluluk dileklerimle.