Dolar (USD)
35.20
Euro (EUR)
36.68
Gram Altın
2955.44
BIST 100
9626.56
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
29 Eylül 2018

İstikrarsızlığın istikrarı BM

BM'nin yaşadığı itibar krizi ve buna yönelik reform önerileri bir tek Türkiye’den geliyor. Emperyalizm kıskacında mazlum halklar can çekişirken, dünya üç maymunu oynamaya devam ediyor. Hiroşima ve Nagazaki’de olduğu gibi emperyalizmin temsilcileri savaşları hatta atom bombalarını “hayat kurtararak, acılara son vermek”, işgalleri “demokrasi getirmek” olarak sunmaya devam ediyor. Birleşmiş Milletler (BM) 73. Genel Kurulu görüşmelerinde bir kez daha buna tanıklık ettik. Yer yüzünde tarifi imkansız acılara yol açan ABD’nin Başkanı Trump, ülkeleri savaş ve darbeler ile tehdit etti, kendisine yeni düşmanlar kazandırarak ve bizzat kendisi yeni düşmanlar ilan ederek sahneden indi.

Aksini mi bekliyorduk?

Hayır.

Ortadoğu'yu dünyanın sürekli kaynayan kazanı haline getiren ABD’den medet ummuyoruz. Medet umanların sonlarını da iyi biliyoruz. Ancak ABD yönetimine, öncelikle kendi halkının tepkisizliğini ve dünya devletlerinin sessizliğini yorumlamakta zorlanıyoruz.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise, omuzunda mazlumların yükü, yüreğinde taşıdığı acılarla savaş üreten sisteme tepkisini dile getirdi, BM, Genel Kurulu’na seslenirken, adaletsizlikleri yüzlerine vurdu.

Susmadı. Mazlumların çığlığı oldu.

Durmadı. Adaletsizliğe uğrayanların yanında yer aldı.

Geri adım atmadı. BM Güvenlik Konseyi’nin, veto hakkına sahip 5 üyenin çıkarlarına hizmet eden, zulümlere seyirci kalan bir yapıya büründüğünü bir kez daha söyledi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan konuşmasında, Filistin ve Kudüs’ü unutmadı, Suriye konusunda çözüm önerilerini yüksek sesle dile getirdi, küresel terörizme karşı ortak mücadele çağrısını tekrarladı. Bosna’da, Ruanda’da, Somali’de, yakın tarihte Myanmar’da yaşananları hatırlattı, BM’nin iki yüzlülüğünü veto hakkına sahip 5 üyenin temsilcilerinin gözlerinin içine bakarak söylemekten çekinmedi. İstikrarsızlığın istikrarı olan, işgaller ve zulümlerden beslenen ülkelerden ise ses çıkmadı. Dünyayı aydınlatmak için bir mum yakan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın teklifleri karşısında karanlığı tercih ettiler. Oysa, Cumhurbaşkanı Erdoğan onları da gömüldükleri karanlıktan çıkartmayı önermişti. Dünya barışının formülünü anlatmış, yeni bir dünyanın inşasını masaya taşımıştı. Ve bir kez daha haykırmıştı; “Dünya 5'ten büyüktür.” Er yada geç anlaşılacak. Er yada geç haklılığımız ortaya konacak. Haykırışımız dünya haklarından aldığı destek ile dünya sistemini değiştirmeye zemin hazırlayacak. Dünya halkları artık; barışın kalıcı olarak sağlanmasının formülünün top, tüfek, işgal ve tefecilik olmadığının farkında.

Kalıcı barışın formülü; adalet ve eşit dağılım üzerine kurulu adil bir dünya inşa etmek. Buna karşı çıkan ise Ortadoğu’da, stratejik önemi ve doğal zenginliklerinden dolayı rekabet eden ve derin yaralar açan emperyalist ülkeler. Kaostan beslenen, sömüren, ülkeleri bölen, insanları ayrıştıran projelerin mimarı emperyalizm.

Ve kış geldi. Açılan yaraları saramazken, yaralarımızın üstüne bugün yağmur yağıyor, yarın kar yağacak. Hayatta kalma mücadelesi veren mülteciler, kendi ülkelerinde esaret altında açlık içinde olan insanlar ve savunmasız bir şekilde üzerlerine bomba yağarken direnen mazlumları yeni bir sınav daha bekliyor. Sınavın adı soğuk havalar. Bu yılda kışlık kıyafetleri ve battaniyeleri olmayan ve sınırlı ısınma sistemi ve yalıtımı olan barınaklarda, evlerde, çadırlarda hayata tutunmaya çalışacaklar. Onları soğuk ve çaresizlikle baş başa bırakamayız. Onlar da bizim sınavımız. Onlar kış şartlarıyla boğuşurken bizler evlerimizde rahat oturamayız. Oturmamalıyız. Onlar için kış seferberliği başlatmalıyız. Yüreklerini ısıtmalı, kış ayında onlara yardımlarımızla baharı yaşatmalıyız.