İstikbal İslam’ındır
Merhum üstat Said Nursi (rh.a) nin tarihe not düştüğü çok manidar bir vecizesi vardı: “Ümitvar olunuz! Şu istikbal inkilabatı içinde en yüksek gür seda, İslam’ın sedası olacaktır.” Bu gerçek, “Hak hep üstündür, asla mağlup olmaz” kuralının bir gereğidir. İnsanlık ve İslam tarihi de buna şahittir.
Şehit İslam davetçisi Seyyid Kutup da yıllar önce, sadece ismiyle bile çok şey anlatan bir kitap yazmıştı. “İSTİKBAL İSLAMINDIR” Hakka inanan ve inancının gereğini yaşayanlar için bu durum, hayal değil, aksine güneş gibi bir hakikattir. Dolayısıyla bu gerçek eninde sonunda tecelli edecektir. Ancak bizim gibi aciz ve biçare olanlar, sabır ve sebatın hakkını veremeyip acele ediyorlar.
Şu anda İslam diyarında olup bitenler, kabul edilebilir değil. Bunlar ne İslam’a ne de insanlığa sığar. Bu yaşanan; işgal, katliam, yıkım, sömürü ve talanın, bin de biri, bunu bize reva gören batıda olsa, kıyamet kopardı. Yer yerinden oynardı. Ama yaşanan kayıplar İslam diyarında olunca, dünya üç maymun kesiliveriyor.
Şu kısa ömrümüzde görüp yaşadıklarımız içimizi kararttıkça, geleceğe dair endişeyle dolup taşıyoruz. Ne olacak bu diyarın hali? Kim soracak şu mazlumların hakkını? Kim dindirecek annelerin ahını, çocukların figanını? Kim silecek yetimlerin gözyaşlarını? Bu vb. sorular uzayıp gidiyor, uzadıkça yüreklerimizi dağlıyor.
Hâlbuki tarih boyu bu yaşananların yüzler, belki binlerce misli hep yaşanmış ve yaşanmaya da devam edecektir. Ancak bunda asıl kayıp yine zalimlerindir. Mazlumların cephesinde bir ziyan ve kayıp yok aslında. Ama işte ateş düştüğü yeri yakıyor. Zalimlerin yaptıkları kanımıza dokunuyor.
Ama akıbet hep İslam’ın, hak ve adaletinin uygulayıcısı olan bahtiyarların olmuştur. Sonunda da yine öyle olacaktır. Biz bunu görür müyüz, göremez miyiz? Orasını Allah (cc) bilir. Ama kesinlikle bu olacaktır. Şu da var ki, bu kendiliğinden olmayacaktır. Elbette biz kullar, esbap âleminde üzerimize düşeni yapacağız. Hatta yapabileceğimizin en iyisini yapmaya çalışacağız. Sonra gerisini Allah (cc) a bırakacağız.
Nuh ve Lut (as) zalimler güruhuna karşı kaybetmediler, kazandılar. Onların da çok zorlandığı zamanlar oldu. Hem de peygamber ve beraberindeki müminlerin: “Allah (cc) ın yardımı ne zaman?” diyecekleri kadar… “Yoksa sizden öncekilerin çektikleriyle karşılaşmadan cennete girebileceğinizi mi sandınız? Onlar öylesine yoksulluk ve sıkıntı çekmişler, öyle sarsılmışlardı ki peygamber ve yanındakiler, "Allah’ın yardımı ne zaman gelecek?" diye niyaz etmişlerdi. Bilesiniz ki Allah’ın yardımı yakındır.” (Bakara 2/214)
Musa (as) Firavuna karşı kazandı. İbrahim (as) Nemruda karşı kazandı. Kur'an’ın bahsettiği en acımasız zalimler, firavun ce Nemruttur. Öyle ki kendilerini ilah olarak görecek kadar. Kendi tebaalarına mülkiyet hakkı bir yana, neredeyse hayat hakkı tanımayacak kadar… Ama sonuçta onlar da tüm güç ve saltanatlarıyla yok olup girmişlerdir. Dolayısıyla bu asrın firavunları ve nemrutları da kaybedeceklerdir. Ne kadar güçlü, ne kadar zalim ve acımasız olurlarsa olsunlar.
Resulullah (sas) Mekke müşriklerine karşı kazandı. İlk etapta Resulullah (sas) ve ashabının (Rıdvanullahi aleyhim ecmaîn) çektikleri çile ve sıkıntılar da aynı önceki hak temsilcilerinin ki gibi zorlu geçmişti. Ancak onlar asla ümitsizliğe düşmediler. Azmettiler, sebat ettiler ve sonunda kazandılar. Dolayısıyla tarihin her döneminde hakla batılın temsilcileri arasındaki mücadele kesintisiz olarak devam etmiştir. Bu mücadelede hak tarafının hep ciddi sıkıntı ve zorlukları olmuştur. Ama sonuçta kazanan hak oluş, hakkın temsilcileri olmuşlardır.
Bu örnekler daha da çoğaltılabilir. Zira Resulullah (sas) den sonraki dönemde de aynı mücadele devam etmiştir ve edecektir. Yakın ve uzak tarihte olan bitenler malum… Dolayısıyla şu anda gerek yerel, gerekse küresel bazda devam eden zulümler de aynı mücadelenin devamından başka bir şey değildir. Sonuçta bu asırda da kaybedenler, zalimler olacaktır. Kâfirler, münafıklar, küresel ve zalimler ve onlar işbirlikçisi münafıklar kaybedecekler. Mazlumlar ise sonunda kazananlar olacaktır. Yeter ki hakkın temsilciliğinden ödün vermesinler. Selam… Dua…