İstihbaratçının görevi
Bu makaleyi okuyanların büyük çoğunluğu özel olarak istihbarat dersi almamışlardır. Hem Türkiye’deki hem de dünyadaki insanların büyük çoğunluğu da istihbarat dersi almamışlardır.
Hangi ülkenin istihbaratı kuvvetli ve liyakatli ise o ülke, kendi
politikaları açısından çok doğru işler yapar. Batılı istihbaratçılar ilgi
alanlarında, sömürme bölgelerinde tutmak istedikleri ülkeleri, çoklu operasyon
ile kardeşi kardeşe, babayı oğula düşürerek
ellerinde tutarlar. Ve bundan büyük bir keyif alırlar. Bu ayrılıkları oluştururken hiç vicdan
yapmaz, üzüntü de duymazlar. Ülkeler batacakmış, halkı fakirleşecekmiş,
birbirlerini boğazlayacakmış umurlarına da gelmez.
Dünya son 300 yıldır çirkin bir zihniyet
ile çekilip çevrilmekte. Gücü elinde
tutanlar kimin cebine ne kadar gireceğini belirleyip, her yeri savaş alanına
çevirip millet ve ülke birliklerini dağıtmak konusunda oldukça profesyoneller.
Bu profesyonellerin tuzakları; oldukça karmaşık, sistemli böl-parçala
taktikleridir. Bu tuzaklara düşmeyen insan ve siyasetçi belki de çok azdır.
Kabul etmesek de destek vermesek de Dünya, endüstri ve Kapitalizm ile
yönetiliyor. Ticaret ve ticaret yolu güvenliği çok önemli. Haliyle bugün
ticaret ve ticaret yollarının güvenliği ülkelerin en önemli meselesi olarak
duruyor. Siz, toprağınızı da sularınızı da boğazlarınızı da korumak
zorundasınız.
Bir yandan güvenliği sağlarken bir yandan da dünya ticaretinin evirildiği
alanlara göre yatırım yapmak zorundasınız. Henüz
Roma gücünde, henüz Osmanlı gücünde veya henüz günümüzdeki İngiltere gücünde
bir devlet olamadıysanız olmak için ve dünyayı yönlendirmek için gün saymak
zorundasınız. Tabi ki yüksek bir gayret de göstermek zorundasınız.
Bunun için dünyadaki ticaret kodlarını siz oluşturmasanız da bu kodlara
göre bir hamle yapmalısınız. Kanal da yapmalı, tren yolu da yapmalı, deniz
limanları da havalimanları da yapmalısınız. Çünkü siz dünyanın tam merkezinde
doğal bir köprü ülkesinizdir. Ve tarihi kodlarınız, Batıyı da Doğuyu da Kuzeyi
de Güneyi de kapsamakta ve bağlamaktadır.
Siyasi partilerin tartışma dünyasından bağımsız olarak İstanbul’a yapılacak
Kanal, ülke güvenliği açısından önemli mi önemlidir. Yapılması gerekli midir? Evet,
yapılmalıdır ve gereklidir. İstanbul’a yapılacak Kanal ve bu bağlamda
birdenbire gündeme giren Montrö sözleşmesi de var. Elbette ki tartışılmalıdır.
Ancak bu durum, fikir belirtip fikrinin peşine düşmenin ötesine taşmamalıdır.
Bir siyasi gibi davranılacaksa da siyasete girilip siyasetçi gibi
davranılmalıdır. Ayrıca yıllar yılı ülkeye faydadan çok zarar vermiş brifingçi
askerler gibi davranmak da hiç hayra alamet değildir.
En çok da ülkeyi bu tarz davranışlar
bölmekte ve geriletmektedir. Bu manada istihbaratçıların
en kolay ve en etkili yöntemleri de siyasetçileri birbirine düşürmeleridir. Asıl gündemleri unutturup, ülke için iş
yapma zamanından çalarak iktidar ve muhalefeti olmadık işlerle dövüştürmeleridir. Ülke insanını
iktisadi, siyasi, vesaire yönlerden çok ince taktiklerle işleyip parçalamalarıdır.
En fazla başvurulan parçalayıcı yöntemleri; hakkınız gasp ediliyor,
demokrasi zarar görüyor, özgürlük elden gidiyor, iktidar zalimleşiyor, ülkeyi
satıyor, … söylemleridir.
Aynı istihbaratçılar yurtdışında görev yapacak adamlarını eğitirken “Ayaklarına dikkat et. Kaçmak zorunda
kalabilirsin. Bir yere sığınmak zorunda kalabilirsin. Saklanmak zorunda
kalabilirsin. Sana en çok lazım olacak değerin ayaklarındır. Eğer ayakların
yaralanırsa kaçma imkânını kaybedersin. Yakalanırsın.. öldürülürsün. Dolayısıyla ayakların her şeyden daha
önemlidir. Sakın ayaklarınızdan kurşun yemeyin, yara bere içinde bırakmayın”
diye tekrar tekrar anlatırlar.
Ancak bir önemli mesele daha vardır ki o da “Durduk yere düşman ayağınızı yaralamamış, kurşun dahi sıkmamışken
sizin kendi ayağınızı yaralamanızdır.”
Allah aşkına siz bir iktidar devirmek ve yıkmak için ülkenin ayağına niçin
kurşun sıkmaktasınız? İktidarlar ömürlerini tamamlamışsa ve hakkınızsa zaten
sıra size gelecektir. Ülke birliğini parçalamak
zihinlerde ve gönüllerde planlanır ve uygulanır. Bir siyasetçinin, bir ülke
insanının görevi, ister iktidar olsun ister muhalefet olsun mutlaka ortak
değerler, ortak hedefler, ortak gelecek konusunda ülkesinin birliğini ve geleceğini
güçlendirmesidir.